Cemaat AİHMye de sızmış!

Abdulhamit Bilici

Normal bir insan için bu başlığın saçma ve absürt olduğu açık. Zaten bu, sizin gibi kafa sağlığı yerinde ve normal düşünebilen insanlar için değil. 'Cemaat' ile kafayı bozmuş paranoyaklar için.

Unutmayalım, paranoyaklar her zaman kafayı takacak ve kitleleri de bu yönde maniple edecek birilerini bulmuşlardır. Bir zamanların eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'i ve bugünlerde Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun başına geçen Orhan Birgit'i bile Sertellerin Tan Gazetesi'ni basmaya ikna ettiklerine göre artık düşünün.

Bu hastalıklı fikirleri üreten ve temsil eden dar bir zümre dışında ülkemizde paranoyakların sillesini yememiş kimse de yoktur: Aleviler, dindarlar, Kürtler, azınlıklar, Türkçüler, komünistler, Aleviler, Sabahattin Ali'ler, Bediüzzaman'lar, Menderes'ler, Nazım Hikmet'ler, Hüseyin Avni'ler, Ali Şükrü Bey'ler, Akif'ler, Karabekir'ler, Necip Fazıl'lar, Ahmet Kaya'lar, Musa Anter'ler, Eşref Bitlis'ler, Hrant'lar ve binlerce faili meçhuller... Listeyi uzatsak "Komünizmin Kara Kitabı" gibi korkunç bir eser çıkar karşımıza.

Peki bugünlerde dost görünenleri bile esir etmeye başlayan bu paranoya nedir? "Paranoya, her şeyden şüphe etme, şundan-bundan kötülük geleceği endişesinde bulunma, kendini güvensiz hissetme ve vehimle oturup kalkma hastalığı... Hekimler, psikopatlar arasında paranoyak bünye gösterenlerle ilgili şu hususlara dikkat çeker: 1) Kendine fevkalâde değer verme; kibir, gurur ve çalım... gibi tavırlarla "ben" hipertrofisi; 2) Herhangi bir haksızlığa uğrama, zulme maruz kalma düşüncesi uyaran güvensizlik ve aşırı şüphecilik marazı; 3) Düşünce çerçevesini belirleyecek olan muhakemelerindeki yanlışlık ve hatalardan ötürü vehim yaşama; sonra da içine düştüğü evhamı güçlendirme adına saçma ve gayr-ı mantıkî deliller üretme hastalığı; 4) Nihayet herkesi tutarsız ve güvensiz gördüğünden sosyal uyuşmazlık ve emniyetsizlik bunalımı. Eksik veya tamam, onlara göre paranoya, bazen bu emârelerin hepsiyle, bazen de bir-ikisiyle kendini hissettirir ki; her zaman halkla beraber olsa da böyle birinin cinnetinde şüphe yoktur."

Bu satırlar kime ait biliyor musunuz: Bir psikiyatra mı, yoksa bir psikoloğa mı? Zorlanacağınızı tahmin ettiğim için yardımcı olayım. Hayatında birkaç kez manşetlerden idam hükmü verilen, hemen her darbede hapsi boylayan; darbeli dönemlerde yıllarca kaçak gibi hep takip altında yaşamak zorunda bırakılan, çevresini Türkiye ve dünyada insanlığa hizmet için teşvik ederken her gün medya yoluyla karalanan, devletin zirve noktalarında kendisini ve sevenlerini bitirme hain planları yapılan ve 13 yıldır vatanına hasret yaşayan Fethullah Gülen'e ait. Tam da bugünkü paranoyanın hedefindeki isme yani.

Ocak 2004 tarihli Sızıntı Dergisi'nin başyazısına, kim bilir yine hangi kampanyaya muhatapken yazmış bu satırları. İsteyen yazının tamamını internetten okuyabilir. Paranoyanın yalnız ülkemizde değil, dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde, küçük büyük bütün sosyal/siyasi oluşumlarda baştakilerin, tiranların, diktatörlerin, savaş ağalarının, süper güçlerin ve zorbaların iktidarlarını sürdürmek için başvurdukları hayati bir yakıt olduğuna dikkat çeken Gülen, şöyle noktalamış yazıyı: "Bana öyle geliyor ki, bütün toplum gerçekten cinnet yaşasa dahi, kaba kuvvetin temsilcileri, yalan söylemekten, halkı aldatmaktan, dimağlara vehim pompalamaktan ve herkesi kendilerine benzetmekten vazgeçmeyeceklerdir."

Evet vazgeçmiyorlar. Bugün de 'cemaat' paranoyası her yerde. Mesela içeride ve dışarıda belli çevreler, Ergenekon davasının, polis ve yargıyı işgal eden cemaat mensuplarının uydurması olduğunu söylüyor. Bunca delil, itiraf, silah ve belgeye rağmen cuntacıları yargılayan mahkemelere kanguru mahkemesi; Silivri'ye 'Nazi kampı' deniyor. Neyle suçlandıklarını dahi bilmeyen masum insanların sürekli içeri tıkıldığı; basın hürriyetinin bittiği; 'yüzlerce gazetecinin' hapis yattığı sürekli tekrarlanıyor. O kadar ki son MİT olayında Erdoğan'ı bile hedef almış cemaat.

İşte bu 'yüzlerce' gazeteciden biri de Tuncay Özkan. AİHM'ye başvurdu, mahkeme nakarat gibi tekrarlanan tüm iddiaları inceledi ve avukat-yazar Orhan Kemal Cengiz'e göre ara kararında şunlara hükmetti: "Neyle suçlandığımızı bilmiyoruz" iddiasının geçersizliğine; polisteki sorgulamanın suçu ortaya koyduğuna; Özkan'ın Ergenekon'un aktif üyesi olması nedeniyle tutuklanmasının haklılığına; Ergenekon'dan talimat alarak yayın yaptığı için bunun gazetecilik sayılmayacağına; örgüte üye olmak için illa silahlı kanadında olmak gerekmediğine; Emniyette kötü muamele yapılmadığına..."

Allah aşkına cemaat, AİHM'ye sızmasa hiç böyle karar çıkar mı!?. Peki bu karar, aşırı hürriyetçi ve adaletperver basınımızda manşet oldu mu? Malum çevreler, aynı nakaratı tekrardan utanacak mı? Tabii ki hayır. Niye sıkılsınlar ki, paranoyaklar AİHM'yi bile inandıramadıkları saçmalıklarına 'eski kurbanlarını' inandırmak üzereler...

ZAMAN