“Çaresiz seyircilerden” olmayalım

ABDULLATİF GENÇ

 “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”  Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66

İslam'da kardeşlik, empati ve toplumsal dayanışma kavramlarının ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Hadiste kullanılan "bir vücut" metaforu, Müslüman topluluğunun birbirine ne kadar bağlı ve birbiriyle ne kadar iç içe olduğunu gösteriyor. Bu benzetme, her bir Müslüman'ın diğerinin durumuna duyarlı olması gerektiğini, birinin acısı veya sevincinin diğerlerini de etkilemesi gerektiğini anlatıyor. Hadiste vurgulanan "bir uzuv hasta olduğunda diğer uzuvların da uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulması" ifadesi, toplum içindeki bireyler arasındaki derin bağlantı ve dayanışmayı simgeliyor. Bir ümmetin üyesi acı çekerse, bu acı tüm ümmeti etkilemeli ve herkes bu duruma karşı duyarlı olmalıdır. Aynı zamanda Müslümanların birbirlerine karşı sorumluluklarını da hatırlatıyor. Bir ümmetin üyeleri olarak, birbirimizin ihtiyaçlarına duyarlı olmalı, yardım etmeli ve destek olmalıyız. Bu, sadece maddi yardım anlamına gelmez; manevi destek, moral verme, iyi öğütlerde bulunma gibi manevi boyutları da içerir.

Peki günümüzde bu tür durumlar karşısında Müslümanlar yeterince duyarlılık hissediyor mu? Gazze bir örnek olarak karşımızda dururken, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) bu kıymetli sünnetini yaşatma konusunda ne kadar muktedir olabiliyoruz.

Değerli Müslümanlar!

Gazze’de yaşananları size tekrar anlatacak değilim.

Gazze direnişinin ümmetin dirilişine, vicdan sahiplerinin gönüllerinde yeni kıvılcımlar yaktığına, bizleri sarstığına, İslam’ın izzetini dünyaya gösterdiğine de temas edecek değilim. Zira hocalarımız, üstatlarımız ziyadesiyle bunları anlatmakta…

Benim üzerinde durmak istediğim husus, bebekler katledilirken, kadınlar öldürülürken, evler insanlara mezar edilirken, insanlar cenazelerine sahip çıkamazken, mezarlıklar tahrip edilirken, talihli yaralılar, at arabaları üzerinde çaresiz çocukların gayretleriyle hastanelere taşınırken, hastaneler, hasta, yaralı ve doktorlarla birlikte bombalanırken, hastane çevresindeki yaralılar dozerlerle tecrif edilirken, insanlar aylardır, sokaklarda, çadırlarda evsiz bir şekilde savrulurken, en temel tıbbi malzemelere, temel gıda maddelerine, temiz yada kirli fark etmeksizin bir damla suya erişemezken, şehitlerin cesetleri yol kenarlarına, refüjlere, avlulara defnedilirken, birçok şehidin vücut azaları nebbaş teröristlerce gasp edilirken, bizler şu soruları soruyor muyuz kendimize!

İnsanlık nedir!?

İslam nerededir!?

Müslüman kimdir!?

Vicdansız katillere kim dur diyecek!

Çaresiz seyirci olmayı hazmedebiliyor muyuz!?

Sahi empati nedir!?

Bu manzara içerisinde yer alan koca yürekli insanların en müreffeh olanına empati yapabilecek koca yürekli bir insan var mı aramızda!? Sahi yok mu!?

Yok mu Gazze'de bunlar yaşanırken hayat normal bir şekilde devam edemez! diye haykıracak bir yiğit!

Şehrin bir başından koşup gelerek bizlere “ne duruyorsunuz ölü toprağı mı serpildi üzerinize! Neden elçinin izinde değilsiniz diyecek bir “Adam” yok mu!?

Neden kardeşleriniz açken tıka basa doymadan yediniz, yediniz, yediniz. Nehrin ortasına dalarak kana kana içtiniz, bir avuçtan başka içmeyen mücahitlere inat! diyecek bir uyarıcı yok mu!?

Yapacak hiçbir şeyimiz yok mu sahi!

Bari acziyetimizi itiraf makamında mazeretler oluşturalım:

Aç kalalım mesela, Aç kalan kardeşlerimizin sesini duyurabilmek adına!

Parklarda sabahlayalım, bazı geceler, evleri yerle bir edilmiş mazlumları gündemleştirebilmek adına!

Dış mekanlarda ağırlamayı alışkanlık haline getirdiğimiz, dostlarımızı evlerimize davet edelim. Ama salonun orta yerinde duran sehpanın üzerine vazo yerine bir kürek Gazze serpelim, enkaz altındaki binlerce masumun hatırasıyla tanıştıralım dostlarımızı…

İşyerimize gelen ziyaretçilere “hayırdır tadilat mı var” diye meraklı sorular sorduralım ve hayretlerini artırıcı cevaplarla Gazze’yi çarpalım suratlarına.

Ama birşeyler yapalım mutlaka.

Birşeyler yapalım ve Gazze’yi görmeyen, görmek istemeyenlere Gazze gibi görünelim. Görünürlüğü artıralım.

Birşeyler yapalım!

Mutlaka ama mutlaka birşeyler yapalım.

Ebu Ubeyde’nin yüzleştirdiği “Çaresiz Seyircilerden” olmayalım.

Gönlümüzden dökülenler, bir yol gösterici olmaktan ziyade, yüreklerdeki yangını ifade etme çabasıdır belki de. Fakat çok iyi bilinmelidir ki Gazze'de yaşananlar, sadece bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın ve özellikle Müslümanların sorumluluğu altındadır. Ebu Ubeyde'nin işaret ettiği seyircilerden olmamak için atabileceğimiz adımları göz önünde bulundurma sorumluluğumuzu unutmamak için çaba gösterelim.

Son olarak, Gazze'nin sesini duyurmak ve bu trajedi karşısında nasıl bir tavır alabileceğimiz konusunda düşünmeye davet ediyorum herkesi. Her bir Müslümanın, bu yangını hissetmesi ve kendi içinde bir cevap araması umudu ve duasıyla...