Kur’an’da “Kardeşim” Kelimesi

MURAT KAYACAN

“Kardeşim (أخي)” kelimesi Kur’an’da yedi kere geçmektedir. Maide suresi 31. ayette söz konusu kelime, bağlam gereği “kardeşimin” şeklinde çevrilmiştir. Bu ayette أخيه lafzı da vardır ancak zamirinin dikkate alınmadığı hali, “kardeşim” anlamında değildir. Bu nedenle o, yedi sayısına dahil değildir. Araf suresinde ise “kardeşim” kelimesinin başına gelen lâm harfinden dolayı çeviri, “kardeşime” şeklindedir. Söz konusu yedi ayetten biri Hz. Davud’a gelen iki davacıdan (Sad, 38: 23), biri Yusuf’un kardeşinden (Bünyamin) (Yusuf, 12: 90), diğeri iki Ademoğlu’nun birisinden (Kabil) (Maide, 5: 31) ve dört tanesi de Hz. Harun’dan söz etmektedir. Bu yazıda sadece Hz. Harun ile ilgili olarak kullanılan “kardeşim” kelimesinin geçtiği ayetler, iniş sırasına göre ele alınacaktır.

Musa Allah’ın belirlediği 40 günlük süre içinde kavminden ayrı kaldı. Bu sırada kavminin işlerini dine uygun bir şekilde yürütsün diye yerine kendisinden 3 yaş büyük (Tevrat, Çıkış, 7: 7) kardeşi Harun’u bıraktı (Araf, 7: 142). Ne var ki kavmi, Musa’nın aralarından ayrılmasının ardından buzağı heykeli yapıp ona tapmaya başlamıştı (Araf, 7: 148). Buzağıya tapmaları, muhtemelen onları köleleştiren Mısır halkını taklitlerinden kaynaklanıyordu. Efendiler ineğe tapıyorsa köleler de onların tanrılarının bir küçüğünü tanrı edinebilirlerdi! Onları yönetme sorumluluğunu üstlenen Harun’un, kavminin işlediği şirk suçunda rolü olmadığı ortaya çıkınca (Araf, 7: 150) Musa, “Ey Rabbim! Beni de kardeşimi de bağışla ve bizi rahmetine kavuştur. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” dedi (Araf, 7: 151). Musa peygamberin kendisinin de bağışlanmasını istemesi, kavmini şirke dalmış halde görünce ayetlerin yazılı olduğu levhaları yere atmasından ve kavminin suçuna ortak olmayan Harun’a kötü davranmasından kaynaklanan bir suçluluk duygusundan olsa gerektir.

Hz. Musa, tebliğinde başarılı olmak için Allah’a dua eder. Talep hem güzel anlaşılır bir konuşmayı hem de ona destek olacak bir kişi isteğini içermektedir. O, “Kardeşim Harun’u.” (Taha, 20: 30) diyerek tebliğini ve Firavun’un zulmünden kurtuluş mücadelesini, ifade gücü kendisinden daha iyi olan kardeşiyle birlikte yürütmek istediğini belirtir. Çünkü Harun, bu açıdan Musa peygamberden daha yeteneklidir. Allah, Harun’u hem bir yardımcı hem de peygamber olarak Musa’ya bahşeder.

Musa peygamber İsrailoğullarının “dine kıyısından bağlılığından” ve Firavun zulmünün büyüklüğünden olsa gerek mücadelesini tek başına sürdürmekte zorlanmaktadır:  “(Ya Rabbi!) Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu benimle beraber yardımcı olarak gönder beni doğrulasın. Çünkü ben onların beni yalanlamalarından korkuyorum.” (Kasas, 28: 34). Ayetten anlaşılan şey, Harun’un üslubunun risaletin kabulü konusunda, Musa peygamber tarafından daha ikna edici bulunduğudur. Yüce Allah Hz. Musa’nın bu isteğini kabul eder. Bu ayetten çıkacak bir ibret de “Önemli olan mesaj, ayrıntılara takılıp kalmayalım.” söyleminin sağlam temellerinin olmadığıdır.

Hz. Musa, İsraioğullarına, kendilerine yurt olarak gösterilen kutsal topraklara (Filistin) orayı fethetmek üzere girmelerini istemekte yoksa zarara uğrayacaklarını söylemekte (Maide, 5: 21) ancak İsrailoğulları, Allah’a tevekkül ve peygamberi Musa’ya da itaat edecekleri yerde “Git, sen ve Rabbin savaşın!” cevabını vermektedirler (Maide, 5: 24). Kavminin bu kayıtsız tavrı karşısında Hz. Musa, şöyle yakarışta bulunur: “[Musa,] ‘Ey Rabbim! Benim sadece kendime ve kardeşime [Harun] sözüm geçiyor! O zaman, bizimle bu sapkın halk arasına bir çizgi çek!’ diye yalvardı.” (Maide, 5: 25). Hz. Musa, kavminin sevgisi ile ilahi emir arasında tercih yapmak durumunda kaldığında tereddütsüz ikincisini tercih etmektedir. Çünkü Müslümanın kavmî aidiyeti, bir dereceye kadar değerlidir. Allah’a isyan söz konusu ise o aidiyetin bir değeri kalmaz. İsrailoğulları, Musa peygambere karşı gelmişken daha ne yüzle Filistin’i kendileri için “vaat edilmiş topraklar” olarak görürler? Musa peygamberin “O zaman, bizimle bu sapkın halk arasına bir çizgi çek!” demesi, kendisinin ve kardeşinin de Allah’a karşı gelen kavmiyle birlikte helak edilmesinden korktuğu için olabilir.

Ayetlerden anlaşıldığı gibi “hayırlı” kardeşler, birbirlerinin bağışlanmasını isterler, İslam davasının başarılı olması için birbirlerine yardımcı olurlar. En kuvvetli bağ din bağıdır, akrabalık bu bağ doğrultusunda kullanılıyorsa dünya ve ahiret mutluluğu getirecektir.