Kur’an’da Nesh Var mı? (2)

ABDULHAKİM BEYAZYÜZ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, Allah’a hamd resulüne salâtu selam olsun. Bugünkü yazımızda; Kur’an'da neshin olup olmadığı konusunu, inşallah işlemeye devam edeceğiz. Meselenin daha kolay anlaşılması için soru-cevap tarzımızı sürdüreceğiz. Bunun için Allah’tan yardım diliyoruz.

Kur’an’da nesh olan ayetler var mıdır?

Öncelikle Kur’an’daki bazı ayetlerin nesh/iptal olduğunu söylemenin, çok önemli ve çok büyük bir iddia olduğunu görmek gerekmektedir. Zira Allah, yeni indirdiği bu kitabı kendisine uyulacak bir rehber, kendisiyle hakkın ve batılın birbirinden ayrıldığı Furkan/ölçüt, peygamberlerin bile kendisinin yolundan bir milim bile ayrılamayacağı bir yol gösterici kılmıştır. (6/50,155, 4/105, 2/38,19/12 vb.) Bu nedenle, insanlık için kıyamet gününe kadar tek rehber olacak olan bu kitabın bazı ayetlerinin neshini/iptalini kabul etmemiz için çok güçlü ve ciddi delillere ihtiyaç olacağı açıktır. Bunun için Kur’an’a baktığımızda, bu neshin ancak Allah tarafından yapılabileceğini görüyoruz. (2/106, 16/101). O zaman elimizde sübutu kat’i tek vahiy Kur’an olduğuna göre ona bakmamız gerekecektir. Kur’an’a baktığımızda Kur’an’ın yeni ilahi bir buyruk olarak kabul edilmesi bağlamında daha çok ehli kitabın ve bir kısım müşriklerin iknası için şeriatlar arası bir neshe işaret edildiğini ve böyle bir durumun Allah için zor olmadığına vurgu yapıldığını görmekteyiz. (2/106, 16/101). Kur’an’daki bir ayetin hükmünün neshi/iptali bağlamında açık tek bir ayete ise rastlayamıyoruz. Aynı şekilde Resulullah’ın da Kur’an’da bir ayetin nesh edildiğini haber verdiği, subutu kat’i bir haberin bize geldiğini de bilmiyoruz. (Bilindiği gibi bunun için ümmetin birlik içinde on binler olarak bize bu haberi ulaştırması gerekmektedir. Zira Kur’an sübutu kat’idir. Kur’an’ın bir ayetinin neshinin kabulü ancak yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan on binlerin şahitlikleriyle mümkün olabilir.) Ayrıca neshin varlığına ve hangi ayetlerin nesh edildiğine dair alimlerimiz arasında da bir ittifak görmüyoruz. Bu nedenle Kur’an’da neshin olmadığı çok daha makul bir görüş olarak söylenebilir.

Kur’an’da nesh olduğu söylenilen ayetlere dönük neler söylenebilir?

Kur’an’da nesh olduğu söylenilen ayetler genelde üç kategoriye ayrılarak ifade edilmektedir.

a-)Metni nesh olmuş ama hükmü geçerli olmaya devam eden ayetler.

Bu şekilde nesh edilmiş ayetlere örnek olarak: Evli olup zina edenlerin recm edilmesine dönük ayetlerin Kur’an’da var olduğu ve bu ayetlerin diğer ayetler gibi tilavet edilen ayetlerden olduğu; ancak daha sonra bu ayetlerin metninin nesh edilerek Kur’an’dan çıkarıldığı, hükmünün ise geçerli olmaya devam ettiği şeklinde Hz. Ömer'e atfedilen bir iddia vardır. Böyle bir iddianın birçok açıdan kabul edilemez olduğu açıktır. Her şeyden önce, böyle bir olayın gerçekleştiğine dair rivayet sübutu kat’i bir haber değildir. Nitekim ayet olduğu söylenilen metnin kendisi dahi, rivayetlerde birkaç farklı şekilde aktarılmaktadır. Ayrıca Kur’an’da olan bu ayetin metninin neshinden sonra hükmünün devam ettirilmesinin aklen bir izahının olamayacağı da açıktır. Bununla ilgili diğer açılardan da birçok şey söylenebilir ama bununla yetinelim.

b-)Hem metni, hem de hükmü nesh olmuş ayetler: 

Bu iddia Buhari’nin Hz. Aişe’den yaptığı rivayete dayandırılmaktadır. Buna göre: Bilinen on emzirmeyle evlenmenin haram olacağı (konusundaki ayet), Kur'an kapsamında inzal olunanlar arasındaydı. Sonra bu, bilinen beş emzirme ile (evlenmenin haram olacağını bildiren) ayetle nesh edildi. Onlar Kur'an içinde okunmaktayken Resulullah vefat etti. (Müslim, Muvatta, Tirmizi, Ebu Davut, ed Darimi)  Bu zanni rivayetlere dayananlara göre “ilk önce on emzirmenin evlilikte haramlık hükmü doğurduğunu ifade eden ayet nazil olmuştu, ancak bu daha sonra beş emzirmeyi evliliğin haramlık hükmü doğurduğunu ifade eden ayetle nesh edildi. Ardından da beş emzirmeyi ifade eden ayet lafzi yönüyle Kur'an'dan çıkarıldı. Yani ilk ayet hem hükmen hem de lafzen yürürlükten kaldırılırken; ikinci ayet yalnızca lafız yönüyle nesh edilip Kur’an’dan çıkarılmış, ancak hükmü geçerli olmaya devam etmiştir.  Bu iddiaların Kur’an'ı  şüpheli bir kitap haline düşürmesi nedeniyle asla kabul edilemeyeceği açıktır.  Zira bu iddialara göre Kur’an’da şu an olmayan bazı ayetlerin, Resulullah'ın vefatında bile okunmaya devam ettiği iddia ediliyor. Hz. Aişe sağlığında sayısız yanlış rivayeti düzeltmişti. Şüphesiz ki o sağ olsaydı, bugün de bu yanlış rivayetleri düzeltirdi.

c-)Metni Kur’an’da bulunmaya devam eden, ama hükmü/geçerlilikleri kalmayan ayetler.

Bu ayetler bazılarınca beş yüze kadar çıkarılır. Ama bu sayının bu kadar yükseltilmesinde, neshe verilen farklı anlamların da önemli bir etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Zira birçok âlimimiz neshi tahsis anlamında kullanmakta ve tahsis edilen ayetleri nesh edilmiş olarak ifade edebilmektedir. (Örneğin topluca cihada çıkma emrinden sonra, hastaların çıkmayabileceğine dair yapılan istisna gibi vb.) Takdir edileceği gibi tahsis ve nesh birçok açıdan birbirinden farklıdır. Her şeyden önce tahsiste, diğer ayetin neshi yoktur. Sadece ayetin hikmetle uygulanmasına dönük detaylandırma/tafsil vardır.

Yine bazı âlimlerimiz tedricilik usulüne riayet edilerek indirilen ayetleri nesh kapsamında değerlendirebilmektedir. (İçki ayetleri diye bilinen ayetler, yumuşak davranmayla ilgili ayetler, barışı tercih etmeyle ilgili ayetler vb.)  Hâlbuki tedricilik imkânı olmadan, Kur’an’ın tüm zamanlara hitap edip uygulanabilmesine imkân yoktur. Zira her dönemdeki müslümanların fıkhı, diğer dönemdeki Müslümanlardan farklıdır. Nitekim peygamberimiz Mekke ve Medine'de bile farklı fıkıhlara ve hükümlere ihtiyaç duymuştur. Hatta Medine’deki müşriklere uygulanan fıkıhlar bile farklı farklı olmuştur. Örneğin ahitlerini bozanlara savaş fıkhı uygulanmışken, ahitlerine sadık kalanlara barış hükümleri uygulanmıştır.

Ayrıca bazı haber özelliğine sahip ayetleri bile nesh kavramı içinde değerlendirebilmişlerdir. Örneğin 8/65’in, 8/66 ile nesh edildiği söylenebilmiştir. Hâlbuki bu ayetler haber özelliğini taşımaktadırlar. Burada müminlerin adanmışlık, hazırlanmışlık vb durumlarının çok iyi olması durumunda (Ensar ve Muhacir gibi) sayıca kendilerinin on katı müşrike bile güç yetirebileceklerine; aksi durumda ise kâfirlerle baş etme imkânlarının azalacağına işaret edilmiştir.

Sonuç olarak şunu bilmek gerekir ki; nesh, âlimlerimizin ayetlerin arasında var olduğunu düşündükleri çelişkileri gidermek için başvurdukları bir yöntemdir. Nitekim neshi kabul edenlerden bazıları bunu beş yüze çıkarırken, Suyuti bunu yirmi bire, şah veliyullah beşe indirmiştir. Eğer dikkatlice yaklaşılırsa beş ayette de çelişki gibi duran boyutların giderilmesi mümkündür. Nitekim bazı âlimler de (Sait şimşek gibi vb), bu ayetlerin çelişki içermeyecek şekilde yorumlanmalarının mümkün olduğunu söylemektedir. Doğru olanı da budur. Zira Yüce Allah’ın indirdiği bir ayetin, Kur’an’dan çok açık ve kesin bir delile dayanmadan nesh edildiğini söylemek kesinlikle doğru olmayacaktır. 

Unutturma olayı nedir ve Kur’an’da unutturulan ayetler var mıdır?

Bilindiği gibi nesh ayeti olarak da bilinen ayette şöyle buyruluyor: ”Biz herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah'ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?”(2/106) Ayetteki unutturma ifadesinden hareketle (kaldı ki başka bir kıraatte bu erteleme anlamına gelecek şekilde geçmektedir.) indirilen bazı vahiylerin sonradan Hz. Peygambere ve sahabelere unutturulduğu iddia edilmektedir. Bu çerçevede akla ziyan bazı rivayetler nakledilmektedir.İbn-i Kesir'de aktarılan bir rivayette: ''İbn Ebu Hatim der ki bize babam İbn-i Abbâs'dan nakletti ki, o şöyle demiş : Hz. Peygambere geceleyin vahiy iniyor ve gündüz unutturuluyordu. Bu­nun üzerine Allah bu ayeti indirdi.'' Aynı şekilde bazı surelerin Bakara suresi gibi uzun oldukları ancak bazı ayetlerinin unutturulmasından dolayı kısaldıkları, bazı sahabelerin ezberledikleri ayetleri uyandıklarında hatırlamamaları üzerine Resulullah’a durumu bildirince bu ayetlerin unutturulmuş olabileceği cevabıyla karşılaştıkları gibi birçok rivayetle karşılaşabiliyoruz.

Hâlbuki nakledilen şekildeki bir unutturma olayı birçok nedenden dolayı kabul edilemez. Her şeyden önce Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: ” Sana Kur'an'ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. Ancak Allah'ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de.” (87/6,7.) Buradaki istisna Allah’ın unutturabileceği şeklinde değil, Allah’ın iradesinin mutlaklığına vurgu anlamında kullanılmaktadır. Nitekim Allah’ın iradesinin mutlaklığı buna benzer bir çok yerde kullanılmaktadır: Örneğin: “Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedî kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu, onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir.” (11/108) (Şüphesiz Allah Mü'minleri cennetten çıkarmayacaktır. Ama Allah’ın iradesinin mutlaklığına dikkat çekmek için bu ifadeler kullanılmaktadır. Ayrıca Rabbimiz elçisinin Kur’an’ı ezberlemesini de üstüne almıştır: “Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip durma. Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. Sonra onu açıklamak da bize aittir.” (75/16,17) “Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur'an'ı okumakta acele etme. "Rabbim! İlmimi arttır" de.” (20/114)

Ayrıca indirilen vahyin hemen vahiy kâtiplerince yazıya döküldüğü bilindiğine göre bu unutturma nasıl söz konusu olabilir? Kaldı ki, buradaki ifadeyi erteleme (bir hükmün indirilmesinin hikmetli bir zaman diliminde olacak şekilde Rabbimiz tarafından bekletilmesi) şeklinde anlamamız durumunda hiç bir sıkıntı olmayacaktır. Ayrıca bu unutturma şeklinde anlaşılsa bile, buradaki unutturmanın geçmiş şeriatlar şeklinde anlaşılması ayetin siyak ve sibakına da daha uygun olacak ve bir sorun da kalmayacaktır.

Sözlerimizin sonu Yüce Allah’a hamddır. Rabbimiz kereminle yanıldığımız hususları bize bağışla; ilmimizi, amelimizi ve ihlasımızı artırarak bizi sabikunlardan ve mek’adi sıdka dahil eyle…