Kur’an’da “Allah’ın Rahmeti” İfadesi

MURAT KAYACAN

“Allah’ın rahmeti (rahmetallâhi/rahmetullâhi/rahmetillâhi)” ifadesi, dört ayette açık te (ت), iki ayette (Al-i İmran, 3: 107; Zümer, 39: 53) ise kapalı te (ة) ile yazılmaktadır. Bu yazıda açık te ile yazılı dört ayet, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır. Bağlam gereği, ele alacağımız üçüncü ayette “Allah’ın rahmetinin” ve dördüncü ayette ise “Allah’ın rahmetini” şeklinde bir çeviri tercih edilmiştir.

Güvenli bir ortamda aç kalmaksızın hak ve adalet çerçevesinde yaşayabilmek bir nimettir. Böyle bir ortam varken bunu aksatacak durumlar karşısında kayıtsız kalma hatta bozgunculukta aktif rol alma sonucu ortaya çıkan zarar, o kimselere de dokunur. Bu nedenle peygamberlerin ıslah çabalarının ardından onların yolunu terk etmekten ve tağutların peşinden gitmekten uzak durulmalıdır: “Düzene sokulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O'na korku ve ümit ile dua edin. Muhakkak ki Allah'ın rahmeti iyilik edenlere yakındır.” (Araf, 7: 56). Tüm peygamberler Allah’ın azabından korkmaya (takva) ve O’nun rahmetinden ümit kesmemeye davet etmişlerdir. Zaten denge de buradadır. Allah’a saygıyla kulluk eden iyi kimseler ödüllendirilecektir.

Hz. Âdem’i anasız babasız yaratan Allah için yaşlı bir kadının çocuk doğurabilmesine imkân vermek zor değildir. Kuralı koyan, istisnasını da koyabilmeye güç yetirendir: “(Melekler)  dediler ki: Allah'ın emrine şaşıyor musun? Ey ev halkı! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki O, övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur.” (Hud, 11: 73). Geç yaşta çocuk sahibi olmak -Hz. İbrahim ve eşinin sonrasında- hanımı kısır olan Hz. Zekeriya’ya da nasip olmuştur. O da Hz. İbrahim’in hanımı gibi verilen müjde karşısında hayrete düşmüştür (Al-i İmran, 3: 40). Her ikisinin hayretinin, Allah’ın gücünü gereğince takdir edememelerinden değil, beklenmedik bir ikram karşısında sevinçle karışık bir şaşırmadan kaynaklandığı söylenebilir.

Akıllı kimse, evrene dair incelemelerinden vardığı sonuçlar ile yaratıcı arasındaki irtibatı görendir: “Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kadirdir.” (Rum, 30: 50). Sonbahar ve kış döneminde adeta tabiattaki ölüme yolculuk ibret vericidir. Ardından bahar ve yaz dönemi gelince tabiatta bir canlılık olmaktadır. Benzer şekilde ölümünden sonra insana da can verilecek ve akıl nimetini vahiyle uyumlu kullanıp kullanmamasına göre ödülle ya da ceza ile karşılaşacaktır. İnsana can veren Allah’ın, insanın ölümünün ardından tekrar diriltemeye gücü yeter

Müminler için önemli olan, dinlerini rahatlıkla yaşadıkları yerdir. Onlar dinlerinden uzaklaşma pahasına bir toprak parçasına bağlanıp kalmazlar. Bulundukları yerde İslam’ın yaşanmasına ve anlatılmasına imkân bulamıyorlarsa Allah’ın arzının geniş olduğunu ve gerekirse Allah yolunda canla mal ile çabalamaktan (cihat) geri durmamanın önemini hatırlamalıdırlar: “İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihat edenler var ya işte bunlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah, bağışlayandır ve merhametlidir." (Bakara, 2: 218). Müslüman, tevhid dininin egemen olması için elinden geleni yapar. Bu uğurda şehit olmaktan da korkmaz. Onun cihadı daha fazla mal, toprak vs. elde etmek ve inkârcıları yok etmek için değil, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu temin içindir.

Görüldüğü gibi “Allah’ın rahmeti” ifadesinin geçtiği ayetlerde fesattan uzak durulması gerektiğine, Allah’a korku ve ümit ile dua edilmesinin önemine, Allah’ın rahmet ve bereket verdiğine, dirilişin gerçekleşeceğine, Allah’ın rahmetini iman, hicret ve cihat edenlerin umabileceğine dikkat çekilmektedir.