Her Gün Aşura Her Yer Kerbela!..

HAMZA TÜRKMEN

Küçükken büyüklerimiz top oynamamıza kızardı. Ayak vurduğumuz topu, Hz. Hüseyin’in kesik başına benzetirlerdi. Günah derlerdi…

Sonraları liseli yıllarımızda destansı ‘Ebu Müslim Horasani’, ‘Kerbela Şehidleri’ gibi kitaplar okuduk. ‘Yezidlik’ yapmanın kötülüğünü öğrenmiştik.

Muaviye’nin oğlu Yezid, Resulullah aleyhisselamın torunu Hüseyin’i iktidarına boyun eğdirtmeye çalıştı. Olmayınca onu ve 72 yol arkadaşını Kerbela denilen mevkide kuşattı, açlığa-susuzluğa mahkum etti. Hüseyin boyun eğmeyince malum Kerbela Katliamı gerçekleşti.

Hüseyin (r) ve ahvadının Kerbela’da şehid edildiği gün Hicri 10 Muharrem günüydü. Bugüne Aşura Günü denmiştir. Aşura Günü hakkında önceki Resullere kadar uzanan rivayetler olsa da, bizatihi o günde yaşananlar önemlidir. O gün Yezid’in ordusu karşısında 72 mü’min Hüseyin’in öncülüğünde saltanatın zulüm ve ifsadı karşısında boyun eğmeyi reddetmiş; şehadetleriyle tevhid, adalet, özgürlük şiarını yükseltmişlerdi.

Üniversiteye girdiğimiz yıllarda sol ve sağ akım ve söylemler karşısında tutarlı bir İslami tarih bilgisine ve usûlüne sahip olmayı arzulamıştık. İlk ulaştığımız kitap Ebu’l Âla Mevdudi’nin ‘Hilafet ve Saltanat’ kitabı oldu… Ve benzer eserlerden tarih yorumu ve bilinçaltlarımıza sıkışan sorulara cevaplar aramıştık…

Ama daha nesnel ve daha adil değerlendirmelere sonraları ulaştık. Tahkik çabalarımız bizleri Kur’an sayfalarını karıştırıp ilahi ölçüleri anlamaya, algımızdaki Resul misyonunu netleştirmeye yönelttikçe tarihe, topluma, toplumsal yasalara ve ıslah sorumluluğumuza nasıl bakacağımızı da öğrenmeye ve kavramaya başladık…

Muaviye’ye, Yezid’e rahmet okuyan sınırlı eğilimler hariç Sünniler Ali ve Hüseyin çizgisine Ehl-i Beyt olarak hep değer verdi. Sünni dairede yer alıp da muallimlik işleriyle uğraşanlardan bazıları kendi nesillerini Resulullah’ın torunu Hasan’ın sulbüne, bazıları da Hüseyin’in sulbüne ait kılmayı önemli bildi. Oysa ‘şerif’ ve ‘seyyid’ olmak değil, mağlubiyetimizin nedeni olan vahyi nimeti takva üzere anlamak ve yaşamlaştırmak önemliydi.

Şiilerin Hüseyin sevgisi ise Kerbela’da yaşanan hikmeti anlamaktan ziyade, Aşura Günü’nde zincirlerle dövünme aşırılıklarına kadar Muharrem Mâtemi’ne dönüştü.

Oysa Hüseyin bin Ali’nin, Kerbela’da boyun eğmektense şehadeti seçmeyi yeğlemesi tüm resullerin ve hayatını şehidleştirenlerin yolunu takip etmek içindi.

Geçen gün Üsküdar’da Hedef Platformu ve Özgür-Der Üsküdar Temsilciliği’nin düzenlediği ‘Kerbela’dan Suriye’ye Ümmet Nereye’ panelinin girişinde Emir Eş, Hz. Hüseyin’in Kerbela’daki direnişini ve şehadetindeki mesajı şöyle özetledi:

‘Din melikin/devletin emrinde değil, devlet dinin emrindedir.’

Kerbela’nın arka planını Selahaddin Eş ağabey anlattı

Kerbela’daki tevhidi özü ve yaşatılması gereken inkılâbî ruhu belki ilk defa Necefabadi’nin yazdığı ‘Şehid’i Cavid’ (Ölümsüz Şehid) kitabı gündeme getirdi. Kitabın önsözünü İran Devrimi’nin usûli önderlerinden Ayetullah H. Ali Muntezeri yazdı. Şehid Hüseyin için dövünmenin değil, zulme karşı direnişi ve ödünsüzlüğü gündemleştirmenin asıl olduğunu belirtti.

Ve panelde Rıdvan Kaya da coğrafyamızda hergün Aşure Günlerinin yaşandığını anlattı. Mısır’daki, Filistin’deki, Suriye’deki Yezidleri, hatta Yezid’ten daha alçak olanları işaretledi.

Suriye Yezidi’ne karşı direnişi seçen Müslümanlara ‘şimdi yeri miydi?’ diyenlerin, Kerbela’yı anlayamayacağını, Hüseyin’i sevenlerin Yezidleşmiş Esed’in yanını, Yezidi diye itham edilen Suriye Müslümanlarının ise Hüseyin’nin yolunu seçtiğini belirtti.

Ama  ümmet vahdetini önemsemeyenler, muhalif direnişçileri dini edayla Esed’e itaate davet ediyorlar. Oysa Rabbimiz, zalimlere değil itaat, onlara meyletmemizi bile yasaklıyor (11/113).

Peki Suriyeli Müslümanlara hergün Kerbelalar yaşatan Sosyalist ve Batıcı Esed Rejimi’nin başarısı için didişenlerin yolu, Hz. Hüseyin ile bağdaşabilir mi?

21 Ekim 2015