Herkes, etnik kökenini ve inanç bağlılığını gizlemeden çıkmalı ortaya..

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

İBB Başkanı İmamoğlu ile Hürr. Gn. Yy. Md. Ahmet Hakan arasında 3-4 sene öncelerde, CNNTürk’te geçen bir tartışmanın videosu, yeniden tedavüle konulmuş, bugünlerde.. O videoda Hakan, , İBB seçimini İmamoğlu’nun kazanması üzerine, Yunan medyasında ‘İstanbul’u bir Yunanlı kazandı..’ şeklinde çıkan bir yayından söz ediyor,; muhatabı ise, ‘O gibi yayınları yalanlamaya, reddetmeye gerek bile duymadığını’ anlatıyordu.

Elbette bu iddia, onun dediği gibi kıytırık bir internet sitesi de olabilir; ama, ‘Yalanlamaya gerek bile duymadım.. Bizim Trabzon’da 7-8 göbek öncesine kadar İmamoğulları’nı kime sorsanız bilirler’ demesi yanlıştı.. Hâlâ da yanlış..  O yayınlardaki yakıştırmalar yalan ise, o yalanı yaymaya çalışmaktan bir hedefleri vardır; o halde, bu durumda sizin vazifeniz, ‘Ben rahatım..’ demek değil, onu araştırmak, öyle bir yayın yoksa, onu da ortaya koymak ve yalanlama vazifenizi yerine getirmekti(r).

*

Bunu niye mi hatırlatıyorum?

Diyarbekir -Sur Belediyesi’nin eski başkanlarından  Cemal Toptancı Bey,  Meral Akşener’le ilgili ilginç iddialarda bulundu, 2-3 yıldır.. Bu iddiada, Meral Hanım’ın kendisini Diyarbekirli gibi gösterirken bir şeyleri gizlediği hususu vardı. Çünkü, Meral Hanım, ailesinin, Sultan 2. Abdulhamîd döneminde Diyarbekir’den Selânik’e sürüldüğünü söylüyordu. Ama, o sürgünün başka bir yönünü ise Cemal Bey,  ‘2. Abdulhamîd döneminde Diyarbekir’den Selânik’e sürülenlerin bir kısım ermeniler olduğu ve sürgün edilenler içinde Ermenilerden  gayri kimsenin bulunmadığı’  şeklinde belirtiyor ve bu hususta o dönemin nüfus sicillerini delil olarak gösteriyordu.

Sonunda, Meral Hanım, Cemal Bey’i mahkemeye verdi ve ilginçtir, Cemal Bey beraet etti, birkaç ay önce...

Bu hususa bu kadarca değindikten sonra..

*

Cemal Toptancı son olarak Kılıçdaroğlu konusunda da konuşmuş ,  ‘O, sadece alevî değil, ermeni kökenli..’ diyor, özetle..

Bu konuya, Ermeni Derneği Başkanı olduğu söylenen Miran Gültekin isimli kişi;  ‘CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili, “Annesinin Ermeni olduğu kesindir, bu bilinen bir gerçek. Fakat Kemal Kılıçdaroğlu bunu reddetmeyi tercih ediyor. Kürt olduğunu reddetmesi gibi. Oysa bunu Dersim’de herkes biliyor. Kılıçdaroğlu’nun ilçesi olan Nâzımiye, Ermeni yerleşim yeridir. Nitekim annesinin ismi Emoş’tur, Yemoş diyenler de vardır. Kılıçdaroğlu bunları inkar ederek annesine hakaret etmektedir.” demiş..

*

Bununla birilerinin etnik kökenini veya inanç dünyasını sorgulamak istediğimiz sanılmaya..

İslâm inancına göre, bütün insanlar, Hz. Âdem Baba ile Hz. Havva Anamızdan gelmişlerdir. Ama, onların ilk çocuklarından Haabil ve Kaabil arasında çıkan bir ihtilaf sonunda, Kaabil, Haabil’i öldürmüş, ve o cinayetle, yeryüzüne ilk insan kanı akmıştır.  

O zamandan beri, bütün insanlar, insan olmaları açısından, kan soyu ve biolojik açıdan hepsi de kardeş olduğu halde, çeşitli etkenlerle birbirleriyle savaşır-dururlar; binlerce, belki onbinlerce yıldır.. Evet, savaşsız bir dünyanın kurulması güzeldir, ama, o bir hayâldir; bir ütopyadır. Çünkü, hikmet sahibleri, Allah’u Teâlâ’nın, mükevvenât’ı, varlıklar âlemini  ‘âlem-i ezdâd’ (zıdlar âlemi)  olarak halketmiş olduğu şeklinde izah ederler.. Evet, her şey kendi zıddıyla kaim olur..

Esasen, Melek ve Şeytan da bu zıdların en sembol örnekleridir. İnsanlar, bu iki kutup arasında bir tercih alanı içinde hareket ederler.

Ve hiç bir insanın, hangi anne-babadan, nerede, ne zaman, hangi ırk ve cinsiyetle dünyaya geleceği konusu kendi elinde değildir. O halde, insanların, etnik mensubiyetleri açısından fıtrî yaratılış hikmetine mebni olarak, hangi kavmin içinde dünyaya gelirlerse gelsinler, onun üzerinde bir üstünlük veya düşkünlük sözkonusu olamaz. Nitekim, Kur’an-ı Kerîm bu konuyu, ‘Allah ındinde en üstün olanlar, taqvâ ve fazilet açısından üstün olanlardır..’ meâlindeki, ‘İnne ekremekum indallahi etqaakum..’  âyetiyle en net şekilde ortaya koymaktadır.

Bu bakımdan, insanların hangi ırktan, renkten, kavimden, cinsiyetten, soydan- soptan, sosyal kesimden ve coğrafyadan geldiklerine göre bir üstünlük veya düşkünlük/ noksanlık, nazariyesine itibar etmek, İslâm açısından merdûddur, reddedilmiştir.

Hatırlayalım ki, Hz. Peygamber (S), 14 asır önce, Habeş’ten bir siyah derili, pırlanta kalbli bir Bilâl’le, Fars diyarından Selman ile, Roma İmparatorluğu’ elindeki Anadolu’dan Suheyb’le, - Gıfar’dan Ebu Zer ile birlikte bir Ümmet oluştururken; kan soyundan en yakınındaki amcası Ebu Leheb, karşısındaki en büyük düşmanlarındandı.. Ve, Hz. Bilal-i Habeşî’ye de zenci diye hitabeden bir sahabesini Hz. Peygamber, ‘Ey filân.. Sende hâlâ Câhiliye döneminden kalıntılar görüyorum, beynini bunlardan temizle..’ diyerek te’dib etmiştir.

*

Bu hususa, müslüman devletlerinde, son 100 yıl hariç, asırlarca,  büyük çapta dikkat edilmiş ve insanlara, ırk, renk, cinsiyet, soy-sop, sosyal çevre vs. gibi üstünlük vesilesi sayılan konulara göre farklı itibar edilmemiştir. Bunun en canlı örneği, Osmanlı Devleti’dir. Onun 625 yıllık ömrünün son 75 yıllık hastalıklı dönemi hariç, hâkimiyetindeki bütün kitlelere insan hak ve hürriyetlerine sahib olmak açısından eşit davranması çarpıcı bir örnektir. Etnik farklıklar toptan reddedilmiş, ve Müslüman, Hristiyan, Yahudi vs. din ve inanç özelliklerine göre ise, herkes kendi fıtrî halini gizlemeksizin, hür olarak ortaya koymuştur.

Ama, son asırların hastalığı olan kavmiyetçilik, şeytanî güçlerin, emperial sistemlerin özellikle de müslüman dünyasıyla mücadelede üstünlüğü elde etmek için müslüman toplumların bünyelerine kavmiyetçilik mikrobunu şırıngalamalarıyla zihinler bulanmıştır.

Nitekim, kimliğini sadece, ‘Elhamdulillah müslümanım’ cümlesiyle açıklayan Müslümanlar, etnik özellikleriyle gururlanmaktan kaçınmışken, son asırlarda, ‘Ne mutlu, filan kavimdenim…’ diyen resmî ideoloji söylemlerine teslim olmuşlardır.

Müslüman devletinin hâkimiyetine itaat ve ‘zimmî’ statüsünde yaşamayı kabul eden gayrimüslim unsurlar da, insan hak ve hürriyetlerinden ve İslâmî hükümlerin garantisinden aynen Müslümanlar gibi  istifade ederler.

*

Bu yüzden, yukarıda değindiğimiz konularda kişilerin hangi etnik unsurlardan oldukları üzerindeki sorgulamalar, özü itibariyle yanlıştır.  Ama, birileri, fıtrî  özelliklerini, hangi etnik unsura aid olduklarını gizlerse, yanlış ve hattâ tehlikeli olan husus, budur.. Çünkü, bu gibi durumlar, bir toplumun içine gizlice sızma hedefini de yansıtır.

Bu konuya, önümüzdeki yazılarda da yine değineceğiz, inşaallah..

*

VE ÖNEMLİ İKİ GELİŞMEYE DAİR:

  • İki NOKTA: 1- İyi Parti m.vekili olup, aylar öncesinde, Kılıçdaroğlu’nun ‘alevî olduğu için halktan oy alamıyacağı’ görüşünü açıkça ilk söyleyen ve sonra da Meral Hanım’ın ‘Kumar masası nitelemesi’ne rağmen, sonra da PKK terör örgütünün uzantılarıyla işbirliği yapmasına rahatsızlığını da dile getiren Yavuz Ağıralioğlu, bir hayli tereddütler geçirdikten sonra  İYİ Parti’den istifa etmiş bulunuyor. Gecikmeli de olsa, kendisine hüsnüzan beseleyenleri yanıltmadı. Hayırlı olsun..
  • 2- Muharrem İnce’nin C. Başkanı adayı olduğunun kesinleşmesinden sonra, bugün, Kılıçdaroğlu, İnce ile görüşüp, ondan kendisine destek verilmesini isteyecek..

Sonucu çok da merak etmemek gerekiyor herhalde..

Çünkü, 2-3 hafta önce, ‘Seçim ikinci merhaleye kalırsa, şeytanla ve AK Parti ile işbirliği dışında, herkesle işbirliği yaparım..’ diye kalın bir çizgi çizen Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’na daha o günden açık-çek vermişti.

Gelişmelere birazcık müslüman feraset ve basiretiyle bakanlar için çok öğretici bir nokta..

Star