Cennetten dünyaya: İmtihanın başlangıcı

MURAT KAYACAN

İnsanın yeryüzündeki varlığı üzerine düşünmek, aslında kendi iç dünyamıza bakmaktır. Hz. Âdem’in hikâyesi, günümüze âdeta bir projeksiyon tutar. A‘râf sûresinin 24. ayetinde olduğu gibi “Kiminiz kiminize düşman olarak inin…” hitabında, insanın hem dışındaki hem içindeki mücadele hatırlatılır. Bu düşmanlık; nefisle, şeytanla ve bazen kendi zaaflarımızla süren bir sınavdır. Ayetin devamında yer alan “Yeryüzünde sizin için bir süreye kadar yerleşmek ve istifade etmek var.” ifadesi hem varoluşumuzun geçiciliğini hem de bu geçicilikte taşıdığımız sorumluluğu vurgular. İnsanının anlam arayışında kaybolduğu bir asırda bu ayet, bize hayatın bir ceza değil; doğruyu, sabrı ve adaleti öğrenmemiz için açılmış bir imtihan sahnesi olduğunu hatırlatır. Bu yazıda, A‘râf 7/24’ün bu yönüyle bize ne söylediğini, insanın cennetten inişinde saklı olan rahmeti ve hikmeti birlikte düşüneceğiz.

Cennetten İniş ve Düşmanlıkla Sınanma

Yeme yasağı konulmuş ağaçtan yiyen Hz. Âdem, tövbe ettiği ve tövbesi de yüce Allah’ tarafından kabul edildiği hâlde cennetten çıkmak zorunda kalmıştı. Kur'an, -onu, eşini ve o ikisinden var olacak nesilleri de dâhil ederek bu çıkıştan söz eder: “Allah dedi: Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için bir süreye kadar yerleşmek ve istifade etmek var.” (el-A`râf 7/24) der. Ayetin orijinalindeki sıralama, “iniş (statü düşmesi)-düşmanlık (sosyolojik sonuç)-ekonomi (yeryüzünden istifade)” şeklinde olup dünyadaki imtihan olgusunun kuruluş mantığı hakkında fikir vermektedir. Yine “Kiminiz kiminize düşman olarak inin.” ifadesinden hareketle dünya hayatında asıl unsurun dostluk değil, düşmanlık olduğu sonucuna varanlar olmuştur. Dünyada neredeyse savaşsız günün olmayışı bu yaklaşımı destekler niteliktedir.

Gerçek Düşmanlık Nerede Başlıyor?

Ele alınan ayetteki düşmanlığı “erkek ile kadın arasında” bir düşmanlık gibi yorumlayanlar yanılgıya düşmektedir. Zira bu iki cinsiyet arasında düşmanlıktan ziyade sevgi vardır (er-Rûm 30/21). Aksine düşmanlık mü'minlerle, insanoğluna düşmanlığı kalıcı olan şeytanın yolundakiler arasındadır. Bu mücadelenin insanın içindeki hâli ise takva ve fücur arasındaki gerilimdir (eş-Şems 91/8). Yani Allah’ın yolundan gidenlerle şeytan ve dostlarının yolundan gidenler arasındadır. Yine “inin” denirken kastedilenlere şeytan da dâhil edilirse ve söz konusu cennet dünyada olmayan bir cennet ise bu durumda cennetten daha önce kovulan şeytan henüz dünyaya inmemiş olur. Hz. Âdem ve eşiyle o da dünyaya düşmanlar olarak inmiş olur. Söz konusu cennet dünyada bir bahçe ise o zaman da ayetteki “inin” emri, “Çıkın.” anlamına gelir ki bu da güzel bir mekândan zorlu bir mekâna çıkarılmaları yönüyle benzer biçimde bir statü düşmesidir.

Sınırlı Olanı, Sınırsız İçin Kullanmak

Yeryüzünde yaşamın “bir süreye kadar” denilerek ne kadar süreceğinin netleştirilmemesi, bu dünyaya bağlanmamak gerektiği konusunda ibret alanlar için iyi bir hatırlatıcıdır. Dahası, bu ifade yeryüzü kaynaklarının dünya hayatındaki sınırlı kullanım imkânına işaret eder. O hâlde sınırlı olan kaynaklar, sınırsız nimetlere kavuşmak için bir araç olarak görülmelidir. Aracı amaç yapan kaybeder.

Sonuç

A‘râf 7/24, insanın dünyaya inişini imtihanın başlangıcı, insan–şeytan (ve insan–insan) gerilimini ahlâkî mücadele zemini, yeryüzü imkânlarını ise geçici ve sorumluluk yüklü bir emanet olarak çerçeveler. Böylece tevhid–hilâfet–adalet üçgeninde bir dünya tasavvuru kurar. Ayrıca yeryüzüne gönderilişimizi bir ceza değil, emanet bilincine çağrı olarak sunar. İnsan ne tamamen düşmüş bir varlıktır ne de tamamen masumdur; iki hâl arasında gidip gelen, yönünü her defasında yeniden bulmakla yükümlü bir yolcudur. Ayetin “bir süreye kadar” ifadesi, bize hem zamanın hem imkânların sınırlı olduğunu öğretir. Bu dünyadaki varlığımız, tıpkı Âdem’in inişi gibi geçici ama anlamlı bir görevdir. Her kuşak kendi çağının imtihanlarına bu ayet aynasından bakmayı denemelidir. Bugünün insanı için ise en büyük ibret şudur: İmtihan edilmekle insan, cennetten uzak düşebilir. Önemli olan düşüşün ardından, yeniden Allah’a yönelmeyi başarabilmektir.