İslam Devleti Olur mu?

MUSTAFA SİEL

İslam’da Devlet Yok İmiş! Yeni Çıktı Bu Rivayet Evvel Yoğ İdi

Osmanlının son zamanlarında, kayıtsız şartsız batıcı mankurtların ilk atalarının, İslam’ın ilerlemeye mani olduğuna, bu nedenle devlet yönetiminden ve kamusal alandan (ve mümkünse tüm hayattan) çekilmesi gerektiğine dair tezleri karşısında Ziya Paşa’nın söylediği; "İslâm imiş âleme pâ-bend-i terakkıy/Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı" sözü, nevzuhur bazı post modern İslamcıların, İslam devleti olmayacağına dair iddialarına en güzel cevabı veriyor aslında.

Sanki bu güne kadar hiç İslam devleti olmamışta, 20. yüzyılda mankurtların kurdukları açık ve gizli laik devletler sonrası bazı sapkın İslamcılar İslam devleti sevdasına düşmüşler gibi; İslam’da devlet olmadığı ve İslam’ın aslında laik devlet yönetimini benimsediği iddiası, yıllardır anti İslamcılar tarafından tekrar tekrar pişirilip servis edilir, 100 yıllık mankurtlaştırma tezgahından geçmiş halkımızda bu dolmayı her ısıtılışında tekrar tekrar yutardı.

Lakin son yıllarda halkımız bu dolmayı bayat bulmaya, söylemdeki hinliği sezmeye başlayınca, bu kez eski İslamcı - yeni post modern İslamcılar piyasaya çıkıp; laiklerin ısıta ısıta yenmez hale getirdiği bu bayat ve kokmuş dolmayı, bu kez yeşil asma yapraklarıyla kaplayıp yeniden ısıtarak piyasaya sürmeye başladılar maalesef.

Kemalist, Komünist, Laikist Devlet Olur mu?

İlginç olan bir hususta şu. İslam’da devlet olmadığını ispatlamaya çalışan mankurtlar, nedense kendi ideolojilerinin devleti olup olmayacağını tartışmaya bile yanaşmıyorlar. Tüm ideolojiler ancak devlet bazında ete kemiğe bürünüp ciddiye alınır, bu nedenle de ideolojileri var edecek bir devlet için gerektiğinde milyonlarca insanı sinek gibi katletmekten çekinmezlerken, söz konusu İslam Devleti olunca beylere bi haller oluyor.

Kimisi tehditlerle, kimisi güya İslami hassasiyetlerle, kimisi aba altından sopa göstererek; devlet olmanın İslam’ı bozacağı ve zarar vereceği ve başka  argümanlarla asla ve kat’a İslam’da devlet olmayacağını savunmaktan; illaki bu konuda muhataplarını ikna etmekten, olmuyorsa ve ellerinden geliyorsa imhaya çalışmaktan bir an bile vazgeçmiyorlar.

Sanki Kemalizm bu memlekete 100 yıldır adeta bir din gibi kendi laik ulusolcu ideolojisini dayatmamış, sanki Komünizm başta Rusya ve Çin’de olmak üzere pek çok memleket halklarını kendi dar ideolojik kalıbına sokmak için milyonlarca insanı katletmemiş gibi, bu gerçekleri görmemek ve göstermemek için ıslık çalan bu ideoloji mensupları, bizler İslam Devleti isteyince hemen özgürlük türküleri söylemeye başlıyorlar.

Devletin renksiz ve ideolojisiz olması gerektiğini iddia eden (güya özgürlükçü) liberaller bile, aslında kendi ideolojilerini en az Kemalist ve komünistler kadar dayatıyorlar. Fark, Kemalist ve komünistlerin direkt sopa ile, liberallerin ise önce havuç, olmazsa sopa ile bu dayatmayı yapması. Aslında yok birbirlerinden farkları, aynı soydan gelen mankurtlar bunlar, hedefleri de aynı; ila nihaye İslam’ı yok etmek, tek farkları, kanlı mı olsun, yoksa kansız mı?

Kimse Korkmasın, Almanya’da İslam Devleti Kurmayı Düşünmüyoruz

Bu mankurtlar (ve onlardan etkilenen post modern İslamcılar) diyorlar ki özetle, devlet adalet devleti olmalı, insanlara ideoloji ve İslam dayatmamalı. Aslında İslam dışındaki tüm rejimlerin zorla yada güzellikle yaptığı defalarca tescillenmiş olan bu dayatmayı İslam devletine yamamakta, bu beylerin en büyük zevkleri.

Sanki bir zamanlar Almanya’da bir binada hilafet ilan eden bir zatın yaptığı gibi, bizde Almanya’da bir İslam devleti kuracağız da Almanlara İslam dayatacağız; yada bilinçsizliklerinden dolayı İslami yönetim istemeyen Müslümanların çoğunlukta olduğu bir belde de hileli yollarla İslam devleti kuracağız da, insanlara zorla İslami hayat dayatacağız.

Başta Türkiye’de olmak üzere diğer İslam beldelerinde bu dayatmaları yapanlar ile destekleyenler, aslında batıllar ile İslam dünyasındaki işbirlikçi rejimler ile bunların yerli destekçileri.  Lakin kendi yedikleri haltları İslamcılara yamamaktan hiç utanmıyorlar.

Bizim İslam Devleti olmasın arzuladığımız memleketler zaten eskiden beri İslamın hakim olduğu yerler. Bu memleketlerde yaşayan gayrimüslimlerin değil zorla Müslüman yapılmaları, kendi dinlerine ve anlayışlarına göre güven içinde yaşayabildikleri bir iddia değil, geçmişte defalarca tecrübe edilmiş bir vakıadır.

Eskiden beri İslam beldesi olduğu halde halkın İslami cehaleti ve bilinçsizliği nedeniyle İslami yönetim istemediği beldelerde ise zaten İslam Devleti oluşamaz. Çünkü gerçek bir İslam devletinin oluşumu ve ayakta durması, ancak halkın tevhidi bir iman ve salih amel yönünden ıslah – değişim süreci geçirmesi ve toplumun ortalama kalitesinin belli bir seviyeye yükselmesi, yani toplumsal takva ortalamasının seviyesi  ile alakalıdır.

Devletin Olmadığı Bir Yer Var mı?

Bir kere şu hususu netleştirmek gerekiyor. Tarih boyunca ve günümüzde devletin olmadığı bir metrekare yer olmayıp, bu gün insanların yaşamadığı kutuplar ve hatta uzay bile batının güçlü devletlerince parsellenmiş durumdadır. Bu nedenle devletsiz bir dünya ve kara parçası hayal edenler, gerçekten çocuksu hayaller içindedir. Devletin varlığı tartışılmayacağına göre, mesele devlet değil, rejim meselesidir.

İslam’dan başka tüm ideolojilerin, dinlerin kendilerine göre devletleri varken, Müslümanların devletleri olmadığı (ve kendine İslam Devleti diyen İran rejimi de Sünni Müslümanları sattığı) için değil mi çektiğimiz bu sıkıntı, sahipsizlik ve acıların çoğunluğu.

Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe

Devletin olmazsa olmazlığı ile ilgili en hikmetli sözlerden biri bu. İslam Devleti olmayacağını savunan post modern İslamcılar hiç düşünmüyorlar mı, bu gün İslam devleti / devletleri olduğu için değil, olmadığı için yaşıyoruz çoğu sıkıntıyı.

Bu gün başta Filistin ve Suriye olmak üzere tüm sorunlu İslam memleketlerindeki sorunlar buralarda İslam Devleti olmasından mı, yoksa olmamasından mı kaynaklanıyor, önce bu soruyu sormalı İslam devleti olmaz diyenler. Bizatihi şu anda yaşanan kendi kendine gelin güvey olurcasına kendini tek İslam Devleti ilan eden Işid fitnesi Suriye ve Irak’ta İslam Devleti olmasından mı, yoksa olmamasından mı kaynaklanıyor? Bu soruyu da cevaplamalıyız.

Elbette İslam Devleti ile dünya cennet olmayacak, farklı boyutlarda farklı sorunlar oluşacaktır. Lakin, tabi süreci içinde oluşacak İslam devleti ile o memleket bazında, İslam memleketlerindeki yönetimler İslamileştiği nispette de öncelikle İslam coğrafyası bazında olmak üzere küresel bazda ümmetin ve bir yansıma olarakta insanlığın bu günkü durumdan kıyaslanamayacak derece de iyi duruma geleceği çok açıktır.

İslam tarihi geçmişte bunun örneklerini vermiş olup, merhum Muhammed Hamidullah Hocanın, en kötü Müslüman en iyi gayrimüslimden iyidir sözünden hareketle, en kötü İslami yönetim bile en iyi gayri İslami yönetimden kat ve kat iyidir diyoruz. Bu gerçeği en yakınlarda Myanmar, Bosna ve pek çok yerde yakinen gördük ve yaşadık.

İslam Devleti Olmaz Diyen Batılılar, Uydu Devletler Arzuluyor

Afrikalılar nasıl batının sömürgesi haline getirildiklerini, batılılar Afrika’ya geldiğinde onların elinde İncil, bizim elimizde toprak vardı; Şimdi bizim elimizde İncil, onların elinde toprak var sözüyle kısa ve öz olarak açıklıyorlar.

Batılılar Afrika’ya İncil’le gelirken, İslam dünyasına sekülerizm, ateizm ve laiklikle geldiler ve devletlerimizi elimizden alarak, kendi işbirlikçileri mankurt idareciler vasıtasıyla bizleri sömürdüler. Sadece sömürmekle kalmadılar, dinimizi de elimizden aldılar. Afrika’yı Hrıstiyanlaştırırken, bizleri dinsizleştirdiler.

Batılılar gerek geçmişten beri İslam’a olan iflah olmaz düşmanlıkları ve gerekse mevcut sömürü çarklarına çomak sokacağından dolayı hiçbir İslam memleketinde İslam devleti istemiyorlar. Mesela daha önce İslam dünyasındaki en sadık jandarmaları olarak gördükleri İran’ın, 1979’da devrim yapıp İslam devleti kurduğunu ilan etmesinden sonra, yönetimi değiştirmek için 35 yıldır ara vermeden uğraşmalarına rağmen, son yıllarda İran’ın tekrar batıya yanaşma emareleri göstermesi üzerine, bu uğraşılarından vaz geçmeye başlamaları bunun en önemli kanıtlarındandır.

Yine 4 yıl önce başlayıp, İslamcıların iktidara gelmeleri kuvvetli ihtimaline binaen batı ve yerli işbirlikçilerinin direkt ve dolaylı müdahaleleri ile durdurulmaya çalışılan Ortadoğu intifadasını da durdurmaya ve geri döndürmeye canhıraş bir şekilde çalıştıklarını aynel yakin idrak etmekteyiz. Suriye’de Esed sonrası laik bir iktidar oluşma ihtimali kuvvetli olsa idi, batının Esed’in biletini anında kesmiş olacağı da bizzat batılılarca dillendirilen bir gerçek.

Osmanlı’nın Ardından Kaybettiklerimiz

Tüm eksik ve kusurlarına, iyice zayıflamış olmasına rağmen Osmanlı Devleti zamanındaki Müslümanların durumu ile, bu günkü durumunun aynı olmadığı da ortada. Osmanlının yıkılmasından sonra yerel ve küresel bazda İslam ilerledi mi, geriledi mi? Küresel bazda mevziiler kazandı mı, yoksa kaybetti mi? Bu sorular üzerinde de durmak gerekir kanaatimce.

Son kale Osmanlı’nın yıkılma tehdidi altına girmesi üzerine, kendi beldelerinde batılı ve işbirlikçisi yerli kafirlerin işgali altında yaşayan, başta Hint kıtası Müslümanları olmak üzere tüm dünya Müslümanları nasıl büyük bir üzüntüye gark olmuş, nasıl çırpınmışlardı Osmanlının ayakta kalması için. Ve Osmanlının ardından kaybettik Filistin’i, Hindistan’ı ve başka İslam beldelerini.

Devlet Şube Ve Gabile Gibi Nötr Sosyal Bir Birimdir

Devlet tıpkı aile, kavim, ırk vs. gibi sosyal ve nötr bir birim olup, 49.Hucurat Suresi 13 ve başka ayetlerde ifade edildiği üzere; onur vesilesi sayılmaması ve zulme alet edilmemesi şartıyla, bu tür sosyal birimlerin sosyal gereklilik, imtihan unsuru ve Allah’ın ayetlerinden olduğu vurgulanmıştır.

Bu nedenle nasıl ki aile, soy, kavim vs. toplumsal birimler yadsınamaz ve red edilmezse, devlette yadsınamaz ve red edilemez. Nasıl ki insanlar hayatta kalabilmek ve yaşayabilmek için toplumsal birimlere muhtaçsa, devlete de muhtaçtır.

Bir Müslüman nasıl ki aile ve toplumunu İslamileştirme arzusunda ise, İslamlaşan toplumların devletlerinin de İslamileşmesi gayet tabidir. Bunun aksini iddia etmek eşyanın tabiatına aykırıdır.

İslam Devletinin Kur’an Ve Siyerden Delilleri

Konunun ayrıntılarına girmeye, Kur’an ve sünnetten, siyerden uzun uzun deliller getirmeye bile gerek yok aslında, İslam Devletinin olması gerektiğini ortaya koymak için. Çünkü İslam devleti olup olmayacağı tartışmak, İslami birey (Müslüman) İslami aile, İslami Cemaat, İslami toplum olup olmayacağını tartışmak kadar abestir.

Peygamberimiz risaletle görevlendirildiği esnada Mekke ve Medine’de oligarşik yapıya dayalı ve gevşek dokulu site devletleri vardı. Peygamberimiz azınlıkta ve muhalefette olduğu Mekke’de şartlar uygun olmadığı için bir devletleşme sürecine girmedi.

Medine’ye hicret sonrası şartların olgunlaşması ile, Medine’de mevcut devlet yapısını İslami esaslar ile ıslah ederek ilk İslam devletini kurdu ve süreç içinde geliştirdi. Zamanla bu devlet, Kur’an’da bildirilmiş olan Davut, Süleyman ve Zülkarneyn’in (Allah’ın selamı hepsinin üzerine olsun) İslam devletlerini örnek alarak gelişti ve evrensel bir devlet haline geldi.

Müslüman Birey Olursa İslam Devleti de Olur

Devlet kavramı nötr olduğundan, onu iyi yada kötü yapan ideoloji ve uygulamalarıdır. Tıpkı bir insanın kafir yada mü’min olması gibidir devletin konumu. Bir insan kafirken kötü iken, aynı kişi iman ettiği anda iyi hale gelir. İnsan aynı insan, tek fark tercih ve yönelişi. Aynı durum devlet içinde geçerlidir. Bizim sorunumuz devlet ile değil, devlete hakim olan ideoloji ve yönetim biçimi, yani rejim iledir.

Bu nedenle Müslümanlar devlete değil, batılılarca İslam memleketlerinde kurdurulmuş olan İslam’a aykırı rejimlere karşı çıkar; devlet değil, rejim muhalifi olurlar. İran örneğinde olduğu gibi, bir İslam memleketindeki devlet İslami rejim olduğunu iddia ediyorsa, bu durumda İslam’a aykırı uygulamalarına tavır alır, düzeltmeye çalışırlar.

Osmanlının son dönemi İslamcılarından ve sadrazamlık yapacak kadar devlet yönetimi ve siyasetin içine girmiş olan Sait Halim Paşa, batılı parametreleri de kullanarak İslam devletinin nasıl olacağını ve olması gerektiğini ta 1910’larda ortaya koymuştur.

Yine Osmanlının son zamanlarında Mehmet Akif ve Elmalılı Hamdi Yazır gibi İslamcılar yönetimi İslam’a aykırılıkları yönünden kıyasıya eleştirmişler iken, 1923 sonrası kurulan rejimin açıkça laikliğini ve İslami yönetim karşıtlığını ortaya koymasının ardından rejim muhalifi olmuşlardır.

Hata Ve Yanlış Yapan Müslüman Olur da İslam Devleti Olmaz mı?

Müslüman birey olmayınca İslam ne kadar anlamlıysa, İslam devleti olmayınca da o kadar anlamlıdır. İslam devleti olmaz demek, Müslüman birey olmaz, İslam başka, Müslüman başka gibi absürt bir fikirdir aslında.

Nasıl ki peygamberimiz hariç (sahabeler dahil) hiç bir Müslüman kamil manada İslam’ı temsil etmiyorlarsa, peygamberimizin yönetimindeki İslam Devleti hariç (sahabelerin yönettiği dönemler dahil) hiç bir İslam devleti de kamil manada İslam’ı temsil edemez.

İslam’ın yüceliğine devletin yanlış ve zulümlerini yakıştıramayarak İslam devleti olmaz diyen post modern İslamcılarımız, kendi günahkarlıklarına bakarak kendilerini tekfir ediyor, Müslüman olarak kabul etmiyorlar mı?

Niye günümüzdeki Müslümanların ekseriyetinin sefih haline bakıpta, İslam gibi yüce bir din bireylerde tezahür edemez, Müslüman birey olmaz demiyorlar? Kendileri melek yada peygamber olmadığına göre, kendilerini nasıl Yüce İslam’a yakıştırabiliyor, Müslüman sayabiliyorlar?

İslam devleti olmaz diyen post modern İslamcılarımızın bu soruları cevaplamaları gerekiyor. İslam devleti olmaz diyen mankurtları zaten kaale almadığımızdan, bu sorularla onları muhatap almaya bile gerek yok.

Sui Misal Misal Olmaz

İslam devleti iddiası sadece bir ideal değil, aynı zamanda realitedir. Çünkü İslam’ın devlet anlayışı ve uygulamaları, Kur’an ve peygamberimizin uygulamaları ile net olarak pratiğe dönüşmüş, şahitlendirilmiştir.

Sui misal, misal olmaz derler. Bu gün Suudi Arabistan ve İran gibi kendini İslam Devleti olarak vasıflandıran devletlerin varlıkları ve uygulamaları İslam’ı bağlamaz.

Işid gibi kendini dev aynasında gören sözde devletlerin yaptıkları kör göze parmak yanlış uygulamalarının, İslam Devleti olmaması gerektiğine delil gösterilmesi ciddiye alınacak bir iddia değildir.

Sorun İslam Devleti Olup Olmayacağı Değil, Bu Devletin Nasıl Oluşacağı Ve Nasıl Bir Devlet Olacağıdır

Bu gün sorunlarımızın çoğunluğu gerçek manada İslam devletleri olmamasından kaynaklandığı kadar, Işid misalinde bariz olarak görüldüğü üzere, İslam devletlerinin oluşturulması için yapılan çalışmalardaki hata ve yanlışlardan da kaynaklanmaktadır.

Bu nedenle gündemimiz İslam devleti olup olmayacağını tartışmak değil, İslam devletine nasıl ulaşılacağı ve bu devletin nasıl bir devlet olacağı üzerinde olmalıdır.

Toplumsal Dönüşüm – Islah Olmadan Sahih Manada Rejimsel Değişim Olamaz

İslam devletine ulaşma süreci, bireysel ve toplumsal İslamlaşma sürecinden çok farklı değildir aslında. Çünkü ümmetin İslam Devleti nimetini yitirmiş olması, aslında İslam’ı yitirmiş olmasının kaçınılmaz bir neticesidir. Yeniden İslam devleti nimetine kavuşması da, ancak İslam nimetine yeniden kavuşması ile mümkündür. Nitekim 24.Nur Suresi 55. ayette Yüce Allah İslam nimetine kavuşan bir topluma iktidar ve devlet nimetini vereceğini vaat etmiştir.

Dökme su ile değirmen dönmeyeceği gibi, ümmet İslam nimetine yeniden kavuşmadıkça İslam devleti nimetine de kavuşamaz. Çünkü gerçek bir İslam devletinin oluşumu ve ayakta durması, ancak halkın tevhidi bir iman ve salih amel yönünden toplam kalitesi, yani toplumsal takva ortalaması ile alakalıdır. İslam’ın tüm yönlerinde olduğu gibi siyasi yönünden de bilinçlenmiş ve İslam Devletini kendisine dava edinmiş bir toplumun, bir ümmetin karşısında kim durabilir?

Bu nedenle birey ve aileden başlayarak toplumun ıslahı ve Fatiha Suresinde açıklanan sıratı müştekim nimetine erişme süreci, aynı zamanda İslami Yönetime erişme sürecidir.