Mukayeseli medya politik..

Abdullah Muradoğlu

Yabancı medyada Türkiye'nin Hatay merkezli olarak muhalifleri silahlandırdığına ilişkin iddialar giderek artıyor. Yorumlara bakarsak 'El-Kaide' Hatay'da cirit atıyor. 'İkinci bir Mursi'yi kaldıramayız. Arap baharı dediysek bu kadarı da fazla' demek istiyorlar, Türkçesi budur. Beşşar Esed şehirleri yakıp yıkmaya, öldürmeye devam edebilir, kim tutar onu!

Hükümet Suriye'li muhacirlere ilişkin 'insani' bir politika izliyor, muhaliflerin 'hukuk devleti' taleplerini destekliyor. Amerika'lısını İngiliz'ini, Rus'unu anlıyoruz, peki bizim muhalefete ne oluyor! Bir kısım gazetecimiz, milletvekilimiz Hatay'da yollara düşmüş, silahlı sakallı, sarıklı cübbeli arıyorlar. Esed keyifle izliyordur bizim bu durumlarımızı.

Bazı milletvekillerimiz öyle iddialar ortaya atıyorlar ki yabancı medyadaki yorumlardan eksiği yok, fazlası var. Bu söylem kardeşliği hayra alamet değil! Hem savaş istememek, hem kanın durması için çaba göstermek, hem Esed rejimiyle araya mesafe koymak çok mu zor, bir arada olamıyor mu bunlar? Binlerce insan katledilsin, duymayalım, bilmeyelim, görmeyelim, öyle mi? Bula bula bulduğunuz çözüm bu mudur?

Esed medyası tek ses halinde

Suriye'de yaşayan bir dostum, Türkiye ve Suriye medyası arasındaki farkın kendisini hayretlere düşürdüğünü söylüyor. Suriye'de Esed rejiminin politikalarına yönelik eleştiri içeren tek bir haberin bile yayımlanmadığına dikkat çeken dostum bakın ne diyor:

'Suriye medyası tek ses halinde. İğne kadar boşluk yok. Sizde maşallah, hükümet politikalarına her türlü eleştiri medyada. Siyasetçileriniz Beşşar Esed'in eline koz verecek mahiyetteki her türlü iddiayı dile getiriyorlar. Bizde bir milletvekili hükümet politikaları aleyhinde kat'iyen menfi laf edemez. Bir milletvekili çıkacak, Esed'e laf dokunduracak!!! Unutun gitsin, sözkonusu bile olamaz.'

'İşte, Türkiye ve Suriye rejimleri arasındaki fark bu' dedim dostuma, espri yaptığımı zannetti. Bizdeki bu durumu bir türlü havsalası almadı, ne yapabilirim, alışsın.

Mursi'nin sözü halka ulaşmadı!

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi Tahran'da yaptığı konuşmada 'Suriye ve Filistin halkı özgürlüğe ve adalete ulaşmak için mücadele ediyor. (..) Her türlü zulüm ve baskıya maruz kalan Suriye halkını destekliyoruz' demişti.

Mursi'nin cümleleri İran devlet televizyonunda, 'Filistin ve Bahreyn halkı özgürlüğe ve adalete ulaşmak için mücadele ediyor. (..)Her türlü komploya karşı Suriye yönetimini destekliyoruz' şeklinde yansıtılmış. İran televizyonu halkın Mursi'nin Suriye hakkındaki görüşünü öğrenmesini sakıncalı bulmuş niyeyse.

Tercüme böyle yapılmışsa eğer, bu hem halka itimatsızlık, hem kendi siyasetine güvensizlik olarak anlaşılmaz mı? Kim yaparsa yapsın, nerede olursa olsun, halkın doğru bilgiye ulaşma hakkı engellenmemeli. Faydası da olmuyor, bir şekilde gerçek ortaya çıkıyor.

İtimat'ı kaybediyoruz!

Kişiler, kurumlar, devletler 'itimat' ile güç ve saygınlık kazanırlar. Devletlerarası ilişkilerde 'itimatsızlık', kötü sonuçlar doğuruyor. Bir 'küresel itimatsızlık' kirlenmesiyle yüz yüzeyiz. İtimat telkin etmeyen uluslararası kuruluşlar ise dünyamızı sadece kaosa götürür.

İtimata dayanmayan komşuluklar hayatımızı zehirliyor.Tarhte örneklerini yaşadığımız gibi ceremesini kardeş halklar olarak birlikte çekiyoruz. İtimat'ı yüksek olan milletlerin ise 'refah' ve 'adalet'e daha sağlam ve daha kalıcı şekilde ulaştıklarını biliyoruz.

Ticarette de, siyasette de, medyada da itimat son derece önemli. Temelinde itimat yoksa, hiçbir ilişki, hiçbir mutabakat uzun vadeli olamıyor. İtimatı ilişkilerimizin temeline yerleştirmedikçe huzur bulamayacağımız da bir hakikat.

YENİ ŞAFAK