İskeçe’de neler oluyor?

SÜLEYMAN CERAN

15 Mart 2022 Salı günü sabah saat 06.30 civarında Batı Trakya’da bulunan İskeçe(Xanthi) vilayetinin Bulustra (Avdira) Belediyesi’ne ait olan Horozlu (Petinos) köyünde Müslümanlara ait eski bir mezarlığın belediyeye ait buldozerler tarafından yıkıldığı, mezar taşlarının etrafa saçıldığı, medfun olanların kemiklerinin yüzeye çıktığı yerel haberlere yansıdı. Bulustra Belediye Başkanı Yorgos Çitiridis, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığına ait mezarlığın kayıtlı olmadığını ve köyde mütevelli heyeti bulunmadığını da bahane ederek mezarlık üzerine futbol sahalarının yer alacağı bir sosyal tesisi Avrupa Birliği fonları ile yapacağını kamuoyu ile paylaştı.

İskeçe’deki ve Batı Trakya’daki pek çok azınlık STK’sının protesto ettiği bu olay aslında ilk değil.  2009 yılında İskeçe’nin Müsellim (Tekton) köyü mezarlığının Belediyenin iş makineleri tarafından talan edilmişti. Var olan tarihi yerle bir edildiği gibi tarihi mezar taşları da kaybolmuştu. İki sene sonra yine İskeçe Belediyesi'nin şehrin su ihtiyacını karşılamak amacıyla Ahren Mahalle’sinde bulunan Müslüman mezarlığının üzerine yeni bir su deposu inşa etmiş, kamuoyundan gelen tepkilere rağmen geri adım atılmamıştı. 2020 yılının hemen başlarında İskeçe’de bulunan ve çoğunluğu Müslüman Türk nüfus olan Yassıköy Belediye Başkanı Önder Mümin’in makam odasında asılı olan fotoğraf tartışmaların odağına oturtulmuştu. Fotoğrafta bir cami ile kilise yan yana görünüyordu. Belediyedeki ana muhalefet liderinin farkedip medyaya servis ettiği mesele fotoğrafta caminin kiliseye göre daha belirgin görünmesiydi.  Muhalefet üyelerine göre caminin belirgin olması Müslüman belediye başkanının, kiliseyi belediye yönetimince daha geri planda tutacağının bir ispatı şeklinde servis edildi. Yönetimin başına yahut komisyonuna seçilen her müslümanın hareketi, bölge yetkililerince dikkatle takip ediliyor ve yorumlanıyor.

Batı Trakya’da mezarlıklar tek sorun değil. Ciddi anlamda asimilasyon politikaları sürdürüldüğü biliniyor. Azınlık okulları öğrenci azlığı bahanesiyle birbiri ardına kapatılıyor. Geçtiğimiz günlerde Başbakan Miçotakis, İskeçe iline bağlı Paşevik köyündeki anaokulu öğrencileriyle yaptığı video konferansta Türk azınlık çocuklarına yönelik olarak “Ellinopula” (Yunan çocukları) diyerek seslenmesinden tutun da Gökçepınar Köyü’ne baskın yaparcasına giren Yunan komandolarının tam teçhizatlı tatbikat yapmalarına kadar psikolojik ve fiili kuşatma altında bölgedeki Müslümanlar.

Batı Trakya’nın pek çok sorunu var. İsminde “Türk” ibaresi olan azınlık derneklerine AİHM kararları ortada olmasına rağmen yasal statüleri verilmiyor. Azınlıkların eğitim taleplerine ilişkin istekleri yerine getirilmiyor. Bağımsız milletvekili seçiminin engellenmesi nedeniyle milletvekili çıkarılamıyor. Eldeki haklar her geçen gün törpüleniyor. Müftülük sorunu onlarca yıldır çözülemediği için atama usulüyle süreç iktidara yakın tutularak sürdürülüyor. Batı Trakya’daki işsizlik ülke ortalamasının çok üzerinde olduğu ve buna bağlı olarak yoksulluğun arttığı bölgede göç önlenemiyor. Göçün olduğu yerde gücün de kan kaybettiğini söylemek gerekir.

Balkanlar, Kıbrıs, Kafkaslar ihmal edilmemesi gereken coğrafyalar. Böylesine bir demografi İran’ın, Rusya’nın elinde olsa nasıl bir politika izleyeceği hemen tahmin edilirken Türkiye’nin sahaya daha yoğun nüfuz etmesi gerekiyor. Böylesine pek çok sorunun olduğu coğrafyada yerelde görüştüğümüz kişiler Türkiye’nin daha büyük sorunlarla uğraşmasından ötürü bölgeyi ihmal ettiğini düşünüyor. Türkiye hariciyesinin bölgedeki kırılgan zeminde yükselen diplomatik gücünü kullanarak TİKA ve Yunus Emre Enstitüleri’nin Yunanistan’a girmelerini muhakkak sağlanmaları gerekiyor.

Horozlu Köyü’ndeki mezar tahribatlarına karşı Gümülcine Belediye Meclis Üyesi Rıdvan Molla İsa: "Bir toplumu mezar taşlarını kırarak yok edemezsiniz" diyor. Doğru söylüyor. Balkanlardaki Müslümanların onlarca yıldır uğradığı haksızlıklar kardeşlerimizi yıldıramamış olabilir ama bu durum onların kırılmalarına, yalnız kalmalarına mani olmuyor. Batı Trakya’daki, Balkanlar’daki Müslümanların yanında olduğumuzu daha fazla hissettirmemiz gerekiyor.

Evliya Çelebi, 1668 yılında Karasu nehri ve Makedonya üzerinden Yenice-i Karasu’ya giderken İskeçe’yi ziyaret ettiğinde burayı ismini zikretmeden “bahçeler arasında güzel bir yer” olarak tasvir eder. O zamanlar kasabada bütün pencereleri ovaya bakan 500 hâne (1500 kişi) olduğunu; bunun yarısının müslüman, yarısının da Hıristiyan olduğunu; ayrıca bir cami, üç mescid, bir hamam, bir medrese, iki han ve iki tekke bulunduğunu (Seyahatnâme, VIII, 114) yazar. İskeçe bir İslam yurdudur. Yunanistan İskeçe’nin İslam’lığını, Müslümanlığını unutturmaya ve varolan izleri yok etmeye çalışsa da bu değişmeyecek bir gerçektir.