Kürtlerin CHP’ye ne borcu var?

YAHYA FIRAT

Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener krizini aştıktan sonra farklı siyasi partilerle ittifak arayışını sürdürüyor. Bunlar arasında en çok gündem olanı ise HDP-Kılıçdaroğlu görüşmesi oldu.

Bilindiği üzere Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklanmasının ardından HDP camiasında büyük bir sevinç yaşanmış, partinin eş genel başkanları aday çıkarma konusunu yeniden müzakere edeceklerini belirterek Kılıçdaroğlu’nu kendileriyle görüşmek üzere genel merkezlerine davet etmişti.

Ancak Kılıçdaroğlu, genel merkeze gitmek yerine HDP ile mecliste görüştü. HDP’liler baştan beri herhangi bir taleplerinin olmadığını, Kılıçdaroğlu tarafından muhatap alınmaları durumunda kendisini destekleyeceklerini açıkça ima ettiler.

Nihayet açıklama yapan HDP, seçimde cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağını deklare etti. Bu açıkça Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerinin göstergesi.

Mamafih, bildiriyi okuyan Pervin Buldan, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam yönetimine karşı tarihsel sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı kamuoyuna deklere ediyoruz.” açıklamasını yaptı.

Böylece tek adam mantalitesinden müteşekkil bir siyaset anlayışından gelen HDP, tek adam olarak tanımladıkları Erdoğan’a karşı “ebedi tek adam”ın partisinin gölgesine sığındı.

CHP ve HDP arasında azami müştereklerin olduğu malum. İslam karşıtlığı, seküler değerlere bağlılık noktasında birbirlerine çok benzeyen iki parti arasındaki ayrışma daha çok etnik aidiyet ve referanslardan kaynaklanıyor.

Aksi takdirde HDP’nin Kürt sorununun baş aktörü olan CHP’nin temsilcilerini bağrına basarak tarihsel gerçeklikleri göz ardı etmesinin daha açıklayıcı bir izahı yok. Zira, HDP’nin aslında Kürt sorununu çözmekten ziyade bu meseleyi ideolojik amaçları doğrultusunda kullandığı bir sır değil.

Kürtlerin temel değerlerini gericilik ve feodalizm adı altında mahkûm eden PKK’nın siyasi partileri, bugün gelinen nokta itibariyle Kürt toplumuna sosyalizm, feminizm, ekolojik yaşam ve en vahimi de cinsel sapkınlığı dayatıyor. Bunlar bile başlı başına asıl meselenin Kürtlerin temel hakları olmadığı, ideolojik saikler olduğunun kanıtı.

Diyarbakır’da yapılan nevroz programında konuşan HDP’li Ahmet Türk ise Kürtlere düşmanlık yapan hükümete destek verenlerin Kürtlere düşmanlık yaptığını belirterek, “Bu büyük bir ahlaksızlık olur. Hiçbir Kürdün bu iktidara oy verme, destekleme gibi bir hakkı yoktur. Yeni bir dönemin inşası için önümüzde parlak bir dönem var.” ifadelerini kullandı.

Daha önce CHP içinde siyaset yapan Ahmet Türk, HDP’nin işaret ettiği cumhurbaşkanı adayını desteklemeyen Kürtleri ahlaksız olarak tanımlayacak kadar ileri gitti. Ahmet Türk’ün açıklamaları, HDP’nin farklı düşünen Kürtlere karşı ne kadar faşist olduğunun göstergesi adeta. Ahmet Türk’e şunu sormak gerek; Kürtlerin iktidara oy verme hakkı yok da yıllardır kendilerini yok sayan Kemalizm’in bekçisi CHP’ye oy borcu mu var?

HDP’lilerin de çok iyi bildiği yüz yıllık Kürt sorunu ilk defa bu iktidar zamanında ciddi şekilde masaya yatırıldı. Çözüm süreci başlatıldı ve bu anlamda adımlar atıldı. Suriye’de vuku bulan olaylar nedeniyle “Rojava devrimi” hayaline kapılan PKK çözüm sürecini sabote etti, HDP’liler de buna hizmet etti. Bunlar birkaç yıl önce yaşandı.

Kürt sorununu tarihsel gerçekliğinden kopararak konjonktürel bir bağlama oturtan ve kitlesini bu şekilde inandıran HDP’nin tutumu tamamen seküler ideolojisinden kaynaklanıyor. Böylece Erdoğan’a Kürt düşmanı etiketi yapıştıran HDP, Kılıçdaroğlu’nu demokrat olarak pazarlıyor.

Şimdiye kadar Kürt sorununu dile getirmekten kaçınan ancak seçimi kazanmak için Kürt kartını oynayan Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi büyük bir sevince gark ettiği ortada. HDP’nin veya stepne partisi Yeşil Sol Parti’nin CHP’ye bir borcu olabilir lakin Kürtlerin kendilerini yok sayan, mağdur eden Kemalizm’in bekçisi olan partiye ve Kılıçdaroğlu’na hiçbir borcu yoktur.