‘Ezân’ları Susturmak İsteyen Darbelerden; Darbe Susturan ‘Ezân’lara...

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

 

Darbeler içinde büyüyen nesillerin bugün geldikleri nokta, hamd ile karşılanabilir ancak... Ortamektebdeyken, 1958’lerde, bizim yanımızda, ‘9 Subay Hadisesi’ konuşulursa; ‘Sakın kimseye söylemeyin!’ ihtarı da yapılırdı. (‘9 Subay Hadisesi’, bir darbe hazırlığı ihbarıyla yakalanan 9 subayın, askerî mahkemede yargılanıp beraat ettiği bir konu idi. O ihbarı yapan Binb. Samed Kuşçu ise, ‘Orduya iftira’ suçuyla mahkûm olmuştu.

Ama, beraat eden o subaylar, 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi’nden sonra kahramanlar olarak çıkmışlardı, sahneye... ‘Resmî ideoloji ikonu’na taparcasına bağlı F. Güventürk isimli general, onların sembolüydü. Onlara beraat hükmünü veren askerî mahkemenin başkanı da 27 Mayıs sonrasında, hattâ Genelkurmay Başkanı bile olan Gen. Cemal Tural’dı!)

***

Sonra, 27 Mayıs’ı yaşadık... ‘Atatürkçülük’ adına kurtarılmıştık! CHP ve kemalist-laik kesimlerin goygoyculuğunda onbinler halinde tutuklamalar ve uyduruk Yassıada muhakemelerinde sözde yargılamalar; Başvekil Adnan Menderes, Hariciye Vekili Fatin Ruşdî Zorlu ve Maliye Vekili Hasan Polatkan idâm edilişleri...

Ne korkunç idi, o darbe...

***

Sonra... 22 Şubat 1962 akşamı, henüz saat 17.30 civarında, Harbokulu Komutanı Alb. Tal’at Aydemir ve arkadaşları, bir askerî darbeye teşebbüs etmiş; ama, Başbakan İsmet İnönü’nün, ‘teslim olmaları halinde, ceza verilmeyeceği’ sözüyle birkaç saat sonra teslim olmuşlardı.

Ama, Tal’at Aydemir’in emriyle hareket eden Harbokulu öğrencileri ve subaylar, 21 Mayıs 1963 gecesi, ikinci bir darbeye teşebbüs etmişler ve iki gün sonra, o teşebbüs de bastırılmış ve Aydemir ve iki arkadaşı kurşuna dizilmişlerdi.

***

Sonra, 9 Mart 1971 (marksist) darbe teşebbüsü ve 12 Mart 1971 günü, gün ortasında Demirel Hükûmetine karşı yayınlanan bir askerî muhtırayla gelen bir diğer Askerî Darbe... ‘Atatürkçülük’ adına, yine kurtarılmıştık! Binler halinde tutuklama, yargılama ve idâmlar...

Sonra... Sağ-sol kavgaları ve iç savaş denemelerinde binlerce kurban verilmesini takiben, 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi’yle, ‘Atatürkçülük’ adına tekrar kurtarılış... Ve yine, onbinlerce tutuklama, yargılama ve idâmlar...

Ve 28 Şubat 1997 tarihli Askerî Muhtırası’yla, Erbakan Hükûmeti’ne karşı bir askerî darbe daha...

***

27 Nisan 2007 gecesi bir askerî muhtıra daha yayınlanmış, ama, bu muhtıra, Tayyib Erdoğan’ın iradesine çarparak etkisiz hale getirilmişti.

O direnişin bir gelenek haline gelmesi temennimizdi. Şimdi, o direnişin bir gelenek haline geldiğini de gördük hamdolsun; yine Erdoğan eliyle...

Ama, itiraf edeyim, önceki hiçbir darbe, Meclis’in ve nice önemli merkezlere varıncaya kadar bombardımanı ve karşı çıkan silahsız halka ateş açılıp öldürülmeleri, 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü öncesinde görülmemişti.

***

Bu darbe, sıradan bir darbe teşebbüsü değildi, yüzlerce general ve diğer subayların gizli veya açık işbirliği vardı; yargıda da destekçileri... Halk ilk iki-üç saat içinde ne yapacağını bilmiyordu. Çünkü Tayyib Bey’den bir haber alınamıyordu.

Tayyîb Erdoğan’ın bulunduğu sanılan Marmaris’teki otel de bombalanmıştı. O ise, Dalaman’dan uçağa binip, İstanbul’a geliyor ve ışıkları söndürülmüş ve uçuşlara kapatılmış havaalanına, uçağın kendi ışıklarıyla indirilmesi gibi son derece tehlikeli bir durumu göze alıyordu. O anda, oradaki darbeciler ise, halk tarafından kuşatılmıştı.

Tayyîb Bey’in halkının arasında göründüğü ve minarelerden yükselen ezân ve salâ’lar ile birlikte, o gaile o andan itibaren aşılmıştı denilebilir.

Evet; geçmişte, hep ezanları susturmayı hedef alan darbelerden sonra, darbe susturan ezan sesleri merhalesine gelinmişti.

***

Alman medyasıyla Mısır’daki darbeci Gen. Sisî’nin medyası ve hattâ İran’ın resmî medyası da Erdoğan’ın bertaraf edilememesinden dolayı hüzünlenip; bunun bir darbe değil, bir tiyatro olabileceğini söylüyorlar, halkımızı ahmak yerine koyarak; kendilerinin ne olduklarını düşünmeden...

Star