İslamcılar her ülkede oy kaybetti, İran sarsıldı!

Tam da Obama'nın bütün Ortadoğu'yu ılımlı mesajlarla değiştirmeye giriştiği günlerde İran'da Mahmud Ahmedinejad'in yenilgiye uğraması, Mir Hüseyin Musavi'nin kazanması gerekiyordu!

Seçim sonuçları üzerindeki şaibe, sert tartışmalar, gösteriler, çatışmalar, ölümler, Anayasayı Koruma Konseyi'nin oyların yeniden sayılması kararı, muhalefetin ortak mücadelesi, Haşimi Rafsancani'nin rafine planları, Devrim'den otuz yıl sonra yüz binlerin yeniden sokaklara dökülmesi, Ortadoğu'da bütün denklemleri belirleyen, küresel denklemleri kendine bağımlı hale getiren İran'da çok önemli gelişmelerin olduğuna daha da olabileceğine işaret ediyor.

Şaka değil, gerçekten Musavi'nin kazanması gerekiyordu. Belki böyle bir hesap yoktu ama, bütün bölgedeki gelişmeler birlikte ele alındığında yeni ve derin etkileri olacak bir süreç var ve İran seçimleri bu süreci bozdu. Musavi'nin değil de Ahmedinejad'ın kazanması bu yeni süreci ters yüz ediyor. İran yine bütün hesapları bozmuş oluyor.

Bu gerçek şu: Fas'tan Endonezya'ya kadar bütün bölgede son seçimlerde İslamcılar kaybediyor, geriliyor ya da olduğu yerde duruyor. Oylarını artıramıyor. Bir çok ülkede ciddi oy kayıpları yaşıyor. 2002-2004 yıllarında oylarını hızla tırmandıran İslamcı partilerin, çevrelerin, oluşumların yükselişinde ciddi durgunluk yaşanıyor. Daha net anlatayım:

Irak seçimlerinde geleneksel İslamcı partiler oy kaybetti. Şii dindar siyasi yapılar geriledi. İslam Partisi geriledi. Kuveyt'te geçtiğimiz ay yapılan seçimlerde İslamcıların Meclis'teki sandalye sayısı 24'ten 16'ya düştü. Ürdün'de son seçimlerde yine İslamcılar kaybetti. Ürdün Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın aday gösterdiği 22 kişiden ancak 6'sı kazandı. Oysa 28 sandalye bekleniyordu. Daha önceki seçimlerde bu sayı 17'ydi.

Fas'ta son seçimlerin favorisi Adalet ve Kalkınma Partisi seçimi kazanması beklenirken bunu başaramadı. İstiklal Partisi galip çıktı. Endonezya'da son seçimlerde İslamcı partilerin oy oranı yüzde 38'den yüzde 25'e geriledi.

Pakistan'da son seçimlerde İslamcı partiler geriledi. İslami Cemaatler Birliği'nin bir kanadı seçimi boykot ederken diğer kanadının lideri bile seçilemedi. Bazı parti liderleri, eski bakanlar ve meclis başkanı meclise giremedi.

Lübnan'da son seçimlerde Mısır, S. Arabistan ve Batı'nın desteklediği iktidar yanlıları seçimi kazandı. Hizbullah, büyük beklentilere rağmen beklenen başarıyı gösteremedi. Daha doğrusu göstermek istemedi.

Afganistan'da yakında yapılacak seçimleri su anki Devlet Başkanı Hamid Karzai'nin kazanması bekleniyor. ABD'nin kriz bölgelerine gönderdiği Zalmay Halilzad'ın yardımcı olması, İslamcı grupların gerilemesi beklentisi söz konusu. Yine Yemen'deki son seçimlerde de İslamcı gruplar oy kaybetti.

Bütün bunlar nasıl açıklanabilir? Aslında geniş ve derin bir tartışma konusu bu. Dünyanın beklediği iki seçim daha vardı. Biri İran seçimleri diğeri Filistin seçimleri. Filistin'de seçim süreci uzarsa Hamas'ın oy kaybedeceğine inananlar yok değil. Hamas yetkililerinin de bunun farkında olduğu söyleniyor.

Bu yüzden İran'da Musavi'nin kazanması gerekiyordu. Bütün bu sonuçları Obama'nın İstanbul ve Kahire konuşmalarıyla birleştirdiğimizde yeni bir durum çıkıyor karşımıza. Sonuçlar ile Obama'nın sözleri arasındaki paralelliğe dikkat çekmek istiyorum. Siyasal İslam tartışmasını yeniden başlatmakta yarar var. İslamcıların bazı şeyleri yeniden değerlendirmeleri gerekiyor sanırım.

İran'da Ahmedinejad'ın kazanması bu yeni durumla çelişiyor. Oyun bozuyor. Varsa hesapları karıştırıyor, hesap yoksa bu yeni eğilimi ters yüz ediyor. Bu yüzden seçim sonrası İran'daki çatışmaları ciddiye almak gerekiyor.

Seçimden bir gün önce Devrim Muhafızları Komutanı'nın "seçim sonrası bir kadife devrim tezgahlanırsa ezeriz" mealindeki açıklamasının anlamı şimdi ortaya çıktı.

Seçim yolsuzlukları iddiası ciddi. Gerçekten bazı tuhaflıklar var. Milyonlarca genç oyun nereye gittiği belli değil. Irak'taki Şiiler'e bile oy kullandırıldığı söyleniyor. Ama Ahmedinejad'ın oyu yüzde 63, Musavi yüzde otuz civarında. Bu oran yolsuzlukla kapatılır mı? Hile yapıldı diyenlerin verdiği oran daha da şaibeli. Musavi yüzde 45, Kerrubi 30, Ahmedinejad ise yüzde 14! Bu daha da tuhaf gelmiyor mu?

Ayrıca ben, Musavi, Adnan Kaşıkçı, CIA-Mossad ajanı olduğu söylenen Manucher Gorbanifer ve neoconların sembol isimlerinden Michael Ledeen arasındaki dostluğu, bir zamanların sert isminin simdi değişimci olmasını ve İran-Kontra skandalını da düşünüyorum.

Yukarıdaki genel tablo, yeni eğilim, Obama faktörü, İran seçim sonuçları birlikte düşünülünce Tahran'da ciddi gelişmelerin olabileceği kanaatim artıyor. Daha önceki siyasi tepkileri, gösterileri pek ciddiye almamıştım. "Karşı devrim" değilse bile bu sefer durum farklı ve oldukça ciddi…

YENİ ŞAFAK