Kur’an’da “Tahtlar”

MURAT KAYACAN

Kur’an’da tekili yer almayan “tahtlar (الْأَرَائِكِ)” kelimesinin tamamı, ahiretle özelde de cennetle ilgili olup üç Mekki surenin dört ayetinde ve bir Medeni surenin bir ayetinde geçmektedir. Bu yazıda, söz konusu toplam beş ayet, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.

Cennetlikler eşleri ile güneşin yakıcı etkisinden uzak bir yerdedirler: Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlar üzerine kurulurlar. (Yasin 36: 56). Bunlar dünyadaki mümin eşler olabileceği gibi ahirette müminlere verilecek eşler de olabilir. Her hâlukârda ayette müminlerin verilen nimetlerle yaşayacakları mutluluğa işaret edilmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla bu nimetler cennette bir çaba karşılığında elde edilen şeyler değil, elde ettikleri, dünyada sahip oldukları sahih iman ve o doğrultuda yaptıkları güzel işlerin sonucudur.

Müminler cennette padişahlar gibi ağırlanacaklardır: “İşte onlara, alt taraflarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler; ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyecekler. Ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!” (Kehf, 18: 31). Ayetteki cennet tasvirinde, ırmakların “cennetlerin alt taraflarından” aktığı ifade edilmekteyse de kastedilen şey, onların yeryüzünde görünür halde akmalarıdır. Çünkü suyun güzelliği, sesinde ve görüntüsündedir. Kastedilenin de böyle bir akıp gitme olduğuna şu ayet delildir: “Firavun, kavmine seslenerek dedi ki: Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?” (Zuhruf, 43: 51). Firavun’un kastettiği “altından akan” nehirler Mısır’daki Nil nehri ve kollarıdır. Yine ayette, bileziklerin başkaları tarafından bezendiğinden yani müminlere takıldığından; ancak yeşil elbiseleri, müminlerin kendilerinin giydiğinden söz edilmektedir. Bu durumda bilezikleri takanlar melekler olup bundan amaç da müminleri onore etmek olabilir. Elbisenin renginin yeşil olmasına gelince bunu “Arap zevkiyle izah edenler” olsa da bu rengin orada söz edilmesinden, tek elbise renginin yeşil olduğu sonucunu çıkarmıyoruz. Öyle olsa bile cennetliklerin bulundukları yerde korku ve üzüntüden uzak olacakları bilgisi doğrultusunda (Ahkaf, 43: 13) bundan rahatsız olmayacaklarını söyleyebiliriz.

Dünyada muhtemelen pek az Müslüman büyük bir dünyevi nimete erişmiştir. Fakat onlar, bundan dolayı kulluğu terk etmeyerek sabretmiş ve daha çoğuna yani kalıcı cennet nimetlerine yönelmişlerdir. Onların cennetteki tasviri şöyledir: “Tahtlar üzerinde (etrafa) bakarlar.” (Mutaffifin, 83: 23, 35). Artık onlar bolluk içinde tahtlarına kurulmuş, kendilerine verilen temiz eşleri (huriler) ve hizmetçileri, baldan sütten ırmakları vs. yani Allah’ın muhteşem mülkiyetini izlemektedirler. Bu bağlamda onlar, ahirete kıyasla kısa bir süre içinde yaptıkları iyiliklerin karşılıklarını fazlasıyla bulmuşlardır. Müminlerin hayran hayran baktıkları Allah da olabilir. O, dilerse kullarına kendisini görünür kılabilir. O’nun her şeye gücü yeter. Müminler dünyada Allah’ı göremediler, ahirette de göremeyeceklerse ne zaman göreceklerdir? En doğrusunu Allah bilir. Diğer bir ihtimal de müminlerin, Allah’ın kendilerine verdiği nimetlere karşılık azaba uğrayanlara içecek olarak verilen kaynar suya, irine, yiyecek olarak ikram edilen dikenlere ve kavurucu ateşe baktıklarıdır.

Cennetlikleri bekleyen hava şartları bahar mevsimi gibidir: “Orada tahtlar üzerine yaslanırlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.” (İnsan, 76: 13). Anlaşıldığı kadarıyla cennette tam bir rahatlık ortamı vardır. Serinleme ya da ısıtma gibi bir sorun yaşanmayacaktır. Konfor üst düzeydedir.

Görüldüğü gibi Kur’an, cenneti müminlerin memnun kalacakları bir yer olarak tasvir etmektedir. Bunu somutlaştıran unsurlardan birisi de müminlerin üzerine kurulacakları tahtlardır.