Muhalefet Arayışı ve Antikapitalistler

HAMZA TÜRKMEN

Muhalefet konusunda sözüm, yerel ve küresel ölçekte Batılı sistemin sığınmacısı ve işbirlikçisi olarak Meclis'te muhalefet yapan ulusalcı kitle partilerine (CHP'ye, MHP'ye, HDP'ye) değil.

Sözüm, Batılı sistemle birlikte varolan zulüm ve haksızlıklara Stalin, Mao dönemlerinden kalan köhne ve iflas etmiş ezberlerle karşı çıkan varoş çocuklarına; ya da 'Greenpeace' ve 'Genç Siviller' gibi liberal yayılmacılığın çer-çöpünü temizlemeye çalışan sözü tantanalı ama özü naif olan muhalif söylemli zengin çocuklarına da değil.

Sözüm, 'yeni sol', 'anarşizm’ veya 'antikapitalizm’ adına muhalif bir heyecan yaratarak kolektifleşmek söylemiyle piyasaya çıkan; ama Dünya Sosyal Formu'nun çırpınışlarından bile bihaber yeni yetmelere; ya da bunalımları ve varoluşçuluk arayışları içinde muhalif form oluşturarak ‘görünür olma bağımlılığı’ ile yaşamak isteyenlere de değil.

Hele hele sözüm, yaygın güç sahibi olabilmek için hududullahı bile bile çiğneyerek dünya istikbârına; yani ABD'ye, AB'ye, İsrail'e -gönüllü olarak ya da Protestanlaşarak- sığınmaya çalışan Fethullah Gülen takımına ve muharref din anlayışına da değil.

Türkiye’de, 2013 Haziranı’ndaki gibi darbecilere Kahire-Tahrir Meydanı’nda darbe yapmanın sivil meşruiyetini oluşturan ne kadar çok muhalefet eğilimi var değil mi? Ve bunlar 2007 Cumhuriyet Mitinglerinde liberal-sosyalist-ulusalcı ittifakı ile gizli ve açık bir kabulle ‘Ordu Göreve’ çağrısını yapan ve ‘Kahrolsun Şeriat’ diye bağıranlardı.

V e 2013 Gezi olaylarında ise ‘Müslüman Sol’, ‘Üçüncü çözümcü’, ‘İrancı’, ‘Anti-Kapitalist’, ‘İslamcı anarşist’ taklitçiliklerle ve Gülencilik sevgisiyle alanlarda veya adliyelerde İslami kimlikleri yetersiz veya kirletilmiş, zihni analiz yetileri karşıtlarınca kuşatılmış olarak ne müptezellikler yaşanmıştı.

İşte sözüm bunlara, sözüm bizim mahallede Batılı paradigma içindeki tartışmalara kapılıp yabancı kavram ve muhtevalarla kimlik oluşturma tuzağına düşen unsurlarımıza.

Sözüm,  önce tevhidi uyanış sürecindeki mağlubiyet nedenlerini araştırıp şartları aşma dirayeti ve özeleştirisi yapma becerisi gösteremeyen diyalog fukarası eski tüfek İslamcılara. Ve onların ilgisiz kalan çocuklarına, sokağın veya Mehdici Hizmet Hareketi’nin cahiliyyesine bırakılanlara ya da liberal, sol, şiici, tarihselci ve neo-gelenekçi ideolojiler tarafından ayartılmışlara ve akıl tutulması yaşayanlara.

Sizler, 1 Mayıs’a katılmak için Fatih Camii avlusunda toplanıp kızlı-erkekli kol kola halay çekenler.

Sizler, kapitalizmin sosyalist söylemine, kendilerini Kürtçü ve sol ulusalcıların kullanımına arzeden sığınmacı eski ve dönek  İslamcılar gibi, Cuma namazını, kandil kutlamalarını, oruç sofralarını sapkın Gezi eylemcilerinin ve 1 Mayıs’ta TÜSİAD medyasının hizmetine sunarak Samiri ve  Ho Chi Minh misyonuna odun taşıyanlar. Yani İslami olanı liberalizmin üst şemsiyesinin altına sıkıştırmaya çalışan çözülmüş dindarlar gibi, ateist sol ulusalcı şemsiyenin altında yol ve izzet arayanlar.

Nass temelli baktığımızda bu yaptıklarınız izzetsizliktir.

Sistem içinde insanlığa ve Müslümanlara ön açma ve vesayetten kopma çabasında olanların zihinsel, metodik ve ekonomik zafiyetlerini abartnanın yolu; ya da ucu IŞİD’e ulaşan dışlayıcı romantizmin sonu ulusalcı, Esedci, Huccetiyeci, LGBTli saflara veya ayyaşların sofrasına çıkıyor.

Kur’an’da emek meselesi, Necm Sûresi’nde işlendiği gibi dareyni kazandırmada hem ter ve göz nuruna hem itikadi bağlılığa ve takvaya dayanır.

Büyüklerinizden ve kendiliklerinizden devraldığınız olumsuzluklara özeleştiri sunmanın ve Müslümanca muhalefet yapmanın dili anarşist söylemler ve kollektivizme öykünmecilik değildir.

Çözüm, usulu’d-din temelinde ıslah, tanıklık, inşa mücadelesinin takva ve inkılapçı sıcaklığında aranmalıdır.