İnsanın Firavunlaşma sınırı nerede başlar?

Mehmed Göktaş, Alak ve Nahl surelerinden yola çıkarak insanın firavunlaşma döneminin, çocukluk ve ihtiyarlık gibi bağımlı dönemler olamayacağını, "kendisini müstağni gördüğü" güç ve olgunluk çağının bu duruma uygun olduğunu belirtiyor.

Mehmed Göktaş/Doğru Haber

İnsanın firavunlaşma yaşı


Rabbimiz insanoğlunun bu şekilde ilahlığa yeltenme dönemini sadece yıl olarak değil güç ve kuvvete ulaşmasını da içine alacak şekilde “kendisini müstağni gördüğünde” şeklinde ifade ediyor. (Alak suresi 6,7)

Fakat biz yine de buradan ortalama olarak yaşını da çıkarabiliriz. Hatta hangi yaş olduğundan önce hangi yaşlar olmadığını daha kolay çıkarabiliriz. Mesela çocukluk dönemi değildir. Yaşayabilme imkânı sadece ebeveyninin ve çevresinin elinde olan bir çocuğun firavunlaşması söz konusu değildir, çünkü hiçbir açıdan müstağni değil başkaları sayesinde ayakta kalabiliyor.

İhtiyarlık döneminde de yani elinin ayağının tutmadığı, evlatlarının torunlarının desteğiyle geri kalan ömrünü tamamlayabildiği dönem de firavunlaşma için artık geride kalmıştır.

Bunlar herkes tarafından bilinen şeylerdir ama iki açıdan dile getiriyorum, Rabbimiz de insanoğluna bu dönemlerini sık sık hatırlatıyor. Birincisi bizim azıp tuğyan etmememiz için çocukluğumuza hatta topraktan başlayan, bir nutfe olarak ana rahmine düşmemizden ve bugünümüze gelmemizden bahsediyor, daha sonra ihtiyarlığımızı hatırlatıyor, bizi hem geçmişimize hem geleceğimize seyahat ettiriyor ki haddimizi bilelim.

İkinci ve daha önemli bir husus; başkalarını İslam’a davet esnasında kendilerini bir şey zannedenlere onların bu dönemlerini hatırlatmamız isteniyor.

“İnsanı bir kan pıhtısından yaratmıştır ama o bu haliyle Rabbine hasım olmuştur!” (Nahl 4)

“İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi? Oysa bak o şimdi bize karşı açıktan hasım olmuş çekişiyor!” (Yasin 77)

İnsanoğlu yeniden dirilişi de genellikle bu firavunlaşma döneminde inkâr ettiği için Rabbimiz bu kimseleri aynı şekilde geçmişlerine götürüyor, geleceklerini hatırlatıyor;

“Ey insanlar! Öldükten sonra dirileceğinizden kuşku duyuyorsanız şunu unutmayın ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan, sonra belli belirsiz et parçasından yarattık ki size (kudretimizi) açıkça gösterelim ve biz dilediğimizin rahimlerde belirli bir vakte kadar kalmasını sağlarız, sonra sizi bebek olarak çıkarırız, ki daha sonra yetişkinlik çağınıza erişesiniz. İçinizden kimi erken vefat ettirilirken kimi de önceden bildiklerini bilmez hale gelinceye kadar ömrün en düşkün çağına eriştirilir. Öte yandan yeryüzünü kupkuru ve cansız görürsün; üzerine yağmur indirdiğimizde ise (bir de bakarsın) canlanıp kabarır ve her cinsten güzel bitkiler çıkarır.” (Hac 4)

Demek istiyoruz ki, İslam’a davet esnasında biz de muhataplarımızı bu şekilde geçmişlerine ve geleceklerine seyahat ettirelim.

Selam ve dua ile

Yorum Analiz Haberleri

Devrim sonrası bir yıl: Devrimin ilk yılında özgür Suriye'de neler yaşandı?
“İhvan bitmişse bu kadar tedbire ne gerek var?”
Kültür Bakanlığı’nın Kemalizm propagandasına soyunmasının ülkeye ne faydası var?
“Suriye’de bundan sonra ne yaşanırsa yaşansın, hiçbiri o koyu Baas karanlığı kadar kötü olamaz”
Modernizmin esaretinden vahyin özgürlüğüne