Bütün bu olup bitenlerde Başbuğun rolü...

Evet, eleştirelim...

Askerin toplum üzerindeki, siyaset üzerindeki vesayetinin kalkması için yazalım, çizelim...

Ama geçmişte yapılmış bütün darbe planlarının hesabını General İlker Başbuğ'a sormaya kalkışırsak ciddi haksızlık etmiş oluruz.

Mesela bana sorarsanız, İlker Başbuğ'un Brüksel'deki TSK personeline yaptığı ve internete sızdırılan son konuşma aşağıdan gelen basıncı minimize etmeye çalışan bir konuşmaydı.

Ve Türkiye'de bir gerçeği de ifade ediyordu o konuşmada geçen "Nah girerlerdi" cümlesi.

"Ben izin vermeseydim nah girerlerdi" sözü bir "Türkiye gerçeği" değil mi?

Genelkurmay Başkanı'nın izni olmadan nasıl girecekti hukuk "kontrgerilla'nın kalbi"ne?

Biz, sivil seçilmişlerin ve hukukun karar verici olmasını isteyenler Türk Silahlı Kuvvetleri'nde işlenen bütün günahları onun dönemine denk geldi diye Başbuğ'a ihale edemeyiz.

Şu dönemde Başbuğ değil de x şahıs Genelkurmay Başkanı olsaydı topraktan fışkıran bütün bu silahları, darbe girişimlerini, orduya yönelik aleyhte her gün onlarca manşet, yüzlerce köşe yazısı, haber vs. karşısında ne yapardı, yapabilirdi?

Her ne kadar kürsüye çıktığında sinirlenip yumruğunu masaya vursa da ben, Başbuğ'un ordunun bütün medeni toplumlarda olması gereken yere çekilmesi konusundaki girişimlere açıktan destek olmasa da, köstek olmadığını, bilakis yapıcı bir rol oynadığını düşünüyorum ve şöyle soruyorum:

Şu dönemde Başbuğ yerine Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı olsaydı acaba daha farklı mı davranırdı?

Herkes bu soruya elini vicdanına koyarak cevap vermeli.

Şimdi...

Kafes hariç (!) bütün bu darbe planları Hilmi Özkök'ün döneminde hazırlanmış. Ama konjonktürel olarak şimdi hesabı sorulabiliyor.

Hilmi Özkök bütün bu planları bildiği halde Genelkurmay Başkanlığı sırasında açıktan hiçbir şey yapmadı.

Hatta şimdi bile o dönem hakkında konuşmuyor, "torun kovalıyorum" diyor.

Ama kim söyleyebilir ki, "Hilmi Özkök bütün bu darbe planları karşısında hiçbir şey yapmadı..."

Eğer Hilmi Özkök perde arkasında gereken sonuç alıcı işleri yapmasaydı bu planlar hayata geçerdi elbette.

Hilmi Özkök gerekeni yaptı ve sonuç aldı.

Kozmik oda olayı...

EMASYA'nın kaldırılması...

GATA'daki başörtüsü tartışmasında Emine Erdoğan'ın yanında tavır alması...

İlk defa muvazzaf subayların, -dün yapılan son operasyonlarda da olduğu gibi- gözaltına alınması, tutuklanması, sorgulanması vs...

Bütün bunlar Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı döneminde oluyor.

Başbuğ'un ortaya çıkan son ses kaydına AK Parti niye tepki göstermedi? Orada adam "Emri ben verdim" diyor.

Demek ki zımni bir mutabakat da söz konusu!

Deniz Baykal'ın istediği gibi İlker Başbuğ istifa etseydi ne olacaktı?

Bu konuya hiç kafa yoruyor muyuz?

İstifayı isteyenlerin arzusu yerine gelmiş olsaydı dün Balyoz'dan tutuklanan E. General Ergin Saygun Kara Kuvvetleri olacak, ona Genelkurmay Başkanlığı'na giden yol açılacaktı.

Aynı şey General Hasan Iğsız için de geçerli. İstifa gerçekleşseydi Iğsız'a da Genelkurmay Başkanı olma yolu açılıyordu.

Oysa isimsiz ihbar mektuplarında darbeci olarak kimlerin ismi geçiyordu?

Iğsız ve Saygun'un!

Başbuğ, dün yapılan da dahil olmak üzere -ki dün yapılanı bugüne kadar yapılan, muvazzaf subayları da kapsayan en büyük operasyondu- işin çözülmesi lehinde olmasa bunları yapabilmek pek mümkün olmazdı.

Evet eleştirelim, hem de sert eleştirelim, kışlalarına çekilip asıl yapması gereken işleri yapmaları için onları geri bastıralım ama gerçekleri, bizzat yaşananları da gözardı etmeyelim.

BUGÜN