Nasıl bir insan?

Serdar Demirel

Eğitim meselesi tartışılıyor. Herkes inandığını, ideal gördüğünü, neyin daha faydalı olduğunu söylemeli. Eğitim üzerinde söz söyleyen kişi neticede “nasıl bir insan” istediğini söylemiş olmaktadır. Zira eğitimden amaçlanan, yıllara yayılmış bir program çerçevesinde çağının ihtiyaçlarına karşı donanımlı, kendisiyle barışık, aile ve toplum içinde başarılı insan yetiştirmek olmalıdır.

Buna dair eğitim müfredatının ne olacağı, nasıl aktarılacağı, vasıtaları, bunun için kaç yıla ihtiyaç olduğu ise “nasıl bir insan” istiyoruz sorusuna verilmiş cevabın teknik ayrıntılarıdır, ve dolayısıyla uzmanların hükmünün geçerli olması gereken bir konudur.

Bizde, devlet seçkinleri bu alanı uzmanlara bırakmak yerine onlardan kendi ideolojik tahakkümlerini sürdürmelerine yarayacak programlar yapmalarını istedi hep. Buna alışık olan CHP bugün de statükonun değişmemesi için direniyor.

Meseleye hep bu perspektiften bakmış seçkinlerden, “Biz çağdaş insan istiyoruz” gibi basmakalıp cümleler sökün ediyor. Süslü ve fakat kof bir ifade, çağdaş insan!

Çağdaş insan aynı çağda yaşayan insanlar anlamına gelse de, çağdaşlık; katı Kemalist seküler ideoloji (ideoloji olmadığı da ortada ya) taraftarlarının sınırlarını çizdiği yasakların dünyası anlamına gelir. Öngörülen eğitim sistemi de yasakçı zihniyete kul yetiştiren bir sistemden başkası olamıyor.

28 Şubat’ta dayattıkları türden yani. Çağdışı bir eğitim sistemini çağdaşlık yaftası altında zihinlere dayatarak vicdanlara egemen olmayı tasarladılar. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür deyip nihayetinde fikre, irfana ve vicdana pranga vurmaktı bunların yaptığı. Kullandıkları albenili kavramlar halkta boşuna mefhumu muhalifini çağrıştırmıyor.

Türkiye’nin en büyük sosyo-politik gücünü oluşturan dindar Müslümanların eğitimin nasıllığına dair siyaset üretmeleri bunları öfkelendiriyor. Toplumun bu geniş kesiminin “insan” algısının eğitim sistemine yansımasını engellemeye çalışıyorlar. Bunun ne ülkenin tarihi, ne bugünkü vakası ve ne de demokratik kültürle bağdaşmadığını görmek istemiyorlar.

Tıkanan eğitim sistemine çözüm üretmek yerine, bu başarısızlığın en önemli nedeni olan eğitim sistemine hakim kılınmış seküler önyargıları koruma mücadelesi veriyorlar. CHP’ye has ilericilik bu olsa gerek!

Eğitim sisteminin tıkanıklıkları o kadar çok ki, muhalefet neden bunların çözümüne dair birşeyler söylemiyor.

Ben kendi hayatımdan bir örnek vereyim. Liseyi bitirdikten sonra yurt dışına okumaya gitmiştim. Trende yabancı biriyle beraber oturmuştuk. Bu zat benimle İngilizce diyaloğa başlamış, sorular sormuş, ben de bildiğim birkaç cümle yapısıyla ve çok az sayıdaki kelime dağarcığımla kem küm ederek cevap yetiştirmeye çalışmıştım.

Ortaokul ve lisede öğrendiğim İngilizce imdadıma yetişmemişti. Adam bana kaç yıl İngilizce okuduğumu sorduğunda, 6 yıl diyebilmiştim.

Önce şaşırmış, sonra alay etmeye başlamıştı; 6 yıl İngilizce ögrenip de konuşamamak nasıl mümkün olurdu! Adam bizim eğitim sistemini nereden bilecekti ki! Daha sonra 2 yıl İngilizce öğrendim. Ama ilk 6 ay içinde İngilizce’yi rahatlıkla konuşmaya başladım. 6 ayda öğrendiğimi 6 yılda öğretemeyen sisteme isyan etmemek elde miydi!

Eğitim sistemi bu sakat yapısıyla devam edemez, mutlaka çözüm üretilmelidir. Ailelerin nasıl bir eğitim istediğini de devlet ideolojik körlüğe kapılmadan mutlaka itibara almalıdır.

“Nasıl bir insan?” sorusu hepimizi ilgilendirir, ama herşeyden önce aileleri. Hiç kimsenin çocuklar üzerinde ebeveynleri kadar hakkı olamaz, buna devlet de dahil.

YENİ AKİT