Ehli Beyt’in adını daha fazla kirletmeyin

Serdar Demirel

Suriye’de Esed rejiminin kanlı icraatlarına yürek dayanmıyor. Gün geçmiyor ki yeni katliam haberleri fotoğraf ve video görüntüleri eşliğinde internete düşmesin. Ölenlerin sayısı 80 bini geçti. 1 milyondan fazla muhacir var...

Ve Banyas katliamı... Sözün bittiği yer...

Ama uluslararası kamuoyu sessiz..

Esed ve yandaşlarını kınıyoruz. Daha çok da sûret-i haktan gözükmeye çalışan yandaşlarını.. Esed açıkça laik rejim yanlısı olduğunu, radikal İslâmcılara karşı savaştığını vs. söylüyor. Ama Esed yandaşları İslâm adına, itidal adına, Kudüs müdafaası adına ve Ehli Beyt adına Suriye halkının katledilmesini savunuyor.

Sadece savunmuyorlar, bizzat katliamlara iştirak da ediyorlar. Hem İran Devrim Muhafızları hem Hizbullah bilfiil sahada. Onların desteği olmasaydı bu fesat rejimi bu kadar dayanamazdı zaten. Bunların Türkiye’deki uzantıları da Esed rejiminin katliamlarını kınayanları “Ehli Beyt düşmanı” ilan ediyor...

Nasrallah, Hizbullah olarak Suriye’de olma gerekçelerini “Tekfirci/radikal İslâmcılarla mücadele” olarak açıklıyor. Irkçı, katı laik Baas rejimini İslâmcılardan korumak kimlere kalmış!..

İran’ın ulus devlet siyasetine yanlış dediğinizde, aynı taife, sizi mezhepçi olmakla itibarsızlaştırmaya çalışıyor.

Hizbullah’ın Suriye’deki halk katliamına ortak olmasına dikkat çektiğinizde, Emevi taraftarı iftirasını atarak paradigması yanlış kurulmuş bir tarih tasavvuru üzerinden hesaplaşmaya kalkıyorlar. Irak diktatörü El Maliki’nin, Sünnileri ötekileştirici politikalarını gündeme getirdiğinizde Yezid taraftarı olmaktan kurtulamıyorsunuz.

Kendisini Ehli Beyt’in tek mirasçısı konumuna yükselten bu kesimler Ehli Beyt kılıfı altında zulümleri örtebileceklerini varsayıyorlar. Mızrak çuvala sığmıyor oysa.

Bunlar, Ehli Beyt adını zulümle eşdeğer kılarak en büyük kötülüğü Ehli Beyt’e yapıyorlar.. Müdafaa edilemez zulümlerin üzerine Ehli Beyt sevgisini meşrulaştırıcı bir örtü olarak çekmek nihayetinde Yezid’in yaptığı kadar Ehli Beyt’e kötülük yapmak, onlaın adâlet davasının içini boşaltmak manasına gelir. Esed rejimi ve yandaşları adına Ehli Beyt kisvesi altında resmen nüfuz casusluğu yapmaktır bu.

Suriye’nin Batı sahil kesiminde Ehli Sünnet halk haritadan siliniyor, kadın ve çocuklar katlediliyor, Nusayrî devletini kurmak için bölge Ehli Sünnet’ten temizleniyor. Bu manzara karşısında Başbakan Tayyip Erdoğan partisinin son grup toplantısında vicdan patlaması yaşamış ve zalimlere şöyle seslenmiş:

“Kalbinde Ehli Beyt sevgisi olanlar Banyas’taki katliama seyirci kalamaz. Banyas’taki manzara en az Kerbela’daki kadar acıdır. Katiller de en az Yezid kadar alçaktır. O fotoğrafı görünce adeta çılgına döndüm. Batsın sizin uluslarası siyasetiniz. İsrail’in Şam’a yaptığı saldırı da kabul edilemez. Banyas’taki çocukların feryadı, inşallah Esad’ın sonu olacaktır. Unutmayın sabreden, zafere ulaşır. Suriye inşallah zafere ulaşacaktır.”

Erdoğan, aslında Ehli Beyt adını kullananların bu mübarek insanlara nasıl kara çaldıklarını fâş etmiştir. Çok ucuz bir numarayı yüzlerine çarpmıştır.

Gücü elinde tutan ve sesi gür çıkan Şiîler maalesef farklı düşünen diğer Şiîleri de aynı şekilde itham ediyorlar.

Bunun en çarpıcı örneği, 1981-89 yılları arasında, İran’da başbakanlık yapmış Mir Hüseyin Musevî ve İmam Humeynî’nin talebelerinden ve yakın mücadele kadrosundan Mehdî Kerrubî’dir. Hâkim siyasi yapı kendilerinden farklı düşünen bu insanları hükümete bağlı gazeteler ve onların uzantıları üzerinden ‘Yezid’in askerleri’ diye karalayıp durmaktadır.

Tarihin garip cilvesidir, devrim raydan çıkınca kendi çocuklarını bile yemeye başlar..

Diyeceğimiz o ki, Ehli Beyt’i sevenler onların adâlet mirasının bu şekilde aşağılanmasına itiraz seslerini yükseltmelidirler.

YENİ AKİT