Merve El-Şerbini’yi unutup Charlie Hebdo’yu sahiplenmek!

Cem Küçük

Anladık, hepiniz Charlie Hebdo’sunuz! Düşünce, ifade özgürlüğü sizin için önemli. Keşke bir de samimi olsanız. Avrupalı için olunca özgürlük de Müslüman için olunca bunun önemi yok mu?

30 Ekim 2013 tarihinde bu köşede “Merve El Şerbini’yi hatırlıyor musunuz?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Merve El Şerbini Müslümanların Dreyfuss Davası olabilirdi. Ama olmadı. PEGİDA hareketinin ivme kazandığı Almanya’nın Dresden kentinde 2008 yılında yaşanan bu olay Avrupa’nın hali pür melalini gösteren en önemli olaydı. Yeniden hatırlatmakta fayda var.

Ağustos 2008’de Almanya’nın Dresden kentindeki bir eczanede çalışan Mısırlı Merve El Şerbini ile Rusya’dan Almanya’ya göç etmiş Alman kökenli Alexander W., kentteki bir çocuk bahçesinde karşılaşır. Başörtülü olan El Şerbini, oğluna salıncakta yer vermesi için Alexander W.’ye ricada bulunur. Her medeni insanın buna olumlu bir tepki vermesi gerekirken Alexander W., El Şerbini’ye "İslamcı", "şıllık" ve "terörist" diye kendince aşağılar ve ağır küfürler eder. Bunun üzerine El Şerbini, Alexander W.’yi mahkemeye verir. Dresden Eyalet Mahkemesi, 29 yaşındaki Alman kökenli Rusya vatandaşı Alexander W.’yi 780 Euro para cezasına çarptırır. Ancak savcılık, verilen cezanın hafif olduğu, ayrıca sanığın yaptığından pişmanlık duymadığı gerekçesiyle bir üst mahkemeye gider. Ayrıca dava sırasında da Alexander W. benzer üslubunu sürdürür ve El Şerbini’ye hakaretlerine devam eder.

Ancak belki de akla gelebilecek en kötü senaryo gerçekleşir. Merve el Şerbini bir üst mahkemede hakkını aramaya devam eder. El Şerbini ifadesini verip mahkeme salonunda yerine döndüğünde sanık Alexander W., kadının üzerine atlar. Kısa sürede tam 18 kez kadını bıçaklar. Üstelik el-Şerbini’yi bıçaklarken, "Senin yaşamaya hakkın yok" diyerek küfürbaz ve hakaretamiz üslubunu sürdürür. Olay esnasında üç aylık hamile olan Merve el Şerbini 3 yaşındaki oğlu ve kocasının gözleri önünde olay yerinde hayatını kaybeder. Bu olay bir Alman Mahkemesi’nde polislerin, savcıların, hakimlerin gözleri önünde meydana geldi ve kimsenin kılı kıpırdamadı. Bir sanık nasıl oluyor da bıçakla mahkeme salonuna girebildi?

Durun daha bitmedi. Olayın başka vahameti de var. Merve el Şerbini’nin kocası, karısını korumak için müdahale eder. Tam da bu sırada yan mahkemede başka bir davada olan bir polis memuru kargaşa üzerine gelir ve Merve el Şerbini’nin kocasını katil zannederek onu ayağından ve göğsünden vurur. Adamcağız ağır yaralanır.

Ertesi gün Alman medyası olayı “Davalı görgü tanığını öldürdü” diye verir ve resmen ırkçılık yapar. Olayı basit bir mesele olarak algılar. O da yetmez, Dresden Başsavcısı Christian Avenarius saldırganı “fanatik bir yabancı düşmanı” olarak tanımlar ve münferit bir saldırı diyerek dosyayı kapatır.

Olay daha sonra bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmasına rağmen Alman ve Avrupa medyası olayın basit bir kavga olduğu yönünde yayınlar yapmaya devam etti. Sadece Almanya Yahudiler Merkez Konseyi bu olayı sert bir şekilde kınadı. Yahudiler Konseyi Genel Sekreteri Stephan Kramer olaydan büyük endişe duyduklarını açıkladı ve, “Şimdiye kadar Almanya’daki İslam düşmanlığını gerçekdışı bir tartışma olarak önemsemeyenler, bu korkunç olay sonrasında yalancı çıktıklarını görmektedir” dedi. Bu açıklama Avrupa Hıristiyan dünyasında şok etkisi yaptı.

Her şey bitti sanıyorsunuz ama değil. Merve El Şerbini anısına mahkeme önünde ve Dresden şehrinin beş ayrı yerine betondan yapılan bıçak şeklinde anıtlar dikildi. Fakat beş anıta bilinmeyen kişiler tarafından zarar verildi. Polis yaptığı araştırmada (!) hiçbir fail bulunamadığını açıkladı.

Her ne kadar dönemin Mısır hükümeti ve Avrupa’daki Müslüman dernekler gösteri yapsa ve olayı kınasa da herhangi bir sonuç alınmadı. Normalde bu dava Müslümanların Dreyfuss Davası’na dönerdi. Ama olayın peşini Müslümanlar da bıraktı.

Merve el Şerbini’nin öldürülmesi, polisin katil diye kadının kocasını vurması, Alman ve Avrupa medyasının olayı büyütmemesi İslamofobia’nın ne boyutlarda olduğunun en net kanıtı. Avrupalılar hâlâ utanmadan adalet, özgürlük, eşitlik diyorlar. Kadın öldü ve geriye yetim bir çocuk kaldı. Şimdi bu kadın eğer hakkını mahkemelerde arayamayacaksa, sorarım size nerede arayacak?

Müslümanlara bu olumsuz bakışı Avrupalılar önce zihinlerinden silsinler. Yaptıkları bu sorumsuzluklar yüzünden ağır bedeller ödeniyor. İslamofobia’dan kurtulmadıkça buna benzer çok olay yaşanacaktır. Zaten yaşandı da. Birçok gurbetçi vatandaşımız Neo-Naziler tarafından öldürüldü. Onlarında sorumluları bulunamadı. Dava kapatıldı gitti.

Tamam hepiniz Charlie Hebdo olun da Avrupa’nın göbeğinde olan bu olaylara da kayıtsız kalmayın. Ayıptır, günahtır, yazıktır!

YENİ ŞAFAK