Hocaları Türkiye mi?

Merve Kavakçı

Geçenlerde biri söyledi, hatırlayamıyorum kimdi ama rejime atıf yaparak, ‘iki düşmanı vardı biri Kürtler diğeri İslamcılardı’, diye.

Eskiden olsa kıyamet kopardı, gerçi hiç ses çıkmadı değil, bir iki çatlak sesle gelen eleştiri oldu ama onlar da saman alevi gibi parladı ve çok geçmeden söndü. Aritmetikte iki artı iki dört eder ne kadar kabul görüyorsa Kürtlere ve İslamcılara yapılan bu atıf da o kadar gerçeklik taşıyordu çünkü. Ama tabii bu ülkede realiteden kopuk, kendi ‘yapıp ürettiği’ dünyada yaşayan ve dünyayı atgözlükleriyle gören bir kesim hep vardı, var olacaktır da. Bir de tabii şu var: bu gerçekliğin farkında olsalar bile bunun kabulü ve tanınması sorunsal halinde algılanmasına da bir sebep teşkil edeceğinden ve bu da sorunun çözüm üretilmesi gerektiği gibi bir doğal sonuç doğuracağından bu tür rejime yönelik eleştirilere itibar edilmez, ciddiye de alınmaz ama bir o kadar da oldukları yerde var güçle susturulurlardı. Ama şimdilerde böyle davranılması gerektiğine inanmışların oranı çok azaldı, bundan dolayı saman alevi benzetmesini seçtim.

Kürt sorunsalı PKK’dan bağımsız düşünülemedi. Rejim çünkü böyle istedi. Müslümanlar da İslamcılığa endekslendi. Korkular üretildi. Üretilen korkular, kelime manası itibariyle ‘büyütüldü’, bebeklikten ergenliğe devşirildi, ortaya çıkan canavarlardan bir güzel korkuldu. Hedefe ulaşıldı. Zira amaç da bu idi. Çünkü canavardan herkes korkar. Kimse yatağının altından gece karanlığında ansızın fırlayacak ve saldıracak bir canavar istemez. Ona ancak korku filmlerinde rastlansın diye arzu etmez, ama belki tahammül gösterir. Canavarlar korkulu rüyalar içindir her sabah güneşle beraber yok olup gitmelidir. Ama ulus devletlerin hikayesinde böyle olmuyor işte. Canavarla yatıp canavarla kalkıyorsunuz, onunla soluyor, onunla savaşıyorsunuz. Bu ülkenin insanları da on yıllarca bu canavarlara karşı bilendiler. Bunu kendi istekleri dışında gerçekleştirdiler. Çünkü bunu birileri istedi. İşlerine böyle geldi. Bundan siyasi, sosyal, ekonomik rant elde ettiler, güçlerine güç kattılar.

Mesela bu ülke insanın kalbine şeriat korkusu saldılar. İran’la başladılar, Suudi Arabistan’la bitirdiler. Biz başı örtülü kadınlar pek iyi biliriz bunu. Çünkü yakın tanıklığımız olan bir konudur çoğumuz için. ‘Sizin yeriniz İran!’ sloganını duymayanımız yoktur mesela. Ankara Tıp Fakültesi birinci sınıfta öğrenciyken şefkatli ve cumhuriyetçi bir hocam bana Suudi Arabistan’dan para alıp almadığımı sormuştu bana mesela.... Bir de açık seçik bir şeriat korkumuz vardır değil mi! Şu ülkede çok değil, sadece kısa bir süre önce, zina suç olacak diye kadınlar hop oturup hop kalkmıştı, şeriat korkusu içinde, mesela. Şeriat gelmesin de biz razıyız aldatılmaya der gibiydi yani kadınlar. Şeriat nedir diye sorsan, yüzde doksan dokuz nokta dokuzunun vereceği cevabın cahilliklerinin de göstergesi olacağına emin olduğumuz kadıncıklar. Bir korku idi onlara üretilip sunulan ve onların görevi sadece korkmaktı. En içten ve candan bir şekilde. Soru sormaksızın itaattı kutsal devlete...

Şimdi benzer bir korku Amerikan halkının başına örülüyor. Bir süredir. Hayır, dışarıdan gelen İslam korkusu değil. Bu hepimizin malumu şüphesiz. Bunun dışında içeriden üretilen bir İslam korkusu. Adı mı... Sürpriz!: Şeriat!

Devam edeceğiz inşaallah.

YENİ AKİT