Halim Gençoğlu/Fokusplus
Kan ve Gözyaşının Coğrafyası Sudan’da Soykırım
Sudan, Nil’in bereketli sularıyla beslenen, Afrika’nın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış bir ülkedir. Bu antik Mısır’ın güney komşusu, Nubya krallıklarının beşiği, İslam’ın yayıldığı bereketli bir yarımada ancak son iki buçuk yıldır bu topraklar cehenneme dönmüş durumdadır. 15 Nisan 2023’te başlayan iç savaş, Sudan’ı dünyanın en büyük insani krizi haline getirdi. Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) ile Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) arasındaki güç mücadelesi, yüz binlerce ölümü, milyonlarca yerinden edilmeyi ve açlık felaketini tetikledi. Özellikle Darfur bölgesinde yaşanan katliamlar, en açık haliyle soykırım olarak nitelendiriliyor. Masum siviller etnik kökenlerine göre hedef alınırken kadınlar tecavüze uğruyor, çocuklar açlıktan ölüyor ve köyler yakılıyor. Dünya ise büyük ölçüde üç maymunu oynuyor. Bu yazımızda, Sudan’daki bu trajediyi ele alarak kökenleri, vahşeti, uluslararası ihmali ve unutulmuş bir mirasın acısını anlatmaya çalışacağız.
Sudan’daki çatışmanın kökenleri
Sudan’ın iç savaşı, 2019 devriminin yarım kalmış umutlarından doğdu. Otuz yıllık diktatör Ömer el-Beşir’in halk ayaklanmasıyla devrilmesinden sonra, ordu ve paramiliter gruplar arasında kırılgan bir güç paylaşımı kurulmuştu. SAF’ı yöneten General Abdülfettah el-Burhan ile RSF’nin lideri Muhammed Hamdan Dakalo (namıdiğer Hemedti) 2021’de birlikte sivil başbakanı devirmişlerdi. Ancak RSF’nin SAF’e entegre edilmesi tartışmaları, 2023’te patlamaya yol açtı. Hemedti, Darfur’daki Janjaweed milislerinin mirasçısı olarak, altın madenleri ve silah kaçakçılığıyla zengin olmuş, yarı göçebe bir güç haline geldi.
Savaş önce Hartum’da patlak verdi. RSF, başkentin havaalanını, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı ve müzeleri ele geçirdi. SAF ise hava bombardımanlarıyla yanıt verdi ve kısa sürede çatışma ulusallaştı. Darfur’da etnik temizlik ve Kordofan’da kırsal savaş meydana gelirken, Hartum’da sokak muharebeleri oluyordu. 2024 başında SAF, Hartum’u geri aldı fakat 2025’te RSF, Darfur’un stratejik kalbi El-Faşir’i kuşattı. Bu kuşatma, 18 ay sürdü ve açlık bir stratejik silah olarak kullanıldı. BM’ye göre, savaşın başlangıcından beri 150 binden fazla kişi öldü ve bazı uzmanlar bu rakamın 200 bini aştığını dahi iddia ediyorlar. 12 milyondan fazla insan yerinden edilirken 3 milyondan fazlası Çad, Mısır ve Güney Sudan’a sığındı. Özetle bugün Sudan, dünyanın en büyük mülteci krizine sahne oluyor.
Elbette ekonomik arka plan da vahim durumdadır. Sudan, altın rezervleriyle zengin olmasına rağmen RSF, bu madenleri kontrol ederek savaşı finanse ediyor. UAE’nin silah desteği, Sudan’ı ICJ’ye taşısa da mahkeme bunu kanıt yetersizliğiyle reddetti. Etiyopya ve Libya gibi komşular da milis güçlerle karışmış durumda. Sonuç ne yazık ki bir ulusun vahşice parçalanmasından başka bir şey değil.
Darfur’da etnik temizlik ve soykırım
Darfur, Sudan’ın batısındaki çöl diyarı, 2003 soykırımının yaralarını sarmadan yeni bir cehenneme sürüklendi. RSF’nin Janjaweed kökenleri burada belirginleşiyor. Arap kökenli milisler, Masalit, Fur ve Zaghawa gibi “Afrikalı” etnik grupları hedef alıyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 7 Ocak 2025’te RSF’yi soykırımla suçladı. Erkekler ve erkek çocuklarını hatta bebekleri etnik temelde sistematik olarak öldürdüler. Kadın ve kızları tecavüz için hedef aldılar.
En vahim olaylar El-Faşir’de yaşandı. 26 Ekim 2025’te RSF, 17 aylık kuşatmayı kırarak şehri ele geçirdi. Sudan Doktorlar Ağı’na göre üç günde 1.500’den fazla sivil öldürüldü ve toplam bilanço 2.000’i aştı. Videolar, RSF savaşçılarının sivilleri resmen avladığı, “kızları yakalayın” diye bağırdığı anları göstermekteydi. El-Faşir Hastanesi’nde 460 hasta ve personel acımasızca katledilirken kadınlar toplu tecavüze uğradı. Yale Üniversitesi’nin uydu görüntüleri bu toplu mezarları doğruluyor. BM İnsan Hakları Konseyi, “savaş suçu ve insanlığa karşı suç” raporu yayınlarken ICC, Temmuz 2025’te Darfur’da devam eden soykırımı teyit etti.
Esasında 2023’te Geneina’da (Batı Darfur), RSF’ın en az 15 bin Masalit’i öldürdüğü 87 kişilik toplu mezarların BM tarafından keşfedildiği zaman doğrulandı. Dahası Zamzam mülteci kampı, Nisan 2025’te bombalandı ve 235 köy ateşe verildi. İnsan Hakları Gözlemcileri, Hartum’da toplu tecavüzleri belgelerken kadınlar “Arap bebekler” doğurmaya zorlandı. Açlık ise sessiz bir katil gibi 25 milyon kişiyi teslim aldı. Hakikaten El-Faşir’de kıtlık IPC-5 seviyesinde olup 50 bin kayıp çocuk söz konusudur.
SAF’ın rastgele hava saldırıları Nyala’da yüzlerce sivili öldürdü. Bir kıyaslama yapacak olursak RSF’nin etnik hedeflemesi soykırımı çağrıştırıyor. BM Göç Ajansı, 30 milyon kişinin yardıma muhtaç olduğunu söylerken yardım konvoyları engellenmektedir.
Suskunluğun maliyeti
Dünya neden susuyor? Gazze ve Ukrayna gölgesinde, Sudan adeta bir unutulmuş kriz oldu. 2023 Cidde Deklarasyonu gibi girişimler başarısız sayılırken Quad (ABD, Suudi Arabistan, Mısır, UAE) müzakereleri bile RSF’nin El-Faşir zaferiyle çöktü. Olan biteni Türkiye, Mısır ve Katar kınarken Cumhurbaşkanı Erdoğan, insani ateşkes çağrısı yapsa da yaptırımlar yetersiz. RSF lideri Hemedti’ye ABD yaptırımı var fakat altın ticareti bir şekilde devam ediyor.
BM Güvenlik Konseyi, ateşkes tasarısını veto korkusuyla erteledi. Afrika Birliği, karanlık bölümler uyarısı yaptı. Yardım ajansları engellenirken 5 Kızılay gönüllüsü Bara’da öldürüldü. Bugün 638 bin kişi bölgede kıtlıkta mücadele ederken 120 bin çocuk El-Faşir’de mahsur kalmış durumda. 2003 Darfur Soykırımı, devlet destekli etnik temizliğin en karanlık örneklerinden biriydi. Ömer el-Beşir rejimi, isyana karşı toplu cezalandırma politikası uyguladı. Janjaweed, sistematik tecavüz, infaz, açlık ve kültürel yok etme ile Arap olmayan halkları hedef aldı. Dünya, bir daha asla dediği Rwanda’dan sadece 9 yıl sonra, bir katliamı yine sadece uzaktan izliyor.
Bugün, aynı aktörler (RSF, Janjaweed), aynı taktikleri aynı şiddetle El-Faşir’de, Geneina’da tekrarlıyorlar. 2003, bitmedi sadece uyudu ve uyandığında, katliam çok daha kanlı oldu.