DTPyi kendisine rağmen açık tutmaya çalışmak

Gülay Göktürk

Evet, yapmaya çalıştığımız şey tam olarak bu...

Epey uzun bir zamandır, Türkiye'nin bütün demokratları el ele vermiş DTP'yi DTP'ye rağmen açık tutmaya çalışıyoruz.

O kendini kapattırmak için çırpınıyor, biz ise koro halinde Anayasa Mahkemesi'ne yalvarıyoruz, aman kapatma diye...

DTP parlamentodaki kısa hayatı süresince Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın dolgun bir iddianame yazması için elinden geleni yaptı. Parti kapatmanın ne kadar zorlaştırılmasını savunursanız savunun bütün bu sınırları aşmayı başardı! Venedik Kriterleri'nin bile kolay kolay kurtaramayacağı bir noktaya geldi. Hani, belki dosyadaki deliller eksik kalmıştır diye, Emine Ayna karardan önceki son konuşmalarıyla delillerin tamam olmasını garanti altına aldı.

Öyle ki, gelinen bu noktada bir terör örgütüyle olan organik bağını bu kadar açık deklare eden bir partinin demokratik rejim içinde siyaset yapmasını savunmak hiçbir demokrat için kolay görünmüyor.

Ama öte yandan, kapatma kararının siyaseten doğru olmadığını; kötü sonuçlar vereceğini, özellikle Açılım'ın geleceğini olumsuz etkileyeceğini düşünüyor ve bu ikilem içinde ne yapacağımızı bilemiyoruz. DTP'nin yaptığı hataların faturasının Kürt halkına çıkarılmasına, sonuçta onun temsil hakkının elinden alınmasına, onun umutsuzluğa kapılmasına ve belki bu umutsuzluk içinde şiddete meyletmesine gönlümüz razı olmuyor.

Bu durumda yapabildiğimiz tek şey, Anayasa Mahkemesi'ni siyasi düşünmeye ve siyasi davranmaya çağırmak oluyor!

X x x

Her neyse, sonuçta bu hikâye de bu hafta içinde sonuçlanacak.

Ya DTP muradına erecek ve kapatılacak ya da biz, yani demokratik kamuoyu ve Anayasa Mahkemesi'nin siyasi yarar açısından düşünen üye çoğunluğu onu kendine rağmen kapattırmamayı başaracağız.

Ama doğrusu ben, özellikle son dönemde yaşananlara baktıkça, bunun artık çok da önemli olmadığını düşünmeye başladım.

Geldiğimiz noktada tekrar başa sarıp bakalım:

Biz DTP'nin açık kalmasını ne için istemiştik bu kadar?

Kürt halkının muhatap alınacak bir temsilcisi olsun diye... Demokratik reformların yürütülmesi sırasında Kürt halkıyla parlamento arasında bir bağ olsun diye...

Ama DTP kendisinin muhatap olamayacağını kendisi söyledi. Beni değil, Öcalan'ı muhatap alın dedi açıkça. Zaten Kürt halkının taleplerini, çıkarlarını, duyarlılıklarını temsil için de hiçbir şey yapmadı. "Fırat'ın Doğusu" aydınlanırken, Kürtler'in acılı tarihi ceset çukurlarından çıkıp aydınlığı kavuşurken bile heyecan duymadı, ilgilenmedi, bu aydınlanmayı hızlandırmak ve genişletmek için parmağını kıpırdatmadı. Devletin resmi televizyonunda Kürtçe bir kanal açılması bile sevindiremedi DTP'yi. Kendi başına bir devrim niteliğindeki bu reforma bile kulp takmaya, küçümsemeye çalıştı.

Öcalan'ın kurtarılması, kurtarılamıyorsa da muhatap alınması bunca yıllık siyasi faaliyetinin tek amacı oldu.

Ve bu durum, kaderinin Öcalan'ın kaderine endekslenmesine tepki duyan milyonlarca Kürt'ün gözleri önünde yaşandı.

Parti bu haldeyken kapatılsa ne olacak, kapatılmasa ne olacak...

Bence hepimiz psikolojik olarak, DTP'nin varlığını Açılım'ın kilidi olarak görmekten kurtulmalı, eğer bir kapatma kararı çıkarsa paniğe kapılmamalıyız.

Açılım bu karardan ve DTP'den bağımsız olarak sürmeli ve sürecektir.

Eğer DTP varlığını sürdürürse, onu Kürt sorunun çözümünün önünde bir engel olmaktan çıkarıp pozitif bir unsura dönüştürmek için siyaseten mücadeleye devam edeceğiz.

Kapatıldığı takdirde ise gasbedilen hakları ve talepleri hiçbirimiz için meçhul olmayan koskoca bir kitle orada duruyor. O kitleye kulak vererek, onunla empati kurmaya çalışarak ve Kürtler'in yakın zamanda kendi içlerinden çok daha sağlıklı yeni temsilciler, yeni muhataplar çıkaracağını umarak ilerlemeyi sürdüreceğiz.

BUGÜN