Müzakere süreci

Mümtazer Türköne

Beklenen görüşme dün gerçekleşti. Hükümet ile BDP yetkilileri TBMM'de bir araya geldi. Kürt sorununun çözümü için atılan adımlar kendi mecraında ilerliyor. Asıl terör sorununun çözümü için bir müzakere süreci başlıyor. 26 yıla uzanan çeyrek asrı aşkın terör yıllarının sonunda kritik bir aşamaya geldik.

Yaklaşık iki yıldır PKK çözüm için 'muhatap sorunu'na odaklanmıştı. Onlar için konuşulacak konulardan varılacak mutabakattan önce, masada kimin yer alacağı önemliydi. PKK, müzakere sürecinin resmen kabul edilmiş muhatabı olarak örgüte meşruiyet kazandırmayı ve uzun yılları alacak çözüm sürecinde örgütsel bir evrim geçirerek başaktör olmayı amaçlıyordu. Arada tırmandırdığı terörün hedefi de buydu. Hükümet bugüne kadar muhatap sorununda taviz vermedi. Hatta hükümet elini o kadar sıkı tuttu ki, Kürt siyasetinin en makul isimlerinden Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'u bile, DTK'nın temsilcisi sıfatıyla muhatap kabul etmedi.

BDP, meşrû bir siyasî parti. Meclis'te bir grubu var. Varlığı ve faaliyetleri kitaba uyuyor. Muhataplık sorununda hükümetin gösterdiği direnç, tek başına Kürt siyasetini legal sınırlara zorlayan bir sonuç yaratmış oldu. Silahı masaya koyup yapılacak pazarlığın kimseye faydasının olmayacağı ortada. Terörün sona ermesi, silahı bir hayat biçimi haline getirenleri etkisiz kılacak. Sivil siyaset içinde yer alanların önünü açacak. BDP ile PKK arasındaki ilişki tersyüz edilecek. Bu yüzden PKK'nın muhatap kabul edilmemesi terörün sona erdirilmesi için vazgeçilmez bir önşart niteliğinde idi. Başlayan süreç ve gelen işaretler bu önşartın artık aşıldığını gösteriyor.

'İnisiyatifi terör örgütüne kaptırıyoruz' itirazının bu yüzden hiçbir karşılığı yok. Tersine, terör örgütü inisiyatif kaybediyor. Hükümetin ısrarı legal Kürt siyasetini tesviye ediyor. Diyaloğun başlaması ve sürmesi gerekiyor. Hakkâri'deki patlama, başlayacak diyaloğun mayınlı bir yolda ilerleyeceğini haber veriyor. Mayınların bu diyalog sürecini baltalamak için patlayacağı bilindiğine göre, kimse oyuna gelmemeli. Cengiz Çandar'ın vurguladığı şekilde, patlayan mayınlara inat, diyalog devam etmeli.

Dünya pratiklerinde görüldüğü üzere terör örgütleri kolay vazgeçmiyorlar. İşler yoluna girdiği zaman aynı örgütün içinde şiddeti bir yaşam biçimi haline getirmiş ve sürdürmekte kararlı gruplar çıkıyor. El Fetih, İRA ve ETA'da bu örnekler incelenebilir. Ortak nokta, örgütlerin amacına ulaşmalarından sonra, örgütün özerk bir yapı kazanması yüzünden varlığını devam ettirebilmek için şiddeti sürdürmesi. Çıkacak sonuç önümüze karamsar bir tablo koyuyor: Diyalog sonuç alsa, terör örgütü tasfiye edilse bile silahlı eylemlerin devam edeceği. Devam eden silahlı eylemler bu sefer doğrudan kitlesel bir tepkiye yol açıyor. Kısa vadede tırmanan terör, orta vadede saman alevi gibi sona eriyor.

Terör sorununun çözümü için elverişli bir iklim var. Uluslararası dengeler PKK'nın oynayacağı bir alan bırakmıyor. Murat Karayılan'ın İsrail'e seslenişine destek verecek bir Kürt kamuoyu mevcut mu?

Bu ılımlı ve olumlu iklimi korumamız gerekiyor. Tek ölçü, önümüze gelen fırsatı kullanıp şiddet ihtimalini bertaraf etmek. Şiddet beklentisi sona erince Kürt sorununu çözecek açılım hızla mesafe alır. Şiddetin yoldan çıkardığı aklımız hükmünü yürütmeye başlayınca her şey yoluna girer.

'Müzakere süreci' tabiri de kimseyi rahatsız etmemeli. Demokrasinin en katılımcı ve etkili biçimi 'müzakereci demokrasi' demek. Demokrasi içinde herkes her türlü müzakereyi yürütebilir. Elinde silah olanlar hariç. m.turkone@zaman.com.tr

ZAMAN