Kuşatma

SÜLEYMAN CERAN

İşgalci İsrail’in türlü bahanelerle rehin tuttuğu Filistinli sayısı 4 bin 550. Yalnızca 2022 yılında gözaltına alınıp, dövülüp parmak izleri alınıp, fotoğrafı çekilip bir süre sonra serbest bırakılan Filistinli sayısı 6500 kişi. Korkunç bir devridaim içinde neredeyse tüm Filistinliler onlarca yıldır işgalci İsrail’in zindanlarına girip çıkıyor. İdari tutukluluk adı verilen bir uygulamayla da istihbarata dayalı denilerek sebepsiz yere insanlar 6 aya kadar tutuklu tutulabiliyor; bu süre istenildiğinde 5 yıla kadar uzayabiliyor. Böylesine bahanelerle hâlihazırda yüzlerce Filistinli, zindanlarda tutuluyor.

Hapishanelerdeki tutuklulardan 700’ünün hasta olduğu, bu kişilerden 300’ünün kronik sağlık sorunları bulunduğu ve gerekli bakımlarının düzenli yapılmadığı yıllardır biliniyor. Mansur eş-Şehatit 18 yaşında girdiği Negev Hapishanesinde 17 yıl sonra serbest bırakıldığında onu karşılayan ailesi şok geçirmişti. Esaretinin 13 yılını tek başına bir hücrede ve çoğunlukla zincirlere bağlı geçiren, sağlığı bozulup aşırı kilo kaybeden Mansur’un geçmişi, hayatı tümden zihninden gitmiş; hafızasını kaybetmişti. 35 yaşında belleğini tamamen yitiren Mansur, annesini bile tanımıyor artık. İşgalci zindanında sadece kilolar değil bellek, akıl ve ruh sağlığı da derinden etkileniyor.

Bununla birlikte işgal hapishanelerinde 10 esir de ne yazık ki kanser hastası. Geçtiğimiz ay, 20 yıldan beri işgalci elinde tutsak olan ve son evre akciğer kanseri olduğu bilinen Nasır Ebu Hamid, sivil toplum kuruluşlarının aylardır yaptığı çağrılara rağmen bırakılmayarak zindanlarda, tıbbi müdahalelerden uzakta, esir arkadaşlarının arasında vefat etti. Demir parmaklıklar ardından sloganlarla, tekbirlerle bu “cinayeti” protesto eden Filistinlilerin sesi sosyal medya üzerinden dünyaya yayıldı ama makes bulamadı. 1967'den beri İsrail hapishanelerinde ölen Filistinlilerin sayısı 233'e ulaştı ve bu esirlerin 74'ü "tıbbi ihmal" nedeniyle öldü, taammüden öldürüldü. Tüm bu skandallar ortadayken, var olan hapishaneler pek matahmış gibi 6 Ocak 2023 Cuma günü, Güvenlik Bakanı İtamar Ben Gvir, ziyaret ettiği Nafha Hapishanesinde, şartların daha zorlaştırılması talimatını kameralar önünde vermekten çekinmedi.

Hapishaneler, mahkeme koridorları, hücreler, kelepçeler, duruşma salonları, boykotlar, açlık grevleri, direnişlerle dolu bu tutsaklık atmosferinde 40 yılını, tam 40 yılını geçiren Kerim Yunus, dün Hedarim Cezaevi'nden serbest kaldı. Kerim Yunus’un babası Hacı Yunus 10 yıl evvel, annesi Subhiye hanımefendi ise geçtiğimiz yaz vefat etmişti. Her ikisi de oğul hasretiyle can vermişlerdi. Karşılama töreni olmasın diye şafak vakti uzak bir yere bırakılan Yunus ilk iş anne ve babasının mezarlarına uğradı. “Annem bütün hürriyet tutsaklarının elçisiydi” diyen Yunus, “Annem çok acı çekti ama uzun bir bekleyişin ardından beni cennetten görmeyi seçti” derken annesinin mezar taşına sarılıyordu.

Gencecik girdiği hapishaneden, yaşlı bir insan olarak ayrılan Kerim Yunus, Filistin direnişine sıdk ile bağlı kalmış, davasını satmamış, pişman olmamış, yılmamış ve umudunu hep diri tutmuş bir isim oldu. Tüm direniş grupları Kerim Yunus’u tebrik etti. Gazze’de duvarlara resimleri çizildi. Ülke çapında bir bayram havası oluştu. Filistin direnişinin tertemiz bir mücadele oluşunun sırrı da büyük bedelleri göze almış sayısız yiğide sahip olması olsa gerek.

Kerim Yunus, Golan Tepeleri’nde işgalci asker Avi Bromberg’in kaçırılıp öldürülmesi nedeniyle 1983’te hüküm giymişti. Aldığı idam cezasını soğukkanlılıkla karşılayan Yunus, 275 gün boyunca idam kıyafetiyle infaz edileceği vakti bekledi. Her an idam edilebilirdi. Bu bekleyiş uzun, çok uzun yıllar sürdü. Yunus’un esir alındığı 1982 yılından günümüze Filistin’de çok şey değişti. Bugün itibarıyla 250'ye yakın yasa dışı Yahudi yerleşim biriminin bulunduğu Batı Şeria'da yaklaşık 500 bin Yahudi yerleşimci yaşıyor. Ülkenin pek çok yeri kontrol noktalarıyla çevrili. Teller, bariyerler, kamera sistemleri, her yerde. Ayrım Duvarı sebebiyle Batı Şeria'daki Filistinliler yılın 11 ayı Kudüs'e giremiyor. İşgalci İsrail sadece Ramazan ayında Batı Şeria'da yaşayan Filistinli kadınlar ile 12 yaş altı ve 40 yaş üstü erkeklerin Kudüs'ü ziyaret etmesine izin veriyor.

40 yılını hücrelerde, koğuşlarda, kameralar altında ve sürekli takip edilerek geçiren Kerim Yunus, dışarıda da benzer süreçleri yaşamaya devam edecek maalesef. Gün gün ilerleyen işgal yer yer duraksasa, hızı kesilse de kuşatmaya, bölmeye, yutmaya ve yok etmeye devam ediyor. Bir makine gibi çalışıyor işgalci: Bir taraftan gözaltılar devam ederken diğer taraftan yasa dışı yerleşim yerleri inşa edilmeye devam ediliyor. Türlü sebeplerle Filistinlilere ait mülkler yıkılırken, başka bir taraftan zeytin ağaçları tahrip edilip tarım alanlarına zarar veriliyor. İşgal, tüm gücüyle sürerken; Batı Şeria’da da direniş öbekleri çoğalmaya, birbirinden bağımsız teşekkül eden silahlı direniş hücreleri işgalcinin canını sıkmaya devam ediyor.

Hapishaneden moralle çıkan, geçen kırk yılını direnişe armağan eden ve kendi yurdunda işgalcinin zindanında bir insan ömrü kadar tutsak kalan Kerim Yunus, küçük bir hapishaneden büyük bir hapishaneye geçmiş oldu. Üyelerinin tümünün esir kamplarında gibi yaşadığı Filistin misali başka bir ülke mevcut değil. Bir yandan el-Aksâ’yı bir yandan Gazze’yi bir yandan da nefis Yafa sahillerini göremeden, kendilerine çizilmiş birkaç kilometre karelik hücrelerde yaşayan bir halk, Filistin halkı. Filistin, dışardan içeriye doğru sayısız barikat ve kontrol noktalarıyla lime lime doğranmış ve her bir parçanın diğeriyle bağı koparılmış buna rağmen direnmeye ve ayakta kalmaya devam eden ve kendi fıkhını oluşturup tertemiz mücadele edebilen bir coğrafya. Hayatının tüm aşamalarında özgür bir Filistinli olarak yaşayan Kerim Yunus, memleketini arşınlarken, “Halkımız 100 yıldır beyaz bayrak çekmeden mücadele ediyor. Halkımızın özgürlüğü için 40 yılı daha feda etmeye hazırız.” diyordu büyük bir gururla. Biraz daha yürüdükten sonra altını çizerek sözlerini şöyle tamamlıyordu: “Hapishane beni yenmedi ve ben pişman olmak için direnmedim.” Omuzlara alınan Kerim Yunus elinde Filistin bayrağı dalgalandırıyordu. Bayraklar ellerde taşınırken Kerim Yunus da direnişle özdeşleşen hayatıyla ilham vererek, binlerce kişinin önünden bir bayrak gibi geçiyordu.