Katsayı tamam, ya sonrası?

Medyada neredeyse bir haftadır, İmam Hatipler'in önünün açıldığından dert yanılıyor. Malumunuz, değişikliği olumlu bulanların ışık hızıyla irticacıya dönüştüğü, aksi yönde görüş beyan edenlerin aynı süratle laik vatandaşlığa terfi ettiği sinir uçlarından biri, bu konu da.

Mevzu hakkında hiçbir fikriniz olmasa, tartışmalardaki panik haline bakıp, bu okulların laiklik düşmanı İslamcı teröristler yetiştirdiğine hükmedebilirsiniz pekala. Bunun siyasi bir karar olduğunu söyleyenden tutun, İmam yetiştirme amaçlı kurulmuş bir okul öğrencisinin neden hukuk tercih edebilmesi gerektiğini anlayamadığını belirtene, kız öğrenciler imam olamadığına göre neden bu okullara kabul edildiğini sorana dek genişliyor itirazcı skalası.

Oysa, siyasi olan karar, İmam Hatiplere üniversiteye girişte düz liselerle eşit statüsünün iade edilmesi değil, 28 Şubat sürecinde bu okulların narına meslek liselerinin tamamını yakmaya varan bir cehdle engellenmesiydi. Bugün "İmam Hatiplerin önü açıldı" diye sızlanmalara duranların 1998'deki katsayı uygulamasıyla "İmam Hatiplerin önünün kapatıldığını" bilmiyormuş gibi yapması, neresinden bakılsa, bir çiftestandardın göstergesi.

Çiftestandartlara yabancı değiller gerçi, İmam Hatipliler de. Başörtüsü ve İmam Hatip geçmişi bulunan her insan evladı, hayatının bir döneminde kesinkes "şaibeli" bulunmuş, laiklik hassasiyetlerini siper edip memleket sahipliği iddiası geliştirenlerin tacizlerine mutlak toslamış, "laikliği tehdit" potansiyeli taşıdığı suçlamasına ille de maruz kalmıştır oysa.

Bugün tartışılan da, şu haliyle üniversiteyi kazanamayacak haşarıların gönderildiği okullar olması değil İmam Hatiplerin. Tartıştığımız şey, belirli bir müfredat çerçevesinde eğitim veren, Milli Eğitim'e bağlı legal okullardan bir okul olan İmam Hatiplerin başarılı öğrenci yetiştirmesinden duyulan endişe.

Tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki; İmam Hatipler'de ders veren yüz öğretmenden en az doksan dokuzunun yaptığı, ergen çağda kötü alışkanlıklar ve kötü ahlaktan uzak tutmaya çalıştıkları öğrencilerin, vatanına milletine faydalı insanlar olarak yetişmesi için çabalamaktan ibaretti. Yoksa kimsenin gizli ajandası, o ajanda da "Çocuklar, doktor, mühendis, avukat olacak, sonra da Türkiye İran olacak" gibi maddeler yoktu. Terör vak'ası diyebileceğimiz tek görüntü de, öğretmenlerin tuvalette sigara içen hergelelerin kulağını aleme göstere göstere çekerek estirdiği terördü ki, doğrusu biz izleyenleri oldukça eğlendiren bir eylemdi.

Bir zamanlar İmam Hatip tedrisatından geçmiş her veledin, büyüğüne saygılı, küçüğüne sevgili, devletine-milletine bağlı, çalışkan, tertipli birer yetişkin haline geleceğini düşünen dindar aileler, "fen ilimlerini de, dinini diyanetini de öğrensin" diye çocuklarını gerekirse zorla İmam Hatip'e gönderirlerdi. Seküler olandan, devlet kurallarından kaçış alameti yoktu bu yönelimde. Zannedersem, çocuklarının "terörist olarak yetişmesi" ya da "devlete sızarak, yargı ve bürokrasiyi ele geçirerek düzeni değiştirmesi" gibi bir niyetleri de yoktu.

Oysa o kadar ideolojikleştirildi, o derece marjinalleştirildi ki konu, öylesine üstünde tepinildi, o kadar çekiştirildi ki mevzu, şimdi yokladığım her dindar aile, "Çocuğum etiketlenmesin, ayrımcılığa maruz kalmasın, alay edilmesin, hayata 1-0 geriden başlamasın" kaygılarıyla olumsuz görüş beyan ediyor. Bugün İmam Hatipler, üniversiteyi kazanmasından ümit kesilmiş, ergen çılgınlığında aşırıya gitmiş çocukların "adam edilmesi" için gönderildikleri, talim yuvalarına dönüşmüş birimler. Dindar kesimin hem dini, hem dünyevi ihtiyaçlarını karşılama arzularına karşılık geliyor gelmesine hala, ama işte CV'nin damgalanması artık çok daha büyük bir önem arzediyor. Lanet olsun diyor veli, çocuğu düz liseye yazdırıyor.

Kimse karalar bağlamasın, yatıp kalkıp ağlamasın yani. Çünkü katsayı probleminin çözülmesinin durumu değiştireceğinden endişeliyim. Çünkü, başörtüsü kadar, ayağa bağ olası bir gösteren haline gelmiş İmam Hatipli olma durumu, eskisi kadar ilgi görmüyor. Laik düzenin önündeki tehlikelerden biri daha bertaraf edildi. Birilerinin de başı göğe erdi herhalde. Kına göndermek istediklerim bile var yani, o derece.

Not: SBS sınavıyla ilgili haksız bir uygulamadan sözettiğim önceki yazı sonrası, Bakanlık konuya gerekli duyarlılığı gösterdi. Teşekkürler.

YENİ ŞAFAK