Mehmet Garip Tanyıldızı/Akşam
Mahremiyet özgürlüktür
Modern çağ, bir görünürlük çağıdır. Görünürlük rejiminde kendini göstermek bir tercih değil mecburiyet.
Görünürlük, var olmanın ötesinde, kabul edilmenin, ciddiye alınmanın, hatta saygı görmenin zorunlu ön koşulu haline getirildi.
Özel olanın kamusallaştırılmasını, mahrem olanın paylaşılmasını talep eden hâkim normlar hem sanal âlemde hem de sosyal hayatta her türlü teşhiri teşvik eden popüler kültürün hüküm sürmesine sebep oluyor.
Bu totaliter rejim, görünür olabilmek için kendinizi sürekli kamuya arz etmenizi bekliyor.
Üstelik sadece davranışınızla, tercihlerinizle, yaşam tarzınızla değil ruhunuzla, bedeninizle "görünür" olmanız gerekiyor.
Aksi halde, rejimin onay mekanizmasından geçemiyorsunuz.
Popüler kültürde mahremiyeti korumak değersizleştiriliyor, yadırganıyor ve sorgulanıyor. Mahrem olanı koruyan kişi, özgüvensiz, geride kalmış veya bastırılmış olmakla etiketleniyor.
Bu algılar, bireysel yönelimlerden ziyade sistematik bir yönlendirme ile oluşuyor.
Şu soruları kendimize soralım...
Bilboard'lardaki çıplaklıklar insanların yüzde kaçı için anormal? Ya da bir plazada hakkıyla örtünmüş biri ne kadar presantable kabul edilir?
Doğrudan kamusal alanda maruz kaldığımız bir teşhire, ahlaksızlığa, çıplaklığa kaçımız tepki gösterebiliriz, kaçımız müdahale edebiliriz?
Tepki gösterdiğimizde, müdahale ettiğimizde sosyal hayatta ve belki de dijital mecralarda destek mi görürüz, linçle mi karşılaşırız?
Tüm bu soruların cevabı, bizi kamusal alanda bedenin sergilenmesinin politik bir mesele olduğu noktasına getiriyor.
Şunun farkında olmalıyız ki; teşhir ne kadar politikse mahremiyeti muhafaza da o kadar politiktir.
Dahası, günümüzde teşhir dayatmasına ve çıplaklık baskısına karşı mahremiyeti korumak radikal bir özgürlük eylemi derecesindedir.
Bugünün dünyasında mahremiyet varoluşsal ve kimliksel bir karşı çıkıştır.