Davetçinin Sakınması Gerekenler

MUHLİS KILIÇ

Disiplinsizlik Ve Düzensizlik

İslami davet çalışmaları her ne kadar gönüllülük esaslı yapılıyorsa da, bu çalışmaların belirli bir düzen ve disiplin içerisinde yapılması gerekir. Zaten bu bahsettiğimiz iki durum, birbirine engel durumlar değildir. Belirli bir düzen ve disiplin dahilinde yapılmayan çalışmaların başarısız olmaları kaçınılmazdır. Bu çalışmaların başarılı olma ihtimalleri yok değildir ancak bu başarı, tam ve anlamlı bir başarı değildir. Yine bu başarılar, tevafukken alınmış olup kalıcı olmayan başarılardır.

Disiplin ve düzen derken, birilerinin diğerlerine mutlak manada itaat etmeleri, görevini yerine getirmeyenlerin cezalandırılması gerektiğini kastetmiyoruz elbette. Burada kastettiğimiz şey, davet çalışmalarında bulunan kimselerin, sorumluluklarını bilmeleri gerektiği hususudur.

Yüce Allah, müslümanların kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlamalarını emretmiştir. (61/4) Bu anlamda davet çalışmalarında bulunan kimseler, aynı hedefe yönelmiş bir cemaat olmak zorundadırlar. Bir topluluk meydana geldiğinde kaçınılmaz olarak o toplumun idarecileri de olacaktır. Kur’an’da ‘’Ulu’l-emr’’ diye vasıflandırılan bu idarecilere itaat de Allah’ın emridir. (4/59)

İslam davetçisi, en temelde ne yaptığının bilincinde olmalı, davetin nasıl yapılacağı, kimlere ne şekilde götürüleceği üzerinde kafa yormalı, bu bağlamda kendisine bir yol haritası belirlemelidir. Beraber davet çalışmasında bulunduğu kardeşlerle istişare edip yapılacakları ortak bir akılla belirlemeli ve onları uygulama konusunda sebat etmelidir.

Yapılan çalışmalar belirli periyotlarla değerlendirilmeli, eksikler tespit edilip giderilmelidir. Çalışmaların seyri belirli tablo ve grafiklerle ortaya konulmalıdır. Çalışmalar, geçmiş yıllarda yapılanlarla karşılaştırılıp her zaman daha iyisi hedeflenmelidir.

Her ne kadar amaçları, Allah’ı razı etmek olmasa da bazı grupların, partilerin, oluşumların düzen ve disiplin dahilinde çalıştıklarında başarıyı elde ettiklerine hepimiz şahit olmuşuzdur. Öyleyse İslam davetçisi bu konu üzerinde tekrar düşünmeli, disiplinsizlikten ve düzensizlikten sakınmalıdır.

Can Ve Rızık Korkusu

Can ve rızık korkusu da İslam davetçisinin sakınması gereken özelliklerdendir. Bizler müslümanlar olarak rızkın Allah tarafından verildiğine iman etmişizdir. (51/58) Yine Allah’ın izni olmadan hiç kimsenin bize zarar veremeyeceğine de bize fayda dokunduramayacağına da inanıyoruz.

İslam davetçisi, bu dünyanın geçiciliğini sürekli hatırlayarak kendini, can ve rızık korkusundan uzak tutabilir. Öyle olmadığında bir de bakıyorsunuz, hayatın amacı sanki para kazanmak olmuş. Para kazanma hırsı insanı çepeçevre kuşatmış ve bütün hesaplar onun üzerine yapılır olmuş.

Para kazanma hırsı, İslam davetçisinin kesinlikle sakınması gereken bir özelliktir. Bunu söylerken davetçi para kazanmasın veya çalışmasın demiyoruz elbette. İslam davetçisi, her konuda olduğu gibi bu konuda da dengeli olmaya çalışmalı, ne herşeyi para kazanmaktan ibaret görmeli ne de hiçbir işte çalışmayarak başkalarına muhtaç olacak konuma düşmelidir.

Bir işi olup temel ihtiyaçlarını giderebilecek miktarda para kazanan bir İslam davetçisi, zamanının büyük kısmını İslami davet çalışmalarına ayırmalı, ikinci bir iş yapma çabasında olmamalıdır.

Para kazanma hırsı ibrenin bir ucu, diğer ucunda ise bir yerden sonra hastalığa dönüşen çalışmama konusu. Yaşadığımız ülkede üniversite okuyan insanlar çoğu zaman atanamamakta ve bir iş bulamamaktadırlar. Ne yazık ki böyle kimselerin sayısı gün geçtikçe de artıyor ve bu durum etrafımızda bulunan kişilerin de bir sorunu haline geliyor.

Böyle bir durumla karşı karşıya olan bir davetçi farklı alanlara yönelmeli, çalışmayıp boş oturmakla bir şeylerin elde edilemeyeceğini unutmamalıdır. Çalışmadan durmanın, belirli bir yerden sonra bir karakter halini alacağını ve bir yerden sonra bu durumun davetin önünde bir engel olacağını da bilmelidir. Yine bu durumun belirli bir yerden sonra tembelliğe sebep olacağını da aklından çıkarmamalıdır.

Tembellik davetçinin sakınması gereken bir özelliktir. Peygamber efendimiz (sav), bir hadislerinde ‘’Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Göbek bağlamak, çok uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır” diyerek bu konuya dikkatlerimizi çekmiştir. Yine O’nun,  “Allah'ım tembellikten ve âcizlikten sana sığınırım”diye dua ettiği de belirtilmiştir.

Peygamber efendimiz, (sav) her konuda olduğu gibi bu konuda da bizlere güzel örneklikler bırakmıştır. O, "Helal rızık aramak her Müslümana vaciptir." hadisiyle bizlere çalışmamız ve başkalarına yük olmamamız gerektiğini belirtmiştir.

İslam davetçisi de kendisine yakışır bir tarzda bu dünyaya dalmadan hem ahireti, hem de dünyası için çalışmalıdır.

Mükemmeliyetçi Anlayış

İslam davetçisinin yaptığı çalışmaların, belirli bir düzen ve disiplin içerisisinde olması gerektiğini yukarıda belirttik. Disiplin ve düzen anlamındaki anlayış, ileri boyutlara vardığında da sakınılması gereken bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu durum, mükemmeliyetçi anlayış olarak kendini göstermektedir.

Düzensizlik ve disiplinsizlik gibi mükemmeliyetçi anlayış da İslam davetçisinin sakınması gereken özelliklerden biridir.

Mükemmeliyetçi anlayışa sahip bir kimse, her şeyin en ince hesaplarını yapar ve bu durum çoğu zaman yapılan işin düzgün yapılmamasına sebep olur. Böyle kimseler, en ufak bir hataya tahammül edemezler ve bu küçük şeylerin her şeyi yerle bir ettiğine inanırlar. Bu insanlar etraflarında bulunan her şeyi kontrol altında tutmak isterler.

Mükemmeliyetçi anlayışa sahip biri, her şeyin en iyisini kendisinin bildiğini düşünür. Mükkemmeliyetçi anlayışın, insanı bir yerden sonra hiç bir şey yapmamaya da götürdüğünü unutmamak gerekir.

İslam davetçisi, bu dünyanın neresine giderse gitsin, sıkıntıların olaağını bilmeli ve mükemmeliyetçi anlayışa kapılmadan yaptıı işe gereken önemi vermelidir. Yani kısacası İslam davetçisi, uçlarda dolaşmamalıdır.

Eleştiriye Açık Olmamak

Eleştiriye açık olmamak da davetçinin sakınması gereken özelliklerdendir. Davetçi, gerek etrafındaki kardeşlerinden gerekse de ilgilendiği, kendilerine İslamı tebliğ ettiği insanlardan olsun, kendisine yapılan eleştirileri dinlemelidir. Yeri geldiğinde özeleştiride bulunabilmeli ve hatalarını kabullenen bir anlayışa sahip olmalıdıır.

Eleştirildiği konuyla ilgili kendi durumunu gözden geçirmeli ve kendini o konularda düzeltmelidir. Allah’a, kardeşlerinin gözüyle kendi eksiklerini kendisine gösterdiği için hamdetmelidir. Etrafında kendisini uyaran insanların olmasının büyük bir nimet olduğunu unutmamalıdır.

Davetçi, eleştiriye açık olmamanın bir yerden sonra kendisini kibre götüreceğini bilmeli ve kalbinde zerre kadar kibir olduğunda cennete giremeyeceğini de unutmamalıdır.

Bu anlamda davetçi kendini kinden, öfkeden, gururdan ve riyadan da uzak tutmalıdır.

Bir Konu Hakkında Peşin Konuşmak

İslam davetçileri, hayatlarının İslamla kesiştiği yıllarda belirli bir heyecan içerisine girerler ki bu durum pek tabidir. Davetçilerin bu heyecana bağlı olarak o dönemde yaptıklarının bir kısmından dolayı sonra ki yıllarda pişmanlık duyduklarına şahit olmuşumdur. Bu durumu ağabeylerden biri şu şekilde anlatıyordu:

‘’Allah bizi affetsin, o dönemlerde Kur’an’la yeni tanışmış ve birçok meseleyle ilgili de yeni şeyler öğrenmeye başlamıştık. O heyecanla bizler, etrafımızdaki insanlara da o öğrendiklerimizi aktarmaya çalışırıdık. Bu yaptığımızı her ne kadar samimi duygularla yapıyor olsak da, o dönemde bazı konularda söyledikleirimizin sonraki yıllarda yanlış veya eksik olduğunu anladık. Şimdi o dönemde o meseleleri anlattığım insanları bulup o söylediklerimi düzelteyim diye uğraşıyorum.’’

Davetçi, insanlara anlatacağı konuyu her yönüyle ve delilleriyle öğrenip pratiğe aktardıktan sonra tebliğ etmelidir. Hiç değilse kendini, o konularla ilgili kesin ve keskin bir dil kullanmaktan uzak tutmalıdır.

İnsanları Kategorize Etmek

Davet çalışmalarında bulunan yapılar, genel anlamda çalışmalarını kendilerine gelen insanlarla sohbet halkaları oluşturarak yürütürler. Kişi sayısı fazla olduğu için için sohbet grupları belirli şekillerde kategorize edilirler ki bu anlaşılır ve makul bir durumdur. Söz gelimi öğrenciler, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite şeklinde gruplandırılırlar. Burada, daha çok gruplardaki bireylerin yaşları gözönüne alınır ve bu durum bir sorun teşkil etmez.

Ne yazık ki sorun, daha çok daha ileri yaşlarda olan kimselerin gruplandırılmasında meydana geliyor. Bu kimselerin, genel anlamda meslek gruplarına göre sınıflandırıldığını görüyoruz. Davetçiler, her ne kadar böyle bir sınıflandırmayı belirli bazı hassasiyetlere göz önünde bulundurarak yapıyor olsa da bu durum bazı sıkıntılara sebep olmaktadır.

Aslında meslek gruplarına göre sınıflandırmanın problemlere sebep olmaması gerekir, ancak gelin görün ki insanlar şeytanların vesveselerine karşı korunaklı değiller. Bu bağlamda böyle bir ayrımın müslümanların kardeşliğine zarar vermesine karşı uyanık olunmalıdır. Böyle bir durumun varlığında başka alternatif çözüm yolları düşünülmelidir. Mesela yaşa göre kategorize etmek gibi.