Nuh’un Gemisine Binen Çocuklar

ZEHRA TÜRKMEN

 

Ensar Vakfı bünyesinde Namaz Gönüllüleri Platformu ve MEB işbirliği ile 3 seneden beri Türkiye’nin hemen hemen her ilinde bulunan İmam Hatip Ortaokul ve Liseleri'nde gençlerle bir araya gelip namaz, ahlak, gençlik ve sorumluluklar üzerine sohbetler gerçekleştiriyoruz. Bazen okulun tümü, bazı kere de bölüm bölüm öğrenciler uygun salonlarda toplanıyor ve bizler de onların anlayabilecekleri bir düzeyi gözeterek İslami çerçevede belirttiğimiz konular üzerinden hayata da dokunan bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz.

Gençlerle bir araya geldiğimizde gözlemlediğimiz eksik ve zaaflar bizleri fazla şaşırtmıyor. Zira 1997 yılında 8 yıl kesintisiz eğitime geçilmesinin ardından imam hatip okullarının orta kısımlarının kapatılmış olması, Müslüman ailelerinin çocuklarının eğitimi açısından büyük kayıplar oluşturmuştu. Hamdolsun ki AK Parti Hükümeti ile birlikte 4+4+4 eğitim sistemine geçilmesiyle imam hatip okullarının orta kısmı yeniden hayata döndü. Bu okulların yeniden açılması elbette fıtri değerlere tutunmak açısından büyük önem arz etmektedir. Toplumun farklı kesimlerinde imam hatip okulları için yeniden ciddi beklenti ve ümitlerin oluştuğu açık bir gerçek. Ancak yaşanılan 15 yıllık bir kesintinin telafisiyle beraber kaybolan ve modeli oluşturulamayan nesilleri yeniden inşa etmek sandığımız kadar kolay değil. Zaten okullardaki öğrenci, veli, öğretmen ve idari kadrolarla yüzleştikçe eksikliğimizin, zaaflarımızın daha fazla farkına varıyoruz.

Özellikle bu okullara talebin yoğunluğu nedeniyle hızlı bir büyümenin getirdiği kontrolsüzlük elbette göze çarpıyor. Yine Gülen Cemaati'ni tasfiye etmeye çalışırken onun yerine benzer bir dini algıyla farklı tarikat çevrelerinin bu okullarda yaygınlaşması da tartışılan konulardan birisi. Meslek öğretmenlerinin konumu ise ayrıca tartışılması gereken bir husus. Yapılan bir anket sonucunda imam hatip okullarında en az sevilen öğretmen grubunun, meslek hocaları olması üzücü… Yine, öğretmenlerde tükenmişlik sendromunu hissetmek, liyakat sahibi olmayan idarecilerin varlığı, biraz daha sorgulayan, düşünen, tahkik eden nesiller yetiştirmek yerine dini yanlış telakkilerle sevimsiz hale getiren öğretmenler, (dini sadece belirli sayıda salavat çekmeye bağlayan, ıslık çalmanın haram olduğunu anlatan vb.) meslek hocası olup da namaz kılmayan hocalar ve bütün bunların yanında ya tamamen ilgisiz ya da çocuklarını kutsayan velilerle bu okullar adeta yeniden yapılanmaya, yeniden oluşturulmaya çalışılıyor.

Elbette 15 yıllık bir kopukluğu ve enkazı bir anda tamir etmek, bir anda temizlemek kolay olmayacak. Bu yüzden özellikle klişe bir ifade olan “Eski imam hatipler böyle miydi?”, “Bizim dönemin imam hatipleri böyle miydi?” gibi söylemlerin doğruluk içermesiyle beraber günümüz toplumunu değerlendirdiğimiz zaman çok da adil bir yaklaşım olmadığı kanaatindeyim. Hayıflanmak yerine bu gençleri yeniden inşa etmek için gayret ve çaba göstermek, ellerimizi gençlerin üzerinden çekmemek gibi bir sorumluluğumuz bulunmaktadır.

Çünkü bütün bu eksikliklere, aksaklıklara rağmen iyi işler yapmaya çalışan, güzel örneklikler sergileyen imam hatip lise, ortaokul öğrencileri, öğretmen ve idari kadrolarının da var oluğunun altını çizmek gerekmektedir. Filiz veren bu çalışmaların yaygınlaşması ise bizlerin gayretleriyle olacaktır.

Bu örnek çalışmalardan sadece bir tanesine değineceğim. Esenyurt’ta bulunan Güzelyurt İmam Hatip Lise ve Ortaokulu… Okulun Müdürü Musa Taşkın Bey ve Müdür Yardımcısı Gökçen Kürtünlü hocalarımızın öğrencilere motive edici yaklaşımları ve onların hayırda yarışan birer nefer olmaları için her türlü fedakârlığı sergilemiş olmaları çocukların da güzel işlere imza atmasına vesile oluyor.

Ortaokul 2. sınıf öğrencilerinden Zehra Nur Akan ve Kamer Nur Aşur kardeşlerimiz yaşlarından daha büyük duygular taşıyorlar. İki arkadaş hemen yanı başımızda bulunan Suriyeli kardeşlerimizin çektikleri acılara seyirci kalmak istemedi. Gökçen hocalarının desteğiyle okulda bir kampanya başlattılar. Önce okulun her yerine hazırladıkları pankartları, afişleri asarak okulda bir farkındalık oluşturmaya çalıştılar. Daha sonra “Yardım Eden Kimse Nuh’un Gemisine Binendir” sloganıyla tek tek bütün sınıfları gezip arkadaşlarını Suriyeli kardeşlerine yardıma çağırarak, Nuh’un gemisine binenlerden olmaya davet ettiler. Zehra ve Kamer sınıfları gezdiklerinde çok güzel tepkiler aldıklarını ve bundan dolayı da çok mutlu olduklarını ifade etti. Birkaç gün içinde tahmin ettiklerinden çok daha fazla kıyafet, ayakkabı, bot, oyuncak gibi malzeme toplanmış. Toplanan bu malzemeler fizik laboratuarında işlemden geçip paketlendikten sonra Suriyeli çocuklar için yola çıkmış…

İki arkadaş yaptıkları bu çalışmanın çoğu imam hatip öğrencilerine örnek olmasını istiyorlar. Çünkü komşusu açken tok olmak bize yakışmaz düsturunu taşıyorlar. Öğrencileriyle gurur duyan Gökçen hocamız ise öğrencilerinin gayretlerini şu cümleyle özetliyor. “İnsanın içinde var olan yardım etme duygusu, o tohum yeşerecek, koca bir çınar olacak. Ben bu yavrularımızın her birinin gittikleri yerde bu güzel çalışmalarını sürdüreceklerini düşünüyorum. Çünkü bu küçük yürekler derdi olanın derdiyle dertlendiler.”.

Evet, Zehra ve Kamer 13 yaşında iki kardeşimiz. Onlar küçük yaşlarında büyük işler yapmayı başardılar. Ve hocalarının dediği gibi onların küçük bedenlerinde büyük dertleri var…

Biz küçük yürekli büyüklere örnek ve ders olmak üzere hayırlarda öne koşmak isteyen bu örneklerin öne çıkması sevindirici.

Bu güzelliklerin hepimizin eliyle çoğalması duasıyla…