CHP’nin geçmişi ve geleceği

İddia cazip, vaat milyonlarca ev hanımını ilgilendirdiği için öyle es geçilecek türden değil: “Ben” diyor, Kılıçdaroğlu, “Başbakan olursam, bütün ev kadınlarına maaş bağlayacağım.” Bununla da bitmiyor: “Ben” diyor, “Bütün ev kadınlarını sosyal güvenlik kapsamına alacağım.” Dedim ya, iddia müthiş! Vaat büyük ve cazip… Ama bir sorun var: “Bunu hangi kaynaktan yapacak?” İktidar da işte bunu soruyor: “Kaynağını açıkla.” Cevap: “Benim adım Tayyip Erdoğan değil, Kemal Kılıçdaroğlu, dediğimi yaparım!” Yani, referans kendisi… Sanırsınız ki, bunu kendi kesesinden gerçekleştirecek. İşin asıl ilginç tarafı ne biliyor musunuz? Cumhuriyetle yaşıt bir partinin başındaki adamın kendi ismi dışında teminat gösterememesi…

“Geçmişte yaptıklarımız, gelecekte yapacaklarımızın teminatıdır” diyerek, geçmiş başarılarını geleceğe ilişkin vaatlerine referans gösterememesi…

Cumhuriyetle yaşıt bir parti için ne acınası bir durumdur bu!

Kaba çizgileriyle olaya bir bakın lütfen: 1923’ten 1950’ye kadar kesintisiz iktidardasınız…

İcraatlarınızı sorgulayabilecek, bırakın sorgulamayı, hatta, “Gözünün üstünde kaşın var” diyebilecek kimse yok memlekette… Ortalık süt liman, sadece CHP’nin borusu ötüyor.

Ama en başta açlık kol geziyor…

Köyler, mağara devrini yaşar gibi: Ne yol var, ne elektrik var, ne su var… Şehirler okulsuz, öğretmensiz, ebesiz, doktorsuz…

Çocuklar, salgın hastalıklardan ölüyor.

Camiler ezansız; kasabalar kitapsız, kütüphanesiz…

Memurlar ceberrut! Karakol komutanları alikıran başkesen!. Tahsildarlar acımasız! Ülkenin tümüne baskı ve şiddet hâkim.

Bu kasnak ancak Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle kırılıyor, ancak o zaman halk derin bir soluk alıyor.

27 Mayıs (1960) darbesini hararetle destekliyor CHP. Darbe kargaşası içinde kafası karışan halkın yarım yamalak desteğiyle tekrar iktidar oluyor, ama hiçbir varlık gösteremiyor.

Sonra dönem dönem yine iktidara geliyor: Kâh azınlık hükümeti ile, kâh koalisyonla… Memlekete birkaç eser kazandırabilecek pozisyonlar oluşuyor CHP için… Buna rağmen ortada, “CHP’nin eseri” diyebileceğimiz hiçbir eser yok!

İşte bu yüzden CHP’nin son umudu Kılıçdaroğlu, partisinin mazisini referans gösteremiyor…

İşte bu yüzden, “Yaptıklarımıza bakın yapacaklarımızı görün” diyemiyor.

“Benim adım Kılıçdaroğlu” deme mecburiyetinde tam da bu yüzden kalıyor.

Koskoca partiyi referans almak yerine partiye referans olmak, bir Genel Başkan için çok zor bir durum aslında!

Bunu aşma hesabıyla “Yeni CHP” sloganına yaslanmaya çalışıyor, ama bu slogan da kullanıla kullanıla yalama olmuş durumda…

Hatırlar mısınız, 2010’nun başlarında Deniz Baykal da “Yeni CHP” diye ortaya çıkmıştı: İddiaya göre, “2010 yılı Mayısında CHP yenilenecek”ti…

Milliyet Gazetesi de bunu başlığına çekmişti (dileyen baksın)…

O günden bugüne hiçbir şey değişmedi. Korkarım yine değişmeyecek. Çünkü yine geçmişiyle yüzleşip bir rota düzeltmesi yapamayacak CHP.

Görmek istemedikleri nokta şu: Vitrin, tüzük, hatta genel başkan değiştirmek CHP’yi yenilemez...

Bu tür değişikleri çok gördük.

Ne var ki, CHP’nin değiştiğini hâlâ göremedik.

Sorun şurada: CHP değişen dünyayı algılayamıyor, kavrayamıyor, bu yüzden yerinde sayıyor.

YENİ AKİT