Niçin ihtilaftan uzak durmalı ve vahye kulak vermeli?

MURAT KAYACAN

Bu yazı, Hûd sûresi 119.-120. ayetler ekseninde haktan ayrı durmanın olumsuz sonuçlarını ele almaktadır. Ek olarak da tarih bilgisinin (özellikle de vahyin anlattığı tarihin) toplumların dünya ve ahiret mutluluğu elde edecek şekilde yaşamalarına olan olumlu katkılarını ortaya koymaktadır. Amaçlanan şey, Kur'an yorum tarihi gözetilerek söz konusu ayetlerden hareketle Allah’ın merhametinin kuşattığı insanlardan olmanın ve kalp huzuru ile fıtrattaki güzellikleri açığa çıkarmanın yoluna işaret etmektir. Yazıda Hûd sûresi 120. ayet ele alınırken dil ve tema açısından yakınlığı bulunan benzer Kur'an pasajlarının birlikte değerlendirildiği Rudi Paret’in (1901-1983) paralel pasajlar yöntemi tercih edilmiştir.[1]

Hak üzerinde birleşmek              

Yüce Allah’ın rahmet ettiği kimseler dinde ihtilafa düşmez aksine hak konusunda ittifak eder: “Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesnadır. Zaten Rabbin onları bunun için yarattı. Rabbinin, ‘Ant olsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle dolduracağım.’ sözü yerini buldu.” (Hûd 11/119). Hak konusunda ittifak edenler, dillerinin ve renklerinin farklı olmasını sorun etmez. Onlar, şirk koşmaz ve inananları kardeş bilirler. Bu kimseleri ahirette cennetle ödüllendirilmeyi ummaktadır. İnsanların anlaşmazlığa düşmeleri fiilî durumdur. İdeal olan şey, hak merkezli olarak ittifak edebilmektir. Rahmet cemaat (hak üzere bir araya gelmek) üzerinedir yoksa ayrılık üzerine değildir. Zaten Müslümanlar, doğru bir şekilde rahmet insin diye bol bol ihtilaf etmeye çalışmazlar. Hak üzere ittifak etmek yani Allah’ın yolunu benimsemek bu seviyeye (Allah’a kulluk düzeyi) uygun kimselere nasip olur. İnkârcılar, şeytanın yolunu tuttukları için bu seviyeye çıkamaz. Ayetten anlaşıldığı kadarıyla haktan uzaklaşan cinler de insanlar gibi cehenneme girecektir. Onların ateşten yaratılmış olmaları, cehennemde azap görmelerine engel değildir. Ayetteki ihtilafı yoksulluk ve zenginlik farkı diye yorumlayanlar da olmuştur. Bu yorum esas alınırsa bu durumda Allah’ın rahmet ettiği kimseler kanaatkâr olanlardır. Zira onlar, maddi imkânları dar da olsa geniş de olsa rahmete kavuşmuş kimselerdir.

Vahyin yol göstericiliği

Peygamberler de moral desteğe ihtiyaç duyar. Vahiy bu gereksinimi dikkate alır: “Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edeceğimiz her haberi sana anlatıyoruz. Bunda sana gerçeğin bilgisi, müminlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.” (Hûd 11/120). Tarih bilgisi huzur verir; çünkü sorunlarla karşılaşan kişi tarihte benzerlerinin varlığını ve o sorunları çözme tecrübesini görür, faydalanır. Benzer sorunlar yaşamış ve sabretmiş kimselerin bilgisi, belanın kişi üzerindeki etkisini azaltır. Bu bilginin en sağlamı, vahyin anlattığı tarihtir. Vahyin anlattığı tarih, iyilerin yüce Allah tarafından desteklendiğini ve kötülerin de cezalandırıldığını anlatır. Bu bilgi, peygamberlerin ve inananların kalbini hak yolda pekiştirir. Hak yolunda zorluklara karşı sabretmeyi kolaylaştırır. Ayette “Bunda” denilerek kastedilen Kur'an da Hûd sûresi de olabilir. Kur'an olduğu düşünülürse onda bulunan “gerçeğin bilgisi” Hûd sûresi de olabilir, risalet de. Kastedilen Hûd suresidir, denilirse bu durumda sünnetullah (toplumlar hakkındaki ilahi yasa) konusunun belki de en çok işlendiği sûre olması kastedilmiş olur. Diğer bir ihtimal de hak olan Kur'an ayetlerinde bu sûrenin ayetlerinin hak oluşunun daha net olduğu yorumudur. Bu durumda bu sûreye daha fazla dikkat çekilmiş olur. Namaza devam edilmesi gerektiğinden söz edilirken “orta namazın” ayrıca söylenmesi (el-Bakara 2/238) ya da meleklerden söz edilirken o bağlamda ayrıca Mikail ve Cebrail’den söz edilmesi (el-Bakara 2/98) gibi. Yine vahy ile birlikte müminlere bir öğüt (zikr) ve bir uyarı geldiğinin söylenmesi, onların bu ikisinden faydalandıkları içindir. Yoksa vahiy, inananlar da dâhil tüm insanlara öğüt ve uyarıdır. Vahyin öğüt oluşu, fıtratımızda mevcut güzellikleri açığa çıkarması onları bize hatırlatması anlamındadır. Ayette önce “kalbin teskin edilmesinden” ve ardından da vahyin hak, öğüt ve uyarı oluşundan bahsedilmiştir; çünkü önce kişinin kalbi sağlam, dinde sabit olmalıdır ki vahyin söz konusu üç özelliğinden faydalanabilsin.

Sonuç

Görüldüğü gibi Hûd Suresi'nin 119. ve 120. ayetleri, ihtilaf yerine hak üzerinde ittifak etmeyi Allah'ın rahmetini kazanmanın anahtarı olarak sunar. Dillerin ve renklerin farklılıkları bir sorun teşkil etmemelidir; çünkü inananlar arasında birlik ve kardeşlik öne çıkmalıdır. Ayrıca, vahiy Hz. Peygamber’e (s) ve müminlere moral vermekte ve ibret dolu bir tarih bilgisi sunmaktadır. Bu tarih bilgisi, benzer zorluklarla karşılaşanların tecrübelerinden ders çıkarılmasına yardımcı olur.

 

[1] Hüseyin Polat, Alman Oryantalistlerden Kur’an ve Tefsir Çalışmaları (Rudi Paret Örneği) (Elazığ: Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslam Bilimleri, Yüksek Lisans Tezi, 2021), 78.