Dost ateşi

MUSTAFA ÖZCAN

İsrail’in Şam civarında kimyasal silahların var olduğu sanılan depolara saldırısıyla ilgili birbirinden farklı iki yorum biçimi var. Bunlardan birisi İsrail’e, diğeri de Suriye yönetimine ait. Seç, beğen al! İsrail’in saldırıyla alakalı yorumu şu: Bu silahlar muhaliflerin eline geçebilirdi ve bundan dolayı da ‘dost ateşi açmak pahasına’ bir önleyici saldırıyla tehlikeyi savuşturduk! Time dergisi ‘Batılı kaynaklara dayanarak’, İsrail’in Suriye içinde birkaç hedefi vurduğunu yazdı. Habere göre, saldırıya onay veren ABD’li yetkililerin, “İsrail’in bölgedeki kimyasal silah depolarının muhaliflerin eline geçmesi ihtimaline binaen Halep bölgesine de bir saldırı düzenleyeceğini” sanıyordu. Haberde, ABD ve İsrail’in kimyasal silahların sadece Hizbullah’ın değil, el Kaide bağlantılı grupları da kapsayan muhaliflerin eline geçmesinden de çekiniyor (Taraf, 3 Şubat 2013). Kısaca bu saldırı ileride Suriye rejiminin bu silahların kontrolüne kaybetmesi ihtimaline karşı yapılmıştır. Nitekim, Lavrov bunu teyit eden ifadeler kullanmış ve kimyasal silahların rejimin kontrolünde ve emin ellerde olduğunu söylemiş ve bu nedenle ‘dost ateşine’ gerek olmadığını ifade ve telkin etmiştir. Cihad Makdisi de Suriye’nin elinde kimyasal silah olduğunu doğrulamasının ardından bunların içeride halka karşı değil de dış saldırı ihtimaline karşı savunma amaçlı olarak kullanılabileceğini söylemişti. Böylece belirsizlik politikasının dışına çıkmıştı. Bu ifadeleriyle metne sadakatini kaybettiği veya yazılı metnin dışına çıktığı varsayıldığı için üstleri tarafından kızağa çekilmiş ve ondan sonra da sırra kadem basmıştı. Hala da ortada yok. Defterini dürdüler ve ipini çektiler. Beklenen İsrail saldırısı gerçekleşti yine Suriye’nin azınlık rejiminden çıt çıkmıyor. İsrail ve Batı’nın Suriye’de iki kırmızı çizgisi var. Silah bağlamında kitle imha silahları ve bu meyanda kimyasal silahlar. İdeolojik bazda veya zeminde ise İslamcılar. Özellikle de radikal olarak nitelenenler.

¥

ABD, daha Irak’ı işgal etmeden önce siftah olarak Talabani gibilerin rehberliğinde Ensaru’l İslam güçlerini vurdu. Mali’de de yine ABD’nin himayesinde Fransızlar Ensaruddin örgütüne çullandılar. Suriye falan akıllarına gelmiyor. ABD ise Suriye’de Cephetü’n Nusre örgütünü terörist örgüt olarak ilan etti. Kendi halkına saldıran Suriye rejiminin terörist olduğu hala akıllarına gelmiş değil. Esat sonrasında Suriye’de iki tehlikenin bir araya gelmesinden endişe ediyorlar. İdeolojik olarak İslamcılar ve silah olarak kimyasal silahlar. Savaşa kadar kimse kimyasal silahların varlığını gündeme getirmedi? Bilmiyorlar mıydı?

İsrail’in Suriye’de mutasavver kimyasal depolara saldırısıyla ilgili ikinci yorum ise Suriye rejiminin yorumu. Evlere şenlik! Bu yoruma kargalar bile güler. Son günlerde kanıksandığından ve ilaveten meşruiyetini vurgulamak için sık ekrana çıkan Beşşar Esat İsrail’in Suriye’nin istikrarını hedef aldığını söyledi. Birincisi, kendi vehminin dışında Suriye’de istikrar falan yok. Bilakis İsrail istikrar olmadığı için tesisleri vurdu. Rejimin geleceğini ve depolar üzerindeki denetimini garanti görseydi saldırmazdı. Aksi takdirde şimdiye kadar niye saldırmadı? Suriye’den mi korktu? Korkmadığı önceki saldırılarından belli.

¥

Bir de Beşşar Esat’ın açıklamalarını mefhumu muhalifinden (ters açıdan) okuyacak olursak: Demek ki bugüne kadar ‘kaşı sırtımı, kaşıyayım sırtını’ politikası izlemişler. Yani birbirlerinin istikrarını gözlemişler ve gözetlemişler. 40 yıldır Golan sınırlarındaki suskunluğu neye borçluyuz? İsrail neden kimyasal depoları vurmuşsa aynı nedenden dolayı Suriye’deki olaylarla birlikte Golan Tepelerine duvar çekmeye başlamıştır. İslamcı iktidarlara hazırlık olarak. Beşşar gayri ihtiyari olarak İsrail’in ülkesindeki istikrara hizmet etmesini beklemektedir! Bu beklenti yerinde olmakla birlikte Beşşar Esat İsrail’in istediği istikrar düzeninin devamını getiremiyor ki! İsrail de dost ateşi pahasına geleceği için riskli gördüğü depoları havaya uçuruyor! Olan bitenin başka bir izahı olabilir mi? Suriye’nin saldırı yorumuyla ilgili ‘inci’ kabilinden başka açıklamalar da var. Savunma Bakanı Fehd Casim Fureyc şöyle diyor: İsrail bize saldırmadı misillemede, mukabelede bulundu! Bu cevap karşısında o değil siz küçük dilinizi yutabilirsiniz! Şöyle diyor: Biz onun adına bizimle bilvekale savaşan tekfircileri katlediyoruz! İsrail buna dayanamadığı için geldi bize saldırdı ve misillemede bulundu. Bu cevaba ne buyrulur? Yüzüne tükürdüklerinde ‘yağmur yağıyor’ diyen adamın durumuna benzemedi mi? Muhaliflerin onlarca defa depolara saldırdıklarını ama bu görevi tamamlayamadıkları için İsrail’in devreye girdiğini söylemektedir.

Bu saldırı İran, Suriye ve Hizbullah cephesi için skandal olmuştur. Saldırıyı bu tür bahanelerle sineye çekiyorlar. Ama bütün dünyanın gözü önünde halka yönelik saldırılar devam etmektedir. Hadi diyelim ki şimdi iç kargaşadan dolayı İsrail’e cevap veremiyorlar! Peki, 2007’de neredeydiler? Elleri nal mı topluyordu? İsrail’den nüfusları mı az yoksa iradeleri mi? Cevabı hiç verilemeyecek sorular.

Suriye rejiminin yalancı palavracı olduğunu biliyoruz da Şam rejimi kimin çırağı? İran’ın çırağı. Bugünkü gelişmeleri izah edecek Esat’ın ortalığa saçılan ve The Guardian’ın ele geçirdiği ve yayınladığı (Esat’ın emailleri) belgelerine bakalım. Halkıyla savaşan Esat’a İran’ın iki telkini var: “Dikkatleri başka yöne çekmek için sözel olarak İsrail’e saldır ve konuşmalarında Filistin meselesini merkeze al (http://members.sitegadgets.com/Restuvus4/board/15873.html).” Cevap olarak yaptıkları laf salatalığı da bunun göstergesi. Lakin Halit Meşal bu oyunu bozmuştur. “Rejimin şemsiyesi veya sütresi görünmemek için Suriye’den çekildik’ demiştir. Suriye’den çekilmeyenler ise direniş aldatmacasıyla Baas ve Nuseyri rejimin gerçek hamileridir. Bunu kabullenmiyorlarsa işte İsrail, işte er meydanı!

YENİ AKİT