Nassı esas almak neyi gerektirir?

RIDVAN KAYA

Türkiye büyük bir ekonomik kriz yaşıyor. Çarşıya pazara yansıyan zam dalgası halkın her kesimini giderek daha travmatik kaygılara sevk ediyor. Erdoğan’ın faiz ve enflasyon ilişkisi bağlamında gündemleştirdiği sebep-sonuç tezi fiilen ağır hasar almış durumda. İktidar çevrelerinden sadır olan geleceğe dair iddialı projeksiyonlara rağmen geniş kitleler açısından günden güne bariz bir fakirleşme olgusu yaşanmakta. Ve bu olgu doğal olarak endişeyi, karamsarlığı, güvensizliği besliyor.

İktisadi Krizin Derinleşen Sosyal Maliyeti  

Artık bir sinir harbine dönüşen döviz fiyatlarındaki artış ve neredeyse hiçbir ürünü aynı fiyatla ikinci defa alamama halinin doğurduğu moral bozukluğunun yanında iktidar mensuplarının inandırıcılıktan uzak açıklamaları da güvensizliği büyütüyor. Krizi izah sadedinde dile getirilen tezler, iddialar güven bunalımını derinleştirirken, karamsarlığı artırıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yoğunlaşan eleştiri ve ithamlar karşısında giderek daha gergin, daha gerilimli ve sert bir söyleme yöneldiği görülmekte. Bu minvalde Erdoğan’ın ekonomi politikasını savunma adına İslami kavram ve tezlere daha sık müracaat ediyor oluşu da dikkat çekmekte. Erdoğan’ın bu aşamada İslami kavram ve ilkeleri sıkça dillendirmeyi tercih etmesi muhtemelen hem kendisini hem de toplumsal tabanını daha fazla motive etme çabasının bir ürünü olarak görülebilir. Ne var ki bu tutum ciddi bir inandırıcılık sorunu doğurmakta.

Çiçeği Burnunda Bir İktidarla mı Karşı Karşıyayız! 

Krizin izahı sadedinde bolca dillendirilen algı operasyonu ve harici müdahale tezlerinin giderek daha az ikna edici olması durumuna benzer biçimde ‘nass’ temelli açıklamaların da pek kabul gördüğü söylenemez. Daha ötesi bu tutum krizden ötürü canı yanan kesimler nezdinde bir alay, tahfif hatta düşmanlık unsuruna dönüşme yolunda.

Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin boyutları, küresel krizle irtibatı, izlenen ekonomik politikaların mantığı vs. hepsi uzun uzadıya tartışmaya açık konular. Ama 19 yıllık bir iktidarın “sıfırdan başlıyoruz” edasıyla ‘yeni bir ekonomik model’ önerisinde bulunmasının absürtlüğü oldukça net.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kadrosu şu anda yapılanları savunurken, belirsiz bir zaman tahayyülü üzerinden sürekli geçmişte yapılmayanları ya da yanlış yapılanları dillendirerek birilerini suçluyor, yıllardır bir rant ekonomisi işletilip üretimin, istihdamın geri bırakıldığından şikayet ediyorlar. İyi ama sorulması gerekmiyor mu, bunca zaman neredeydiniz, neden şimdiye dek onca yanlışa müdahale etmediniz?

Nass Algısı Krize Kurban Edilmesin!

Aynı tutarsızlık nass temelli açıklama çabalarını da kapsamakta. Tamam “bir Müslüman olarak nasslara uygun hareket etmek” durumunda olduğunuzu ifade etmeniz çok güzel ama o nassları yeni mi öğrendiniz?

Doğrusu tutarsız bir hal ile karşı karşıyayız. “Faizleri düşürüyoruz çünkü nass var” deniliyor. İyi ama nass faizin örneğin yüzde 16 olduğunda haram, yüzde 15 ya da 14 olduğunda helal olduğuna mı hükmediyor? Oranından bağımsız olarak faizin tamamına karşı çıkılması gerekmiyor mu?

Ayrıca toplumu sarsan, bunaltan iktisadi kriz bağlamında savunma amaçlı olarak gündeme getirilen nasslar neden başka alanlarda hatırlanmıyor? Adeta tepeden tırnağa haramlar içinde yüzen, şirk temelli bu düzende nassları esas alarak karşı çıkılması, tasfiye edilmesi, düzeltilmesi gereken sayısız şey varken, neden bunlar hiç gündeme gelmiyor?

Nasslar Her Alanda ve Her Zaman Belirleyici Olmalı!

Evet, nass temelli bir toplumsal düzen gerçek manada Allah Teala’ya iman eden herkesin talebidir, bu doğrultuda çaba sarfetmek tüm Müminlerin sorumluluğudur. Ama nasslar ihtiyaç halinde kendisine müracaat edilen, sair zamanlarda ise göz ardı edilebilecek araçlar değildir. Hayatı, gerek bireysel gerek toplumsal boyutuyla baştan sona şekillendirmelidir.

Mezkur nass söylemi maalesef tutarlılıktan uzaktır. Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsen Rabbu’l Alemin’in razı olacağı bir hayat arzusu içinde olduğuna inanırız. Mamafih bu özlemin pratiğe ne ölçüde aksettiği, aksettirilmeye çalışıldığı sorusuna olumlu bir cevap vermek kolay değildir. Tartışmayı ekonomik kriz bağlamında bir iddiaya, bir mazerete dönüştürmenin ise açıklayıcı olmadığı gibi inandırıcılık sorunu da doğurması kaçınılmazdır.

Kararlarınıza nassların yön verdiğini söylüyorsanız, örneğin resmi ideoloji tapınmasının bu toplumu cahiliye bataklığına sürüklemesine karşı da tavır almanız gerekmiyor mu? Oysa 10 Kasım’da en tepeden başlayarak tüm ülkeyi, tüm toplumu sarıp sarmalayan korkunç şirk atmosferi karşısında aynı nass temelli hassasiyeti göremedik. Aynı şekilde içkiden kumara, ırkçılıktan hukuksuzluğa, adaletsizliğe kadar pek çok alanda yaygınlaşan ifsada karşı neden sizi nassların belirlediği çerçevede bir mücadele içinde göremiyoruz?

Çelişkili Söylemlerden Kaçınılmalıdır!

Altını çizelim, son dönemde belirginleşen manzara karşısında üzülmemek mümkün değildir. Hiç şüphesiz geniş kitlelerin ekonomik krizin getirdiği yüklerin altında ezilmesi, topyekün halkın fakirleşmesi çok can sıkıcıdır, sarsıcıdır.

Ayrıca da hassaten Müslümanlardan, mazlumlardan yana tavır alması nedeniyle gerek içeride gerek dışarıda İslam Ümmetine düşman çevrelerce hedef alındığını iyi bildiğimiz Tayyip Erdoğan’ın yıpranmasını, zayıflamasını aleyhimize sonuçlar doğurması kuvvetle muhtemel bir gelişme olarak görüyoruz. Ve Erdoğan iktidarının sayısız zorlu eşiği aşıp, onca badireyi atlattıktan sonra ekonomik kriz karşısında tökezlemesine ziyadesiyle üzülüyoruz. Velakin İslami ilke, söylem ve sembollerin her ne gerekçeyle olursa olsun araçsallaştırılmasını, içeriksizleştirilmesini de asla hoş karşılamıyor, doğru bulmuyoruz.

İktidarın iktisadi kararları ve uygulamaları doğru olabilir, yanlış olabilir; çok elzem veya tümüyle lüzumsuz ya da yanlış görülebilir. Yarınlarda çok farklı tablolarla karşılaşmak da mümkündür. Bunlar hep tartışmaya açık konulardır. Ama hiçbir tutarlılık gözetilmeksizin yapılan edileni meşrulaştırma adına İslami söylemlerin bir meşruiyet aracı olarak öne çıkartılması kabul edilemez, haklı gösterilemez. Bu tutum istismar olarak yorumlanabilir ve geniş halk yığınları nezdinde İslami esasların tahfifi sonucunu doğurabilir. Böyle bir sonuç ise hiçbir krizle karşılaştırılamayacak kadar ağır bir maliyet demektir.