Buğdayı yatırım aracına dönüştüren piyasalar ve Açlık

Kürşat Bumin

Dünyada hızla yayılan 'tarımsal yakıt' üretimini yükselen gıda fiyatları ve Afrika'da yaşanan Açlık'la ilişkisi içinde inceleyen bir yazar dikkat çekiyordu: Öyle bir döneme girdik ki, diğerleri gibi gıda maddeleri de 'piyasalar'ın aktifleri haline geldi.

'Devlet kağıtları'nın gözden düşmesinden sonra finans sektörünün yatırımcıları kurşun, bakır gibi hammaddelere yatırım yapmaya davet ettiğini biliyordum. Yatırım için özendirilen 'hammaddeler' içinde 'buğday'ın yer aldığından da haberim vardı. Ancak doğrusu, söz konusu yazıyı okuyana kadar yazarın dikkat çektiği büyük dönüşümün tam da farkında değildim.

Düşünün; tasarrufunuzu yatırım danışmanınızın önerisi doğrultusunda 'buğday'a yatırmışsınız ve -haliyle- buğday fiyatlarının dünyada yükselmesi için dua etmektesiniz... Ne dersiniz, 'piyasalar' haddinden fazla insafsız ve zalim değil mi? Sonunda diyelim duanız kabul edildi ve buğday fiyatları yükseldi; siz biraz daha varlıklı olurken kim bilir kaç onbin insan daha Açlar arasına katılıyor...

Dünkü yazıda sözünü ettiğim 'insani yardım' kampanyasını tasarlayanları, gerçekleştirenleri ve tabii en başta bağış yapanları -hiç şüphesiz- 'iyi insanlar' olarak anacağız. Ama doğrusu merak etmiyor da değilim : Bağış yapan ama aynı zamanda tasarrufunu 'buğday'a yatırımla değerlendirenler de var mı aralarında acaba? Olabilir ve varsa eğer kınamamak gerekir, çünkü kurallarını kendisi koyan ve 'iyilik' gibi ahlaki-insani değerlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan 'piyasalar'ın bağrı iyi-kötü fark etmez her türden insana açık.

Bu hususu özellikle şunun için hatırlatıyorum: Bugün en trajik haliyle Somali'de karşımıza çıkan Açlık, 'piyasalar' bu haliyle kaldığı müddetçe ağırlığını giderek daha fazla hissettirecek kronik bir büyük sorundur. O kadar büyük ki 'insani yardım' gibi vicdanı ve sorumluluğu merkeze alan hareketlerle önünü kesebilmek imkansız görünüyor.

Birleşmiş Milletler'in eski beslenme raportörü Jean Ziegler, dünkü yazıda sözünü ettiğim 'tarımsal yakıtlar' konusunda, verimli toprakları ekip/biçim elde edilen ürünü yakarak tarımsal yakıt elde etmenin insanlığa karşı suç oluşturduğunu söylüyordu. Enerji sektörüne katkı için uygulanan bu yöntemi uygulayan ve savunanların insanların beslenmesine yönelik olması gereken üretimi 'tarımsal yakıtlar'a dönüştürmeleri insanlığa karşı gerçekten büyük bir suç oluşturmaktadır. Sadece ABD'de 2011 yılının mısır rekoltesinin yüzde 36'dan fazlasının bioethanol üretimine ayrıldığını hatırlayacak olursak, Somali ve diğer benzer Afrika ülkelerinde insanların önünden alınan ekmeklerinin 'piyasalar' tarafından nasıl duman edildiği iyi anlaşılıyor. Yakınlarda Somali'de kamplara sığınan aç insanlarla yapılan bir röportajda, 50 kilo mısırın 60 dolardan satıldığı bilgisi yer alıyordu. Düşünün; ABD'de mısır rekoltesinin yüzde 36'dan fazlası 'tarımsal yakıt'a ayrılmışken Somali'de 50 kilo mısır 60 dolar...

Tahmin ettiğiniz gibi sadece ABD ve Avrupa ülkelerinin toprakları 'tarımsal yakıt' için ekilip biçilmiyor. Söz konusu yakıtı üreten uluslararası şirketler Afrika'nın da verimli topraklarını ele geçirmiş. Guardian'da yer alan bir araştırmaya göre, Afrika'nın yirmiye yakın ülkesinde 50 yabancı işletme tarafından yürütülen en az 100 proje mevcutmuş. İngiltere'den 11 şirket Aşağı-Sahra'da 3.2 milyon hektar verimli toprağı 'tarımsal yakıtlar' üretebilmek için ekip biçerek bu listede başa yerleşmiş. Crest Global Green Energy adlı grup tek başına, Mali, Gine ve Senegal'de 900 bin hektar verimli toprağı elinde tutuyor. Germ Biofuels'in ise Madagaskar'da 450 bin hektar toprağı var. Listede 7 işletme ile İtalya, 6 işletme ile Almanya, 6 işletme ile Fransa ve 4 işletme ile ABD yer alıyor. Çin ve Brezilya'nın da boş durmayıp Afrika'da toprak edindiğini de unutmayalım.

Görüyorsunuz, 'insani yardım'ın gücü bu büyük 'tarımsal yakıtlar' piyasasının karşısında ne yapabilir. Devletleri de arkasına alan bu büyük 'piyasa' karşısında sorumluluk sahibi iyi insanlarının elinden bugün yapılanlardan fazla ne gelir? Afrika'daki Açlık sorununu inceleyen, bu konuda raporlar hazırlayan çok sayıda uzman yıllardır bu kıtada yapılması gereken ilk işin küçük üreticiyi desteklemek olduğunu tekrarlamasına rağmen büyük gruplar arkalarına kendi hükümetlerini ve yerli hükümetleri alarak küçük üreticileri yerinden edip toprak kapatmakla meşgul. Dün söyledim; G20 toplantısında kıtanın verimli topraklarını ve su kaynaklarını işgal etmiş olan 'tarımsal yakıt' üreticilerine yönelik tek bir cümle edilmediği söyleniyor. Hatırlatmak yersiz belki ama ben yine de üşenmeyip söyleyeyim: Biliyorsunuz, G20 içinde Türkiye de yer alıyor.

YENİ ŞAFAK