Ergenekon dağ silsilesi!

Ali Bulaç

2007'de ortaya çıkan darbe teşebbüsleri çerçevesinde görülen Ergenekon, Balyoz vb. davalar hızlanıyor.

İtalya'da 6-7 sene sürmüştü, Türkiye'de o kadar sürmeyebilir.

Zaman zaman dava süreçlerinde yaşanan pürüzleri, ciddi sorunları eleştiri konusu yapıyoruz. TMK, tutukluluk sürelerinin uzunluğu, tutukluluk halleri, hapishane şartları, soruşturma ve yargı aşamalarında sistemin tabiatından kaynaklanan birtakım mağduriyetler görmezlikten gelinemez. Bunların tabii ki bir an önce giderilmesi lazım.

Bu arada bazı mağduriyetleri gidereyim, yargı süreçlerindeki şartları iyileştireyim derken davanın kendisini geriye götürecek, önemsizleştirecek veya esası gözlerden kaçıracak düzenlemelerden de kaçınma zarureti var. Pürüzler ve mağduriyetleri gündemin yegâne maddesi haline getirenlerin bir niyetlerinin bu olduğu kimsenin meçhulü değil.

İyileştirmeler hükümetten beklenir, ama muhalefet partilerinin de sorumluluğu veya kullanabileceği imkânlar az değil. Durmadan hükümeti eleştirmekten başka bir şey yapmayan muhalefet partilerinde "tık" yok. Diyelim ki, hükümet görevini yapmıyor, TCK, TMK, vd. konularda CHP, MHP ve BDP'nin iyileştirici kanun teklifleri hazırlayıp Meclis'e getirmeleri, hükümeti sıkıştırmaları gerekmez mi? "İyileştirme" adı altında getirilen teklife bakın, davaların kendisini sona erdirecek nitelikte. Burada muhalefet partilerinin pek samimi olmadığı gözleniyor, niyetleri üzüm yemek değil, bağcı dövmek.

Çeşitli sıkıntı ve sorunların yaşanması, görülen davaların tabiatından kaynaklanıyor. Zor bir süreçten geçiyoruz. Sürecin merkezinde "Ergenekon davası" yatıyor. Ve bu dava hiçbir şekilde hafife alınamaz. Bir yandan davalarda belli bir hız kaydedilirken, diğer yandan kapsamı genişletme ihtiyacı ortaya çıkıyor. Burada yargı, ya bazı şeyleri görmezlikten gelecek veya artık bir daha Türkiye darbe teşebbüslerine sahne olmasın diye ucu nereye giderse gitsin konunun üstüne gidecek.

Bugüne kadar darbe teşebbüsleri çerçevesinde ağırlıklı olarak TSK üyeleri yargılandı, hepimiz biliyoruz ki, darbelerde sadece askerler yer almaz; sivil bürokrasi, iş dünyası, medya ve siyasiler de etkin bir biçimde yer alır. Evren'in bir ara "Beni konuşturmayın, bizi darbeye teşvik edenleri bir bir sayarım" dediğini hatırlayalım. Dahası, Ergenekon dağ silsilesinde henüz "Kürt ayağı"na dokunulmuş değil. Yaklaşık 30 yıldır süren bir savaş tümüyle aydınlatılmadan Türkiye'nin yakın tarihini anlamak mümkün değil.

Bu açıdan üst düzey siyasi ve görevlilerin dava gereği ifadelere çağrılması hiç garip değil. İtalya'da bakanlardan cumhurbaşkanına kadar çok kişi sorgulandı. Hiç ummadığımız olaylar ve kişiler birbiriyle bağlantılı olabiliyor. Başlangıçta Danıştay cinayeti belli bir çerçevede tutulmak istendi, sonra Ergenekon'la "hukuki ve organik bağ içinde olduğu" anlaşıldı; şimdi savcı Hrant Dink davasını temyize gönderirken "Trabzon hücresinin Ergenekon faaliyetleriyle ilişkili olduğu"nu, Dink cinayetinin "kusursuz bir Ergenekon olayı" olduğunu söylüyor. Peki, bunca ağır, ciddi iddialar varken, mevzuattan kaynaklanan pürüzler öne sürülerek davanın kendisini iptal etmek mi gerekir?

Keşke 1970 yılının başlarında Türkiye'de bugünkü gibi cesur emniyetçiler, savcılar, hâkimler olsaydı da, uzun zamandır darbe hazırlığı yapan 12 Eylül darbecilerini tutuklayıp yargılayabilselerdi. Bedrettin Demirel, "olgunlaşsın" diye darbeyi bir yıl ertelediklerini söylemişti ki, o yıl içinde her gün 10-15 kişi öldürülüyordu. O gün darbeleri soruşturan emniyetçiler, savcılar ve yargıçlar olsaydı, 5 bin gencimiz hayatını kaybetmeyecek, 1 Mayıs 1977 katliamı olmayacak, Çorum, Maraş trajedileri yaşanmayacak; bir milyon insan işkenceden geçmeyecek, idamlar olmayacak, bu boyutlarda bir Kürt sorunu yaşanmayacak, başörtülüler mağdur edilmeyecekti. Yine darbeler soruşturulabilseydi 28 Şubat'lar olmayacaktı.

Türkiye'nin yakın tarihi darbeler, fail-i meçhuller, suikastlar tarihidir. Bir daha aynı acıları yaşamamak için sonuna kadar darbe teşebbüsleri araştırılmalıdır. Zaten "darbe" başarılınca, darbeciler suç işlemediklerini iddia edip herkesi susturuyorlar. Yapacak bir şey kalmıyor.

ZAMAN