Hani herkes yargı önünde eşitti?

Avrupa Birliği sürecinde Türkiye'den uyumu istenen siyasi kriterlerin başında, "askerin sivillere tabi olması" ve "hukukun üstünlüğü" geliyordu.

Türkiye, Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni büyük oranda tamamladığı için halen yürümekte olan tam üyelik müzakerelerine başladı.

"Hukukun üstünlüğü" demek, devlet kurumlarının yasaların çerçevesinde hareket etmesi ve hukukun herkesin üzerinde olması anlamına geliyor.

Mahkeme duvarlarını süsleyen "Adalet Mülkün Temeli" sözünden pek de farklı değil.

Ne var ki Balyoz soruşturması, Türkiye'de "hukukun üstünlüğü" prensibinin, yani demokratik hukuk devletinin en önemli prensibinin işlemediğini ortaya koydu.

***

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Star Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar'a dün net açıklamalarda bulunuyor.

"Gözaltına alınması istenen subayların 78'i muvazzaf... Bunların 25'i amiral ve general rütbesinde... Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'nda var, Güney Deniz Saha Komutanlığı'nda var, 6. Kolordu'da var, Hakkari'de terörle mücadele eden askeri birliğin başında olan var... 15-20 kişi de emekliye ayrılmış subay, toplam 95 kişi... Böyle bir yakalama ve gözaltı kararının yol açacağı sonuçların iyi değerlendirilmesi gerekir."

Ne demek bu?           

Ortada bir suç varsa, üstelik hükümete ve Meclis'e yönelik bir darbe suçlaması varsa, 25 şüphelinin amiral ve general rütbesinde olması neyi değiştirir?

25 general bir suça iştirak ettiyse dokunulmazlık mı kazanırlar?

Bu insanların ifade vermeleri değil, böyle bir suça iştirak ettilerse, mevcut görevlerini sürdürmeleri daha sakıncalı değil midir?

25 general ve amirali, emekli general ve amirallerden, çok sayıdaki gazeteci ve profesörden üstün kılan nedir?

***

Erzincan soruşturması kapsamında Üçüncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk de ifade vermeyi reddetti.

İfadesi alınmadan mahkemeye sunulan iddianamede "bir numaralı sanık" olarak yer aldı.

İlk duruşması 5 Mayıs'ta ancak Orgeneral Berk halen görevinin başında...

Aynı şekilde Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu da ifade vermeyi reddetti.

Savcıların, Çubuklu ile birlikte davet gönderdiği alt rütbeli subaylar ise gelip ifade verdi.

En üst rütbeli askeri yargı mensubu olarak Adli Müşavir Tuğgeneral Çubuklu'nun bu tavrı, sivil adli kurumlara genel yaklaşım hakkında önemli bir fikir veriyor.

***

Başsavcı Engin'in açıklamaları, Türkiye'de "hukukun üstünlüğü" ve "hukuk önünde eşitlik" ilkelerinin mevcut olmadığını açıkça ortaya koyuyor.

Yine askerin sivil otoriteye tabi olması bir yana, sivil yargıya bile üst düzey rest çekilmesi söz konusu.

Bu şartlar altında, Avrupa Birliği "durumdan vazife çıkarıp" Türkiye ile üyelik müzakerelerini "Kopenhag Siyasi Kriterleri'nde geri adım atıldı" diye askıya alsa, kimse şaşırmamalı.

Yaşananlar yargı kurumuna güveni sarstığı gibi Türkiye'nin dıştaki imajını da aşağı çekiyor.

Yargının mevcut konumu, 21'inci Yüzyıl Türkiye'sine hiç mi hiç yakışmıyor.

BUGÜN