Kendimizle kavgalarımız

Soru şu: Evliliği her yaşta ve dönemde canlı ve heyecanlı tutmak mümkün mü?

Karı-kocanın biraz gayretiyle mümkün gibime geliyor. Bunun için, tecrübe ve gözlem imbiğinden geçmiş bazı önerilerde bulunabilirim.

¥ Bir birinizi sorgusuz sualsiz sevin. (Sevgi yoksa hiçbir şey yok demektir)

¥ Eşinizin yalnız dudaklarıyla söylediklerini değil, gözleri, hatta yüreğiyle söylediklerini de dinleyin. (Seslendirilemeyen derin arzu ve isteklerin de keşfi)

¥ Evlilik bağı gibi kutsal ve güzel bir bağla bir birinize bağlı olsanız da, bilin ki siz farklı insanlarsınız. Bazı konuları farklı değerlendirebilir, farklı düşünebilirsiniz. Farkların oluştuğu yerde zıtlaşma ve inatlaşma yerine karşılıklı anlayışı esas alın. İhtilaflarınızı geriye çekip zamana yayın. Onlar ortak bir buluşma noktasına gelinceye kadar birlik unsurlarınızı öne çıkarın. Zıtlıklarınızı konuşacağınıza, özellikle evliliğin ilk yıllarında paylaştığınız değerleri konuşun. Evvela sevginizi, saygınızı, tanışmanızı, evlenmenizi ve sonra çocuklarınızı... Evliler arasında konuşacak ve paylaşacak öyle çok güzellik var ki, evliliğe dengeli ve çözümcü yaklaşıldığı taktirde, zıtlaşmaları gündeme almaya ömür boyu sıra gelmeyebilir.

¥ Sevincinizi ve mutluluk kaynaklarınızı önce eşinizle paylaşın. Kendisine çok değer verdiğiniz için bu konuyu öncelikle ona açtığınızı söyleyin. Ancak diyalogunuz sevincinizle sınırlı kalmasın: Mutsuzluklarınızı, hayal kırıklıklarınızı, dertlerinizi, öfkelerinizi de eşinizle paylaşmaktan çekinmeyin. Ama bunu abartmadan, eşinizi suçlamadan, sabrını taşırmadan, bir de şikâyete süreklilik katmadan (her gün şikayet çekilmez) yapmaya çalışın. Tabii dert döktüğünüzde, dert dinlemeye de hazır olun. Çünkü problemler, sıkıntılar tek taraflı değildir; mutlaka eşinizin de bazı problemleri, dertleri vardır, o da dertlerini sizinle paylaşmak isteyecektir.

¥ Bir birinizin bekârlıktan kalma bazı alışkanlıklarına (arada bir eski arkadaşlarıyla buluşmak, ya da anneciğinin yemeklerini özlemek gibi) saygı gösterin. Ama sorumluluklarını da hatırlatın.

¥ Bir birinizin merakıyla (erkeklerin futbol, kadınların pembe dizi merakı gibi) alay etmeyin, bir birinizin merakını sorgulamayın, hele de asla yargılamayın. Meraklarınızı karşılıklı anlamaya, hatta zaman içinde paylaşmaya, en azından bir birinizin merakına biraz olsun katlanmaya çalışın.

¥ Bir birinizden bağımsız olarak yapabileceğiniz bir şeyleriniz olsun. (Yazmak, tamir etmek, oya yapmak, bahçe ile uğraşmak, bir dernekte, ya da vakıfta aktif görev almak gibi) Bağımsız küçük meşguliyetler insanı diri tutar, kendine güveni arttırır, “ben birey olarak da varım ve çok değerliyim, kendim üretebilir, kendime yetebilirim” düşüncesinde insan moral bulur.

¥ Merak etmeyin, her tartışma, her kavga boşanmayla sonuçlanmaz. Bu bakımdan, tartıştığınızda kesinlikle paniklemeyin. Ortam ne kadar sertleşirse sertleşsin kendinizi öfkenize kaptırmayın. Kavganın her aşamasında mantıklı olun, maksadı aşan ifadeler kullanmayın. Kavga sırasında bile eşinize saygınızı, sevginizi gösterecek jestler yapın.

 ¥ Üçüncü şahıslarla (özellikle eşinizin arkadaş çevresiyle) konuşurken sakın eşinizi şikâyet anlamına gelebilecek cümleler kullanmayın. Bunun yerine eşinizi övün, yüceltin, kusurlarını değil, meziyetlerini anlatın. Nasılsa söyledikleriniz eşinizin kulağına gidecek, bu da sizi daha çok sevmesine ve aynı şekilde üçüncü şahıslara övmesine sebep olacaktır.

¥ Evliliğinize ilişkin problemlerinize kimseyi ortak etmeyin. Buna ailelerinizi bile karıştırmayın. Bir birinizi en iyi siz tanıyorsunuz, bu itibarla en iyi çözüm sizdedir. Problemlerinizi baş başa vererek çözün.

¥ Başınız sıkıştığı anda ailelerinize koşmak yerine, onların varlığından güç alıp eşinizle birlikte kendi çözümünüzü üretin. Aileler son çare olarak görülmeli. (Her sıkışmada onlara giderseniz, onları git gide size daha çok karışmaya yönlendirmiş olursunuz ki, böylece yeni kurulmuş ailelerin en büyük sıkıntılarından birini ellerinizle hazırlamış olursunuz)

¥ Eşinizin bazı davranışlarından hoşlanmıyorsanız, bunu surat asarak, hırçınlaşarak anlatmaya kalkışmayın. Ondan ne beklediğinizi, nasıl davranmasını istediğinizi açıkça söylerseniz en azından nasıl olması gerektiğini anlar. Ona göre yeni bir tavır belirler. Eşler bir birlerinin bu kabil arzu ve isteklerini müsamaha ile karşılamalı, yersiz direnişlere, inatlaşmalara girmemelidir.

¥ İnat yuvayı yıkan tahrip kalıbıdır. İnatlaşma yerine uzlaşmayı seçin.

¥ Sağlam aile yapısı toplumun güvencesidir. Bunun için de aile içi eğitim şart gözüküyor. Haftada hiç olmazsa bir akşam televizyonlar kapatılmalı ve “Aile Gecesi” yapılmalı. O akşam anne, baba, dede, nine ve çocuklar sadece sohbet etmeli. Sırayla güzel bir kitap okunmalı. Bu, iyi bir iletişim biçimi olabilir. Ve çok gereklidir.

Çünkü aile içi problemlerin çoğunun temelinde iletişimsizlik yatıyor.

VAKİT