Kemalist Cumhuriyet: Buruk Doğdu, Buruk Yaşıyor!

KENAN ALPAY

Cumhuriyet Bayramı tören ve resepsiyonlarının bu yıl iptal edilmesi üzerine bütün Türkiye ‘buruk’ bir bayram yaşamış. Yaşamış diyorum ama ben tören ve resepsiyonların yokluğuyla ortaya çıktığı söylenen burukluğu yaşayanları pek fazla göremedim. Daha ziyade ‘bu saçma mizansenlerden kurtulmak için deprem acısını bahane kılmaya filan gerek yoktu’ tarzında bir rahatlamışlık hissinin topluma hâkim olduğunu söyleyebilirim.

Devletin meydanlarda boy göstermesine, toplumu her vesileyle kurşun asker gibi hizaya sokması gerektiğine şartlanmış bir kafa yapısı için törensiz bir dünya cehenneme eşittir. Kemalist kafa yapısı resmi törensiz bir devlet ve toplum düzenini asla tahayyül edemez. Çünkü törenler, Kemalist iktidar sınıflarının toplumu vesayet altında tutma hakkını periyodik olarak teyit ediyor.

Konusu ne olursa olsun resmi törenlerde Mustafa Kemal’in tartışılmaz bir merkezi konumu var. Mustafa Kemal’le başlayan ve biten, Mustafa Kemal’e yakınlığı bağlamında değer kazanan veya kaybeden bir dünya tasavvurunun mantıklı, gerçekçi ve adaletli olabilmesi mümkün değil. Mustafa Kemal’i açıkça putlaştıran, öğretilerine fanatik bir saldırganlıkla bağlanan devlet ve örgütlediği bir kitle tarafından hemen herkesin resmi törenlerle hizaya çekilmek istenmesi açık bir akılsızlık, ahlaksızlık ve hukuksuzluk ürünüdür.

Resmi törenlerde Anıtkabir ve Mustafa Kemal heykellerinin merkezi konumu çarpıklığın zirve yaptığı sembollerden biridir. Sadece başkentte değil bütün il, ilçe, belde, stadyum, okul bahçesinde yapılan törenlerde Mustafa Kemal heykelleri devleti ve resmi ideolojiyi tazim etmek üzerinden işlev görüyor. Akla mantığa ne kadar ters söz ve davranış varsa bunlar Atatürk heykellerinin karşısında derin birer anlam kazanıyor sanki! Tarih ve siyasal analizin yanı sıra edebiyatın, şiirin hatta sporun dahi resmi törenler vesilesiyle birer bıkkınlık, bezginlik unsuru haline dönüştüğü bir pratiğin içinden geliyoruz. Çocuklara heykellerin elini öptürenler mi dersiniz, denizden karaya heykel çıkarıp karşısında esas duruşa geçenler mi dersiniz bin bir türlü müsamere hep bu mantık örgüsünün sonucu olarak ürüyor.

Bayrak meselesi ise artık tamamen bir fetişizme dönüşmüş durumda. En çok bayrak, en büyük bayrak, en yüksekte bayrak, denizin altında dalgalanan bayrak, sahnede yetmedi minarede hatta minberde bayrak, bayrak, bayrak… Laiklik ve Türkçülük üzerinde inşa edilen Kemalist ulusal kimliği tartışıp eleştirmeksizin toplumun bütün katmanlarını bayrak sallama ortak paydasına davet edenlerin bir arpa boyu olsun yol alma ihtimali var mı? Darbecilerin elinde de bayrak var darbe mağdurlarının da. İslam’ı kamusal alandan silmek isteyenler de bayrak sallıyor, bu despotik saldırıya karşı direnenler de. Bir gariplik hem de büyük bir gariplik yok mu bu işte? Bayrak bütün çelişkileri ve farklılıkları gideren mucize midir, en köklü çatışmaları sulha erdiren bir ayet midir? Ki bütün hastalıkların şifası bir reçete olarak hep başköşede tutuluyor?

TSK’nın tören yönetmeliğinin hemen bütün törenlerde geçerli olması ise askeri toplum isimli korku ütopyasının temelini oluşturmaktadır. Ordu merkezli, Genelkurmay Karargahı’na endeksli bir siyaset ve toplum teamülünü sürdürmek isteyenler için törenler biçilmiş kaftan mesabesindedir. Aslında siyaset ve toplum, askeri vesayet tarafından tören düzeni ve hiyerarşisiyle terbiye ediliyor, hizaya çekiliyor. Törende geçerli olan dil ve mantık tören alanlarından çıkıp bütün bir ülkenin atmosferine hâkim oluyor.

‘Tören isteriz! Daha çok tören!’ diye çıldırıp delilenenlere bakın bakalım. İktidar sınıfları ve değişik statülerle sahaya sürdüklerinden başkasını görebilecek misiniz? Halk törensiz bir Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla burukmuş! Topluma resmi ideoloji pazarlayan siyasetçi, gazeteci, akademisyen beyler hala bu basit jargonla müşteri kafalamaya çıkmışlar ama nafile.

Cumhur değil esasen Kemalist Cumhuriyet buruktur. Beğenmeyip itip kaktığı cumhura laiklik ve Türkçülük terbiyesi aşılamaya kalkışan rejim ve kadroları buruk olabilir ancak. Neden derseniz TDK sözlüğünden ‘buruk’ kelimesinin anlamını ilginize sunalım:

Buruk: 1. Aksak, topal, eğri basan. 2. Eğri, çarpık. 3. bk. bükrü. 4. Düzgün konuşamayan, dili dönmeyen. 5. Aksi, ters, inatçı. 6. Husyesiz erkek. Ayrıca bu kelimenin ‘cimri, kambur, şaşı, beceriksiz’ gibi anlamları da var. Tanımdan ve tarihi tecrübeden yola çıkarak sizce kim buruk? Cumhur mu, Kemalist Cumhuriyet ve kadroları mı?