Davutoğlunu ne yapmalı?

Ahmet Taşgetiren

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da çok oluyor!

Memlekete eksen kaydırıyor! Türkiye'yi hayallerinin peşinde koşturmak istiyor! Götürdü ülkeyi İran'a yamadı, yok Hamas'a bitiştirdi, yok Amerika ile başını derde soktu, yok İsrail'le savaşın eşiğine getirdi! En son söylediği ise felaket!

Evet, şimdilerde Ahmet Davutoğlu için bir tek darağacı kurulmadığı kaldı. Kaldı ki, cellatlığa bile soyunanlar çıktı.

Şimdi Davutoğlu'nun en son söylediği üzerinde kıyamet kopuyor.

Söylediği iddia edilen söz şu:

"-Yakında Kudüs başkent olacak ve hep birlikte gidip Mescid-i Aksa'da özgürce namaz kılacağız."

Davutoğlu'nun bu sözü, 17 Arap ülkesinin dışişleri bakanları önünde söylediği ifade ediliyor.

Eleştiriler, Davutoğlu'nun Arap dışişleri bakanlarını, "gaza getirmek" adına böyle bir hamasi söyleme yöneldiği tarzında.

Ve eleştiriler, sakin tabiatlı Davutoğlu'nun bile son dönemde, Arap dünyası hesabına Türkiye'yi aşırı angajmanlar içine sürüklediği, böylece ülkeyi, Amerika'nın ve İsrail'in gazabına hedef haline getirdiği yönünde...

Peki bu eleştiriler ne kadar haklı?

Gerçekten sakin tabiatlı Davutoğlu da "gaza getirme" gibi bir savrulma içine mi girmiş bulunuyor yoksa Kudüs'le ilgili, aslında olması gereken bir makul çözüm çerçevesini mi seslendirmiş oluyor?

Kudüs gerçeğini bilmeyenler ve İsrail'in oldu bittisini içlerinde meşrulaştıranlar anlamayabilir ama dünyanın gündeminde ve Filistin sorununun tam göbeğinde çözüm bekleyen bir Kudüs sorunu var.

Buradan duyurabileceğimiz tüm kulaklara duyuralım:

-Kudüs işgal altında beyler. İsrail'in işgali altında. Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Doğu Kudüs de işgal altında.

-Ve Kudüs İsrail'in babasının malı değil!

Şayet Türkiye'den gidip de, Mescid-i Aksa'da iki rekat namaz kılmak isterseniz, sizi kapıda İsrailli iki asker karşılar, önce Müslüman olup olmadığınızı test etmek adına size Fatiha suresini okutturur ancak -İsrail askerine- Müslüman olduğunuzu ispat edebilirseniz içeri girebilirsiniz.

Filistinliler için Mescid-i Aksa'ya girmek daha da zordur.

İsrail yönetimi der ki bir gün, "Bundan böyle 40 yaşın altındakiler giremeyecek Mescid-i Aksa'ya..."

40 şaşın altındakiler giremez olur.

Ahmet Davutoğlu ne desin?

-Kudüs ve Mescid-i Aksa, işgal altında kalmaya devam etsin mi desin? Unutun beyler artık Kudüs'ü, Mescid-i Aksa'yı bir bardak su için onların üstüne mi desin?

Kudüs'ün özgürleşmesini savunmak sadece Araplar'a mahsus bir iş mi olmalı?

Herkes bilir ki Kudüs, "Üç semavi dinin hatıralarıyla dolu" bir beldedir. Vatikan da Kudüs'ün Yahudileştirilmesine isyan eder Türkiye de...

Kudüs işgal edilmiş ve İsrail tarafından başkent ilan edilmiş.

Bu gaspa dünya razı mı olacak? Silah kuvvetiyle toprak gaspı ne zamandan beri meşru kabul ediliyor?

Doğu Kudüs ki, bütün BM belgelerinde Filistinliler'e ait olarak görülüyor ama orada da İsrail tahakkümü söz konusu. Her gün bir bölgeye el konuluyor, orada yeni yerleşim alanları oluşturuluyor. Amerika dahil bütün dünya rahatsız bundan. Böyle bir zorbalığa Türkiye'nin karşı çıkmasından daha tabii ne olabilir?

Bugün, "Ortadoğu'da sorunların anası" diye ifade edilen Filistin meselesinin üç önemli ve üç sancılı ayağından birisi Kudüs'ün statüsüdür.

Diğer ikisi, Suriye toprakları dahil, işgalin sona erdirilmesi ve ülke dışına çıkarılmış, yüz binlerce Filistinli mültecinin yurtlarına dönebilmesidir.

Ahmet Davutoğlu'na bizde, yani içeride gösterilen tepki, aslında İsrail'in oluşturmaya çalıştığı işgal statüsünün, zihinlerde bir ön kabul haline gelmiş olmasının sonucudur.

Oysa Davutoğlu, tabii olanı ve meşru olanı söylüyor.

Aslında bu iş, varıp gene o "eksen kayması" terörüyle buluşuyor.

Evet, eksen kayması terörüyle...

Bu eksen kayması söylemi artık Türkiye'nin dış politikadaki alan genişletme çabalarına ve bunun getirilerine karşı açık bir ablukaya dönüşmüştür.

Türkiye, eksen kayması söylemi ile resmen terbiye edilmek ve global güçlerin Türkiye'ye tayin etmek istediği statüye mahkum edilmek isteniyor.

Maalesef içeride, Erdoğan hükümeti ile hesabı bulunanlar ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na karşı hasetle yoğrulanlar, dışarıda pişen bu söylemi, kopyalayarak içeriye taşıyorlar.

Ahmet Davutoğlu'nu şu veya bu sebeple boğabilirsiniz ama Filistin sorunu, Kudüs sorunu çözülmeden çözülmez ve Filistin sorunu çözülmeden de bu coğrafyada barış hayaldir.

Geriye kalan ise savaş alıp savaş satmaktır. Hem de İsrail hesabına...

Peki Akif Beki'nin yaptığı ne mi?

Onu da ahlakçılar değerlendirsin.

BUGÜN