Dörtyol’dan Hakkari’ye, Aynı Zihniyet

GÜNEY UZUN

İstanbul’da yada batı illerinin herhangi bir yerinde birileri çıkıp evlerinizi, iş yerlerinizi Kürtlere, BDP’ye oy verenlere kiralamayın, kiralarsanız acık hedefimizsiniz ve olacaklardan biz mesul değiliz derse acaba tepkimiz ne olurdu? Herhalde bu faşist, ırkçı uygulamaya karşı tepkimizi ortaya koyardık. Bunun kardeşliğe değil, faşizme ve militarizme hizmet ettiğini söylerdik.

Peki bunu Kürt(çü)ler yaparsa ne yapmamız lazım. Dün Hakkari de imzasız bildiriler dağıtılmış. Dağıtıldığını ANF (Fırat Haber Ajansı) den öğreniyoruz. Bu bildirilerde aynen şu deniliyormuş.

"Hakkari ilimizde devletin Kürt halkı üzerinde imha, inkar, ajanlaştırma ve fuhuşu yayma politikaları yürütüldüğü herkesçe bilinmektedir. Kürt halkının yurtseverliğinden ve iyi niyetinden yararlanıp kiraladıkları evler fuhuş yerine dönüştürülmektedir. Evlerini uzman, polis ve cemaatçilere veren kişilerin evleri açık hedefimizdir. Oluşacak herhangi bir zarardan sorumlu değiliz ve bu inisiyatif olarak son uyarımızdır."1

Öncelikle artık Kürt halkı üzerinde eskisi gibi komple bir imha ve inkar politikasının olmadığının ve bunun sırf bir propaganda malzemesi olarak pompalandığını belirtmek gerekir. Kürt Sorunu konusunda özellikle mevcut iktidarla beraber çözüm arayışlarının cılızda olsa başladığına şahit olduk. Bunun yeterli ve sonunun gelip gelmeyeceğini ya da sorunu ne kadar ve ne şekilde çözeceği ise başka bir tartışma konusudur. Politik ve siyasi olarak kendinin karşısındakine göre konumlandırıp sorunların varlığı ile hayat bulan her anlayışının sorunun çözümü konusunda tepkisi farklı olabilmekte. Devletin PKK üzerinde bir imha politikasından bahsedebiliriz. Eğer Kürt halkı eşittir PKK değilse bunun genellendirilmesi ve vurgunun altının çizilmesi ancak ajitasyondan öteye gitmeyecektir. PKK’nın politik olarak tabanını AKP ye kaptırmamak için devletle AKP yi özleştirme politikasına gittiğini ve AKP binalarının acık hedef haline geldiğini görüyoruz. Öyle ki Silopi de AKP ilçe binasına Molotof ile saldıran PKK’lılara karşı silah ile ateş eden partili görevliler “AKP’liler eylemci gençlere saldırdı”2 şeklinde çok rahatlıkla haber yapılabilinmekte.

Askere, polise evinizi vermeyin deniliyor. Araya cemaatçilerde eklenmiş. Asker ve polise ev vermekle devletin fuhuşu yayma politikası arasında nasıl bir bağ kurulduğu açıklanmıyor. Burada asıl söylenmek istenen fuhuş maskelemesi arkasında direk asker ve polise şehrin içinde evler vermeyin. Belki bir sonraki bildiri ile tayinle oraya gelen tüm Kürt olmayan memurlara da evlerin verilmemesi gerektiği emri(!) verilecek. Bu kirli savaşın bir tarafı olarak polis ve askeri düşman görebilirsiniz. Sizin hedefiniz olabilir. Ancak örneğin onların kaldığı evler, aileleri, lojmanları da acık hedef midir? Yada Temmuz ayında Hakkari Yüksekova da sokakta dolaşan bir asker sivil olduğu halde sokak ortasında infaz edildi. Hanı eskiden sokak ortasında PKK’ya destek olduğundan şüphelenenler infaz ediliyordu ya. Aynı şekilde bu sefer PKK sokak ortasında infaz yapmış oldu. PKK silahıyla gücüyle bölge halkına devletten ihale alıp askere malzeme taşıyarak geçimini sağlayanları bile tehdit ediyor. Bölgede yoksulluğun, fakirliğin, işsizliğin diz boyu olduğunu düşündüğümüzde, her gün kepenk kapattırılan esnafı düşündüğünüzde artık kendi halkına kendi halkı için eziyete varan bir durumun farkındalığı ortaya çıkmakta.

Cemaatçilere ev vermeme ise tam anlamı ile PKK zihniyetinin ortaya konulması açısından önemlidir. İslami duyarlılığa karşı aynı Kemalist rejim gibi antipati ve düşmanlık besleyen bir zihniyetin düşmanı ile aynı bakış acısından Müslümanlara bakması doğaldır. Cemaat evlerinin nasıl fuhuş yerine dönüştürüldüğünün izahının da olması gerekir. Asker ve Müslümanlar aynı potada birleştirilip düşman ilan edilmiş. Yanı alternatif yok. Askersiniz düşmansınız, askere parasal kazanç için ev kiralıyorsunuz düşmansınız, Müslümansınız düşmansınız. Tek dost kim PKK. Ya bizden siniz yada düşman. TSK’nın ona yakın olanları vatansever ilan edip diğerlerini hain ilan etmesi gibi PKK da kendisinden olmaya mecbur edip, olmayanları yurtsever olmamakla, hedef olmakla tehdit ediyor.

Artık evlere saldırmayı düşünen bir hareketin barıştan, kardeşlikten, demokratik bilmem neyden bahsetmesi herhalde gülünç düşmekte. İnegöl’de ve Dörtyol’da Kürt kökenlilere karşı yapılan saldırılara karşı tepki koyarken mağduriyet ve mazlumluk üzerinden zalimane düşünce ve eylemler üretenleri de görmemiz gerekmekte. Kürt kökenli olanların batıda rahat yürüyemediği, evlerinin ve mallarının güvenliği konusunda şüpheleri olduğu bir atmosferde nasıl kardeşlikten ve silahların susmasından bahsedebilirsek, Kürt illerinde artık asker ve polislerin aileleri, evleri de hedef haline getirilmişse, sokak ortasında infazlara girişiliyorsa en az Türk ırkçıları kadar Kürt ırkçıları da bu kandan vebal sahibi olacaktır. PKK’nın döşediği kara mayınlarından ölen sivil insanların mağduriyetinden bahsetmek bile artık çok sıradan kalmakta.

Bu tam bir kirli savaş ve PKK ve onun takipçileri düşmanına öykünen ve onla savaştıkça düşmanı gibi aynileşen bir şekle bürünmekte. Batıda Kürtlere, doğuda ise Türklere yada sivillere karşı yapılan ırkçı saldırılılar aynı İslam dışı merkezden beslenmekte. Milliyetçi, ulusçu, şövenist, ırkçı her yaklaşım barış ve adaletin değil, zulmün, baskının ve totaliter bir düşüncenin temsilcileri olabilirler. Barış, adalet ve özgürlük ise kendini tüm bu kirlerden arındırmış Müslümanların şiyarıdır.

 

Dipnotlar:

1- http://www.firatnews.org/index.php?rupel=nuce&nuceID=31093

2- http://www.firatnews.org/index.php?rupel=nuce&nuceID=31082