Nurdan Şahin’e Kim Kulak Verecek?

KENAN ALPAY

Zaman olur acıyla, haksızlıkla bezenmiş bir insanın hikâyesi bütün bir toplumun yüreğine kan oturmuş gibi ağır sonuçlar doğurur. Unutmayalım ki adalet açısından bir insan, bir âlem demektir. Sakın ola ki; “ne büyük kitlelerin mahrumiyetlerine şahit olduk da değişen hiçbir şey olmadı” gibi bir gafleti derinleştirme tercihinde bulunmayalım. Umursamazlık toplum ve siyaseti çürüten ve çözen, tehdit boyutu yüksek yaygın ve bulaşıcı hastalıklardan biridir.

15 Temmuz darbe sürecini büyük ve köklü bir dirençle tasfiye etme başarısı tartışma dışıdır. Akabinde gerçekleşen tasfiye ve tutuklama süreci de toplumsal ve siyasal güvenliği teminat altına almak açısından ertelenemez bir zaruretti. Ancak bu tür olağanüstü dönemlerde tüm suçluları hak ettikleri cezaya çarptırmak mümkün olmadığı gibi kimi masumları da bu güruhtan ayrıştırmakta zorluklar yaşanır.

Göreve İade Hatanın İkrarıdır

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz bu hafta yaptığı bir basın toplantısında bu meseleye dair çarpıcı rakamlar verdi. Açığa alma ve ihraç konusunu değerlendirirken Bakan Yılmaz 5 bin 78 personelin görevlerine iade edildiği ifade etti. Benzer bir açıklamayı Emniyet Genel Müdürlüğü yaptı ve değişik kademelerden 3 bin 181 Emniyet personelinin göreve iade edildiğini duyurdu kamuoyuna. Zaten Bakan Yılmaz değerlendirmeler için “hata olabilir” dedikten sonra tekrar mesleğe dönüş yolunun da açık olduğunu ifade etmişti. Her ne kadar tekraren ve yüksek sesle “mağdur yok, mağdur olamaz, mağduriyet değil edebiyatı ve istismarı var” vurguları öne çıkarılıyorsa da işleyişte yavaş da olsa yanlışlardan dönme yolunda adımlar atılıyor.

Bu kadar uzun bir girişe gerek var mıydı? Esasen yoktu fakat meramımız daha iyi anlaşılsın diye bilinen usul ve örnekleri hatırlatmak icap ediyor. Şimdi gelelim başlıkta adı geçen Nurdan Şahin isimli hanım kardeşimize. Kimdir, derdi ve beklentisi nedir?

Nurdan Şahin 38 yaşında. Evli ve iki kız çocuğu annesi. Eşi Hüseyin Şahin Ayancık Öğretmenevi Müdürü olarak çalışırken FETÖ kapsamındaki soruşturma neticesinde tutuklanıyor. Sebebi Bylock veya benzer bir şey değil. Ayancık’ta Fethullahçı olarak bilinen ama bir şahsın bir yıl kadar öğretmenevinde misafir edilmesi. Fakat mahkemenin tutuklanma gerekçesi saydığı mezkûr ama şahıs serbest dolaşırken Hüseyin Şahin tutuklanır. Tuhaflıklar dizisi buradan itibaren artmaya başlar.

Nurdan Şahin 4. Evre kanser hastası ve tedavi sürecindeyken çalıştığı Sinop Ayancık Belediyesi’nden ihraç edilir. Malulen emeklilik beklerken KHK ile işine son verilen ileri düzeyde hasta bir kadın duruyor karşımızda. Suçlama nedir bilmiyor, hakkını nasıl arayacak bilmiyor, kendisi bakıma muhtaç iken iki kızına ve eşine nasıl bakacak bilmiyor. Bilmiyor, bilmiyor, bilmiyor çünkü hakikaten büyük bir çaresizlik yaşıyor. Öyle ki KHK ile Yeşil Kart ile tedavi görmesinin dahi önü kesilmiş durumda.

Nurdan Şahin’in yerine kendimizi, eşimizi, kız kardeşimizi veya yakın bir arkadaşımızı koyalım ve düşünelim: Bu nasıl bir cezalandırmadır, bu ne acımasız bir kuşatmadır? Yardım için feryat ediyor ama bankalarda hesap açamıyor. Haksızlık üstüne haksızlık bindirilmiş bu durum hasta bir kadını ve iki küçük kızını nasıl da ezip çiğnemekte. Artık kocasının salıverilmesini, işe iade edilmesini dahi talep edecek gücü kendinde bulamıyor oluşu bütün bir toplum için utanç sayılmalıdır. Pençesine düştüğü hastalık bunların hiç birisini düşünmesine fırsat tanımıyor çünkü.

Küçük Aile, Büyük Dram

Nurdan Şahin’in sesini duyurabileceği, derdine derman sayabileceği kim olabilir? “Ben kime gideyim, kime dert yanayım?” derken aslında hangi kalbe, kimin vicdanına nida etse bir çözüm bulabileceğini de biliyor: Sayın Cumhurbaşkanımızdan tek isteğim, en azından tedavim için gerekli olan yeşil kart bari olsun, tarafıma verilsin.” Nurdan hanımın yaşadıkları FETÖ ile mücadele parantezine alınıp görmezden gelinebilecek bir durum değil. Mağdur yok, olamaz demekle çözümü değil çözümsüzlüğü perçinleme yolu açılır. “Yüce Türk Adaleti” Yeşilçam filmlerinden kalan bir repliktir ve gerçek hayatta hemen hiç karşılığı olmamıştır.

İki küçük kız annesi ve eşi hapiste olan Nurdan Şahin’in acısı, ıstırabı aşikar. Bunların ne kadarı dindirebilir buna bakmak ve acilen el atmak lazım. Nurdan Hanımın etrafında inatla dolanan kimi parti, örgüt, medya ve çevreler adaletin temini ve tesisi için değil “Tayyip Erdoğan despotizmini” propaganda etmek için uğraşıp dursalar da yüz bulamıyorlar. Ezilenlerin sesi, kimsesizlerin kimsesi olma vasfı bu ülkede halen en çok da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakıştırılmaktadır. Bu sesi duyup bir ailenin felahına destek olmazsa ortaya çıkacak acılar her birimiz için ağır bir faturaya da dönüşebilir.

Hak arama yollarını açık tutmak, hakların teminatını sağlamak askeri cuntalarla, istihbarat şebekeleriyle mücadeleyi zaafa uğratmaz. Aksine daha güçlü kılar ve geliştirir. Meseleyi dramatize etmenin ne anlamı ne de faydası var. Ancak bizzat büyük bir aile dramı yaşanıyor küçücük Ayancık’ın küçücük bir mahallesinde. İlgili kurum ve yetkililer acilen müdahale etmezse diğer mahalle ve beldelere de hızla sirayet edecek.