İnsani yardım kuruluşları için

Geçtiğimiz Perşembe günü yayınlanan "Interpolitik" programının konusu oldukça farklıydı. Genelde dış politika, uluslararası krizler ve Türkiye'nin dış ilişkilerinin tartışıldığı programda bu sefer "insani yardım" konusunu gündeme aldık.

Deniz Feneri davası üzerinden günlerdir çok yoğun tartışmaların yapılıyor oluşu, Almanya'daki dava sonucundu mahkumiyet kararı çıkması, tartışmanın "yardım duygularına zarar verici" hal alması, iç siyasete dönük kampanyanın aracına dönüştürülmesi, Almanya'nın olayı yolsuzluk boyutunun yanında kaynakların Türkiye'ye aktarılması görüp ulusal güvenlikle bağlantılandırması, Alman adalet sisteminin doğrudan Türk iç siyasetine müdahale anlamına gelecek açıklamaları gibi nedenlerden "insani yardım" gibi hassas bir konuyu anlamaya çalıştık.

En önemlisi de, bu tür kuruluşların nasıl denetlendiğini sorguladık. Konuğumuz İHH (İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı) Başkanı Bülent Yıldırım'dı. "Denetim" konusunda verdiği cevaplar önemliydi. Denetim aşamalarını şöyle açıkladı:

1- Devlet Denetimi: Yasal prosedür gereği devletin yetkili kurumlarınca denetlenmesi. Yıldırım; kendilerinin yılda dört kez denetlendiğini, bu yıl da iki kez kendilerinin özel olarak denetlenmek için başvurduklarını söyledi.

2- Vakfın yetkili organlarınca denetlenmesi: Kurum bünyesindeki denetim organının vakıf senedi ve içerisinde denetim yapması.

3- Uzmanlar Denetimi : Vakıf çalışmaları faaliyetlerin gerek yasal ve iç mevzuata yönelik usul ve esas yönünden gerekse muhasebe işlemleri yönünden uzmanlar (hukukçular, mali müşavirler, ekonomistler vb.) tarafından sürekli ve düzenli olarak denetlenmesi.

4- Toplumun kanaat önderlerince denetim: Toplumun çeşitli kesimlerinden ve yine toplum tarafından kabul görmüş saygın kişiler ile medya mensupları, ilahiyatçılar, eğitimciler, hukukçular, sanatçılar, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, bizzat ilgili bürokratlar tarafından çeşitli faaliyetler özellikle arazide yapılan çalışmalar denetlenmekte ve kendilerinden yazılı rapor alınmakta.

5- Sürekli bireysel denetime açıklık: Yıldırım; herhangi bir bağışçı veya dileyen kişi ya da kuruluşun bölgelerdeki çalışmaları bizzat yerinde de denetleyebileceğini söyledi.

Bunlar rutin denetimler. Geçmişte ve bugün devam eden denetimler. Ama bana göre oldukça çarpıcı bir öneri daha var. İnsani yardım kuruluşlarının bu kadar büyüdüğü, uluslararası çalışmalarının böylesine yaygınlaştığı, devletin bile ulaşamadığı dünyanın en ücra köşelerine ulaşmayı başardığı bir ülkede, önerinin ciddiye alınması gerekiyor. En önemlisi de, benzer tartışmaların yeniden yaşanmaması için bu son derece gerekli görünüyor.

Öneri şu: İnsani yardım kuruluşları;

1- Kâr amacı güdemezler.

2- Şeffaf olmak zorundadır.

3- Kamu vicdanını gözetir.

4- Ahlaki açıdan da denetlenmeyi kabul eder.

5- Fonları bağışçıların iradesine uygun kullanır.

6- Sadece bir çevrenin değil tüm insanlığın ortak değeri olarak hareket eder.

7- Tüm kişi ve kuruluşların ortak paydasıdır.

8- Ticari kuruluşlarla (medya, gıda vb) kâr amaçlı bağları olamaz.

9- Mütevelli heyetinde, yönetim kurulunda veya herhangi bir yönetim kadrosunda bulunan kişiler ve 1. derecede akrabaları ile ticari ilişki kuramazlar.

10- Kamu ihalelerine giremezler.

Bu teklifin adı "Bağımsız İnsani Yardım Üst Denetim Kurulu." Böylesine hassas yapıların sürekli denetime açık olmaları, ahlaki denetimin çok öncelikli olduğu vurgulanıyor.

Bence bu öneriyi herkes ciddiye almalı, acil biçimde bu konuda düzenlemeler yapılmalı.

YENİ ŞAFAK