Genç Nesil ve Gelecek Kaygısı
Sevranur Yetkin /Kritik Bakış
Türkiye’de genç nüfus oranı hala birçok Avrupa ülkesine kıyasla yüksek. 15-24 arası genç nüfus, toplam nüfusun yaklaşık %15’i civarında. Fakat bu oran son yıllarda düşüş eğiliminde. Yani Türkiye genç bir ülke olmaya devam ediyor ama “çok genç ülke” tanımından uzaklaşıyor.
Bugün Türkiye’de genç olmak cesaret istiyor. Çünkü bu ülkede genç nesil ya “umursamaz” ya “şımarık” ya da “sabırsız” olarak nitelendiriliyor. Oysa çoğu zaman mesele hata yapmak değil; yönsüzlük, yalnızlık ve belirsizliklerle baş etmeye çalışmak… Bu noktada gençlerin yaptığı en büyük hatalardan biri, geleceği sürekli ertelemek… “Şimdi değil, sonra düzelir” düşüncesiyle yıllar geçiyor. Eğitim yarım kalıyor, hayaller askıya alınıyor. Gençler sosyal medyada başkalarının parıltılı hayatlarını izlerken, kendi hayatının eksik kaldığına inanıyor. Karşılaştırma, gençliğin en sessiz ama en yıkıcı tuzağı gibi. Genç nesil, sorgulamayı biliyor ama sorumluluktan kaçabiliyor. Eleştirmek kolay, çözüm üretmek zor… Sistemi, siyaseti, aileyi, okulu eleştiren gençlerin sayısı çok; ama “ben ne yapabilirim?” sorusunu soranların sayısı az. Haklı eleştiriler, kişisel çabayla birleşmediğinde sadece öfke biriktiriyor. Bir başka yaygın hata ise iletişimsizlik. Gençler konuşuyor ama anlatamıyor, dinliyor ama duymuyor. Kendi kuşaklarıyla bile derin bağlar kurmakta zorlanıyorlar. Bu yalnızlık, kalabalıklar içinde yaşanıyor. Bu da zamanla umutsuzluğa ve içe kapanmaya dönüşüyor. Ancak şunu da kabul etmek gerekir: Bu hataların çoğu gençlerin kişisel kusuru değil. Ekonomik belirsizlik, liyakat sorunu, gelecek kaygısı ve güvensizlik ortamı gençleri aceleci, savunmacı ve kararsız yapıyor. Yani hata yapan bir gençlikten çok, yükü ağır bir gençlik var karşımızda. Belki de asıl soru şu: Gençler neden hata yapıyor değil; bu kadar hataya rağmen neden hâlâ ayakta durmaya çalışıyor? Ve belki de cevap, sandığımızdan çok daha olgunlar.
Mesela üniversite mezunu sayısı artıyor ama eğitim içeriği ile iş dünyasının ihtiyaçları arasında ciddi bir uyumsuzluk var. Üniversite mezunları arasında işsizlik oranı, genel işsizlik oranının üzerinde. Genç işsizliği, Türkiye’nin en kronik sorunlarından biri. Düşük maaşlar, geçim sıkıntısı, geleceğe yönelik belirsizlik gençlerin özgüvenini ve plan yapma kapasitesini azaltıyor. Kira ve yaşam giderlerinin çok hızlı artması gençlerin bağımsız yaşam kurmasını zorlaştırıyor.
Önemli bir genç kesim, yurt dışında yaşamayı daha güvenli ve daha adil bir seçenek olarak görüyor. Gençlerin büyük kısmı yurt dışında yaşama hayali kuruyor, kendini burada değerli hissetmediğini söylüyor. Yani gençler “bu ülke bana fırsat sunuyor” yerine “buradan gitmem gerek” duygusuna sahip. Bu durum sadece ekonomik değil, aynı zamanda adalet, liyakat ve özgürlük algısıyla da ilgili…
Gençler hem aile baskısı hem toplumsal beklentiler hem de ekonomik belirsizlik yüzünden yoğun bir gelecek kaygısıyla yaşıyor. Mental sağlık sorunları artıyor. Özellikle büyük şehirlerde ev fiyatları ve kiralar yüksek olduğu için öğrenciler ve yeni mezunlar barınma krizi yaşıyor. Kısa süreli, güvencesiz, düşük ücretli işler gençlerin yaşamını plansız ve stresli kılıyor. Dijital dünyadaki “mükemmel hayat” baskısı, kıyaslama kültürü, gençlerde stres ve memnuniyetsizliği artırıyor.
Türkiye’de genç olmak hala avantajlı bir demografi gibi görünse de, ekonomik ve sosyal koşullar gençleri zorluyor. Bu sorunlar çözülmediği sürece genç nüfusun “avantaj” olmaktan çıkıp “kaçırılan fırsat” haline gelme riski var… Gençlere yönelik uzun vadeli bir kalkınma stratejisi yok. Planlar kısa vadeli, sürekli değişen ve sürdürülebilir olmayan adımlara dayanıyor. Gençlere önem verildiğini söyleyebilmek için; iş fırsatlarının artırılması, mesleki eğitimin güçlendirilmesi, üniversite sonrası geçişin desteklenmesi gerekli. Fakat gerçek durum, Türkiye OECD ülkeleri içinde en yüksek genç işsizlik oranlarına sahip ülkelerden biri. Bu tek başına “çaba yetersiz” demek için yeterli gösterge. Eğitim sistemi çok sık değişiyor, fırsat eşitliği düşük, sınav odaklı ve üniversite diplomaları iş bulmayı garanti etmiyor. Bu sistem gençlere öncelik verseydi; daha istikrarlı, nitelikli, ekonomiye uygun ve öğrenciyi geliştiren bir yapıda olurdu.
Genç nesil karar alma süreçlerinde yer almıyor, yerel yönetimlerde veya ulusal politikalarda fazla temsil edilmiyor. Halbuki önem verilen genç, söz hakkı olan gençtir.
Peki ne yapmalı?
Türkiye’de gençler toplumun enerjisi ve potansiyeli olarak görülüyor, ama aynı düzeyde yatırım, istikrar ve fırsat sunulmuyor. Gençler ekonomik baskı altında, sosyal olarak yıpranmış, eğitim açısından belirsizlik içinde ve gelecek konusunda güvensiz… Kısacası söylemsel olarak gençler önemli, pratikte ise yeterince desteklenen bir grup değiller.
Sınav odaklı yapıdan yetkinlik odaklı sisteme geçilmeli, üniversite programları iş dünyasıyla uyumlu hale gelmeli, mesleki eğitimler güçlendirilmeli; teknik liseler modernize edilmeli, kodlama, yapay zeka, tasarım ve girişimcilik gibi gelecek becerileri erken yaşta verilmeli. Böylece gençler daha donanımlı olur ve işsizlik düşer. Gençlere özel istihdam teşvikleri artırılmalı, yeni mezunlara 1–2 yıllık geçiş programları (staj, eğitim+iş modeli) oluşturulmalı. Start-up ekosistemi desteklenmeli; genç girişimcilerin finansmana erişimi kolaylaştırılmalı. Kamu alımlarında “genç deneyimsiz olabilir ama potansiyeli değerlidir” anlayışı yerleşmeli.
Gençler ev bulamıyorsa hayata başlayamaz. Büyük şehirlerde genç konutları oluşturulabilir (erişilebilir fiyatlı). Üniversite yurtları hem sayı hem kalite olarak artırılmalı. Genç çalışanlara kirada vergi indirimi gibi destekler sağlanabilir. Böylece gençlerin bağımsız yaşam kurma gücü artar.
Gençlerin sesi yoksa geleceği şekillendiremezler. Belediyelerde genç meclisleri (etkisi olan) aktif kullanılmalı, ulusal politikalar hazırlanırken genç uzmanlara yer verilmeli. Genç STK’lar daha fazla desteklenmeli. Gençler kendini değerli hisseder, ülkeye bağlılık artar.
Gençlerin en büyük yükü “gelecek kaygısı”. Okullarda ve üniversitelerde psikolojik danışmanlık güçlendirilmeli, spor, sanat ve kültür yatırımları artırılmalı, gençlere sosyal hayatı destekleyen uygun fiyatlı kültürel etkinlik alanları sunulmalı. Gençler daha sağlıklı, daha üretken olur. İlk işini bulan gençlere belirli süreler için gelir desteği sağlanabilir. Girişimci gençlere hibe, kredi, mentorluk ağları verilmeli. Üniversite öğrencilerine verilen destekler güncel ekonomik gerçekliğe göre düzenlenmeli.
Gençlerin gitme isteğinin nedeni tek bir şey değil; adalet, liyakat, özgürlük ve ekonomik güven birlikte gerekiyor. Kamu ve özel sektörde liyakat kültürü güçlendirilmeli. Bilimsel özgürlük, ifade özgürlüğü ve demokratik ortam gençleri ülkede tutar. Gençler “Bu ülke bana değer veriyor” der.
Genç nüfusu canlandırmak için yapılacaklar aslında bir ekonomik paket ya da tek bir reform değil.
Gençlerin yaşamını tüm yönleriyle kolaylaştıran, değer veren, fırsat sunan bir ekosistem kurulması gerekiyor.
·