İblîs’in çok cepheli planı

MURAT KAYACAN

Kıssalar, bazen çağımızın laboratuvarlarından daha çok şey öğretir insana. el-A‘râf 7/17’de İblîs’in “önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim” demesi, bir masal değil, insanın zihin haritasına çizilmiş uyarı levhası gibidir. İblîs, insanın çevresinde değil, iç dünyasında fırsat kollar. Onun “çoklarını şükredenler (olarak) bulmazsın” sözü de insanın iradesine dair belki de en eski hipotezdir; çünkü akıl güçlenmedikçe nefis daima yeni bir kılıkla gelir. Bu yazı, o kadim imtihanı yeniden okumaya hem klasik tefsirin hem de “destekleyici” düzeyde modern bilimin ışığında “bugünkü şeytanları” tanımaya bir davettir.

İblîs’in Kuşatma Planı

Allah’tan gelecek rahmeti kesemeyeceğini bildiğinden ve ona secdeye kapanma emrini hatırlattığından olsa gerek İblîs, üstten ve alttan gelme hariç her yönden insanı saptırmak için harekete geçtiğini beyan etmiştir: “Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından mutlaka geleceğim. Sen de çoklarını şükredenler (olarak) bulmazsın.” (el-A`râf 7/17). Yani İblîs’in A, B, C ve D planı vardır. Onun, yönlerin bir kısmını söyleyip tamamını kastetmiş olması da muhtemeldir.

İnsanı Önden ve Arkadan Kuşatma

İblîs’in insanlara “önlerinden” yaklaşması, kıyametin kopacağına dair kuşkular uyandırması ve “Ahirete kim gitmiş gelmiş?” gibi sözlerle onları ahireti inkâra sürüklemesi olabilir. Ayrıca insanı dünyevî gelecek kaygısına düşürüp, “Allah affeder.” deyip günaha teşvik ederek çetin hesabı unutturması ya da görülebilir tehlikelerle saptırması da bu yaklaşımın bir parçası olarak görülebilir. Onun “arkalarından” yaklaşarak insanları dalalete sürüklemesi; onları dini bırakıp ataların izinden gitmeye teşviki, onlara Müslüman geçmişi unutturması, bilmedikleri, hesap edemedikleri tehlikelerle saptırması ve geride bırakacakları dünyaya (çocuklar, mal, mülk vs.) sarılmaya yönlendirmesi olabilir.1

İblîs’in Sağlı Sollu Saptırma Çabası

İblîs’in insanlara “sağlarından” gelmesi, gösterişçi dindarlığa teşviki ve sapmış dinî liderlere itaate yönlendirmesi olabilir. Ek olarak “sollarından” gelmesinin anlamı, İslam karşıtlıkları net dünyevi liderlere itaat teşvikiyle, kötülüklerle, haramlarla yoldan çıkarması yani kötü amellerini süslü göstermesi (en-Nahl 16/63) olabilir. “Sen de çoklarını şükredenler (olarak) bulmazsın.” derken bunu zanna dayalı olarak söylemiş olabilir: “Ant olsun İblîs, onlar hakkındaki tahminini doğru çıkardı.” (Sebe' 34/20).Diğer bir ihtimal de insanların imtihan karşısında çoğunlukla ne yapacaklarını yüce Allah’ın bildirdiği meleklerden duymuş olmasıdır. Ayetteki (el-A`râf 7/17) şükür, sözlü olarak “Çok şükür!” demekle yetinmeyip yüce Allah’a itaatle dolu bir ömür sürmektir. Peki, İblîs insana insanın içinden geleceğini niçin söylemedi? Bu, onun insana asla hâkim olamayacağına kanıt sayılabilir. İnsanın yapması gereken şey, İblîs’in/şeytanın kalbe verdiği vesveseden (en-Nâs 114/5) Allah’a sığınmaktır.

Aklın Haritası Üzerinden Kuşatma

Tıbbî açıdan beynin ön kısmı (frontal lob) karar verme, plan yapma, ahlâkî değerlendirme ve irade kontrolünden; arka kısmı (oksipital lob) görsel algı ve geçmiş deneyimlerin hatırlanmasından; sağ yarımküresi duygular, sezgiler ve empati gibi yönlerden; sol yarımküresi ise mantık, dil ve çözümleme gibi işlevlerden sorumludur. İblis, insan beyninin bu yönlerini ve zaaf noktalarını biliyorsa, “önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından mutlaka geleceğim” sözüyle bu merkezlerin her birini hedef almayı kastetmiş olabilir. Böylece düşünceyi, duyguyu, algıyı ve iradeyi kuşatarak insanı bütünüyle etkisi altına alma arzusunu ifade etmiş olması muhtemeldir. Bu yorum, ayetin bilimsel bir açıklaması değil; önceki paragraflarda tefsir ilmi ışığında yapılan yorumları destekleyici bir açıklama olarak değerlendirilmelidir.

Sonuç

İblîs’in çok yönlü saptırma planını anlatan el-A‘râf 7/17 bize insanın düşmanının uzaklarda değil, zaaflarının hizasında olduğunu öğretiyor. İblîs’in kuşatmasını sadece geçmişte değil, bugünün ekranlarında, tüketim arzularında ve ölçüsüz hırslarında da görmek gerekir. Elbette insanın iç dünyası denetlenebilir bir laboratuvar değildir; bu yüzden bulgularımız sınırlıdır ama hatırlatmanın gücü sınırsızdır. Belki de yapılacak en anlamlı çalışma, kişinin kendi kalbinde İblîs’in izlerini teşhis etmesidir; çünkü İblîs, hâlâ “önümüzden” umutlarımızla, “arkamızdan” geçmişimizle, “sağımızdan” dindarlığımızla, “solumuzdan” arzularımızla konuşuyor. Ne var ki vesvese kalpte etkili olamaz, izin verilmedikçe. Ve belki bütün tefsirlerin dikkat çektiği o çağrıyı hatırlamak yeter: “İblîs’in izinde değil, rabbinin kılavuzluğunda yolculuğunu sürdür.”

 

1- İblîs’in insanları “önlerinden” saptırması, farklı bir yaklaşımla, dünya hayatının insanın hemen önünde bulunan bir hayat olması nedeniyle onları dünya meşgalesine yönlendirip yoldan çıkarması şeklinde yorumlanmıştır. Bu yaklaşımla uyumlu olarak onun, insanları “arkalarından” saptırması, bu dünya hayatının ardından gelecek olan ahiret hayatını unutturarak ya da inkâr ettirerek yoldan çıkarması biçiminde açıklanmıştır.