Konu kapanmadan ben de fikrimi söyleyeyim

Konu öyle aman aman bir şey değil. Başbakan'ın Ak Parti'den AKP olarak söz edenleri eleştirirken kullandığı ağır ifadelerden söz edeceğiz. Tamam, konu neredeyse kapandı sayılır. Ancak Başbakan'ın partisini önce AKP sonra Ak Parti olarak adlandırmayı seçmiş birisi olarak, tartışmada benim de tuzum bulunsun istedim.

İsterseniz, "AKP mi Ak Parti mi?" tartışmasına gelmeden önce "Ak Parti" mi ,"AK PARTİ" mi, yoksa " AK Parti" mi, sorusuna cevap arayalım:

Ben yukarıdaki isimler içinden ilkini, yani "Ak Parti"yi kullanmayı tercih ediyorum. Biliyorum, "k"nin buradaki küçük hali, ismin ikinci ve üçüncü halleri yanında, bir miktar cılızlaştırıcı bir etki yapmıyor değil; ama bu problemi ortadan kaldırmak için küçük "k"yi büyük "K" yaptığımızda da bu müdahalenin nedenini cevaplamak imkansızlaşıyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin internet sitesinin seçtiği dile gelince: Partinin adı, eğer yanına hemen sonra parti genel başkanının adı geliyorsa "AK Parti", tek başına kullanıldığında ise "AK PARTİ" olarak geçiyor.

Bu ikinci dereceden tartışmayı hatırlatmamın nedenine gelince:

"Acaba", diyorum, "Günün birinde de, 'AK Parti'yi niçin Ak Parti olarak yazıyorsunuz?' şeklinde –yine bazı ağır ifadelerle birlikte servis edilmiş- bir azar işitir miyiz?"

Günlerdir yoğun biçimde tartışılan asıl konumuza, yani "AKP mi Ak Parti mi?" konusuna gelecek olursak.

Yazının başında kısaca söyledim; Yargıtay Başsavcısı, Ak Parti'nin kapatılması talebiyle dava açana kadar ben de AKP'ciler arasındaydım. Partinin adının bu şekilde yazılıp söylenmesini (bugün olduğu gibi) daha doğru bir seçim olarak görüyordum. Nitekim malûm "dava"ya kadar da hep bu kısaltmayı kullandım.

Ama ne zaman ki Dengir Mir Fırat'ın bir televizyon programında partisinin yargılanmasına ilişkin açıklamalar yaparken karşısındaki konuşmacıya "Lütfen AKP demeyin, Ak Parti ya da Adalet ve Kalkınma Partisi deyin!" şeklindeki uyarısıyla karşılaştım, açıkçası, ben de hemen o saat AKP demeyi kestim.

Niçin? "AKP" kısaltmasının kullanılmasını –artık- yanlış bulduğumdan mı? Hayır.

Ak Parti yöneticilerinin partilerinden "AKP" olarak söz edilmesinden hoşlanmamalarını anlayışla karşıladığım için mi? Hayır.

"AKP"nin yerine "Ak Parti" kısaltmasını geçirmem şu tek nedenden kaynaklanıyordu: Tek başına hükümet kurabilmiş bir iktidar partisi "rejim karşıtı" olduğu gerekçesiyle yargılanırken, kapısına kilidin vurulabileceğinden ciddi ciddi söz edilirken, partinin (o dönem) genel başkan yardımcısı olan Dengir Mir Fırat'ın "Bize AKP demeyin!" isteğini tartışmanın, adlandırma üzerine çeşitlemeler yapmanın hiç mi hiç zamanı değildi. "Bu zor zamanda bunu mu tartışacağım; madem iş buraya vardı o halde bundan böyle AKP değil Ak Parti!" dedim kendi kendime.

"AKP'den AKP diye söz ettiğim" dönemde, önümüze konulan bu ad seçme işinin daha ağzını açar açmaz (veya kalemi eline alır almaz) bir "kimlik" beyanı anlamına geldiğini tabii ki ben de biliyordum. Ama ortada henüz "kapatma davası" olmadığından, bu sınıflandırmaya aldırmamayı tercih etmiştim.

Gelelim bugüne:

Başbakan'ın -haklı olarak çok eleştirilen- ağır sözleri niçin sarf ettiğinin makul bir açıklamasının olmadığı muhakkak.

Parti tüzüğünün birinci maddesi ("Partinin Adı") "Bu tüzük hükümlerine göre kurulmuş olan partinin adı; ADALET ve KALKINMA PARTİSİ'dir" dediğine göre, "AKP" kısaltmasının siyaset dünyasında kullanılmasından daha tabii ne olabilir?

Parti tüzüğünün üçüncü maddesinin "Partinin kısaltılmış adı 'AK PARTİ' şeklindedir" şeklinde kaleme alınmış olması, "AKP" kısaltmasında ısrar edenlerin "edep dışına" çıktıklarının gerekçesi olarak gösterilebilir mi? Başbakan'ın "isim fetişizmi"ni hatırlatan bu sert "uyarısı"nın bize hiç de iyi şeyler hatırlatmadığı da muhakkak. Siyaset dünyasının, yazar-çizerlerin ve de özellikle seçmenlerin herhangi bir partiden herhangi bir kısaltılmış isim ile söz edebilmelerinden meşru ne olabilir?

Aslında bana öyle geliyor ki (böyle diyorum, çünkü "kısaltılmış ad"ın seçilmesi süreci hakkında bilgi sahibi değilim), Ak Parti'nin "AKP"den şikayeti, partinin adının erken konmasından kaynaklanıyor. Belki de partinin kuruluş aşamasında "kısaltılmış ad" akla geldiğinde ya da bu adın siyaset meydanlarına çok daha uygun bir seçim olduğu hiç değilse sezildiğinde, kurucular "Keşke, partinin adını doğrudan 'Ak Parti' koysaydık!" demişlerdi kendi aralarında. Çünkü bakıyoruz, partinin kuruluş tarihinin (14 Ağustos 2001) ertesi günü gazetelerde yer alan haberlerde "Ak Parti" adı hiç yer almıyor.

Şu da var: Partinin kısaltılmamış adı olan"Adalet ve Kalkınma Partisi"nden, ne kadar kısaltırsanız kısaltın "Ak Parti"yi çıkarabilmek imkansız! Birincisi "adalet" ve "kalkınma"dan, ikincisi ise bir renk dolayımıyla "temizlikten-saflıktan" söz ediyor. Yani birincisi "siyaset" alanına, ikincisi ise "moral" alana işaret ediyor.

Sonuç olarak, her meselemiz hallolmuş ve sıra "partiler söz konusu olduğunda hangi kısaltmaları kullanmalıyız" tartışmasına gelmiş gibi bu türden gereksiz sayfaları açıp kendimizi ve milleti yormaktan artık vazgeçmeliyiz. Bakın, Başbakan'ın "kısaltmalar" konusuna ilişkin açıklamasına ilişkin Hasip Kaplan ne diyor: "Kendisi de saygı göstersin, DTP'nin adını anmayıp 'O parti' diyor." DTP milletvekili haksız mı? Ak Parti'ye AKP demek nerde, DTP'den "O parti" diye söz etmek nerdeeee?

YENİ ŞAFAK