Gel gel, kalbimde otur...

İnsanın yüreği her zaman sevgiye açık olmalı. Kainatın yaratılmasındaki sırrın sevgide olduğu asla unutulmamalı.

Ruh köklerimizde asla kin ve nefrete yer yoktur. Hangi inanca, hangi dünya görüşüne sahip olursak olalım herkesi insanlığa davet etmek durumundayız.

Genlerimizi en ince detayıyla araştırsalar, araştırsalar, araştırsalar ancak ve ancak şefkat, merhamet, sevgi bulurlar.

Dilimiz gibi genlerimiz de insanlığa "Gel gel, kalbimde otur" diyecektir.

Allah'ın cenneti geniş.

Herkesi cennete çağırmanın bir mahsuru yok.

Bütünüyle insanlığın kurtuluşunu dileriz her zaman.

Sevgidir işimiz.

Şefkattir, merhamettir.

Her insan Allah'ın en güzel surette yarattığı insandır.

Yaratılanı severiz Yaradan'dan ötürü...

Teoride kalan ve sadece sözle ifade edilen sevgi, şefkat, merhamet gerçek değildir.

Sevgi ve merhameti, herkesin sahip olduğu imkân ve kabiliyetlerle insanlığın imdadına koşması olarak tanımlamalıyız.

Hep bu hisle, bu duyguyla yaşamalıyız.

Acıma hissiyle kıvranma ve hamasi sözlerle ağlayıp sızlanma, ah vah etme yeterli kabul edilemez.

Kendi saraylarımızda, salonlarımızda insanlığın haline acıyıp hüzünle deli gibi koridorlarda volta atacağımıza insanlar arasında koşmalı, elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışmalı, samimiyeti, sevgiyi, şefkati, merhameti herkese duyurmalıyız.

Sevgi fedakârlıktır.

Fedakârlık sorumluluktur.

İnsan olanın sorumlulukları vardır!

Sahip olduğunuz her şeyin yarısı başkalarının hakkıdır.

Sahip olunan şey ister mal mülk olsun, ister ilim olsun, arttıkça sorumluluğumuz da artar.

İnsan sorumluluklarını yerine getirdiği ölçüde, fedakârlıkları ölçüsünde mükafatı da ona nispetle artar.

Fedakârlık anlayışı kişilere göre değişir.

Fedakârlık, kim ne fedakârlık yaparsa yapsın kişiye mutlaka bir mesafe katettirir.

Fedakârlıkta tek ölçü meşru dairede yapılıyor olmasıdır.

Fedakârlık beklentisi açısından insan kendi adına çıtayı çok yüksek tutmalıdır ve sürekli bir empati duygusu içinde olmalıdır.

Yaşadığımız çağ insanı fedakârlık yapmaya değil, bilakis daha fazla biriktirip daha fazla tüketmeye zorlamakta.

İşinize yaramayan, sevmediğiniz, lüzumsuz bulduğunuz bir şeyi vermek fedakârlık kelimesinin anlam alanında değildir.

Fedakârlığın esası sevdiğiniz, belki de asla vazgeçemem dediğiniz şeylerin feda edilmesidir.

Ne demişler: "Aç herkese, açabildiğin kadar sineni; ummanlar gibi olsun. İnançla geril ve insana sevgi duy; kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül..."

BUGÜN