Bu kadar camiyi bir deli mi yakmış!..

İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'la birlikte, son günlerde gizemli bir şekilde kundaklanan camilerle ilgili açıklama yaptı. Özetle şöyle:

"Saldırılarla ilgili bir kişi yakalandı. Daha önce 13 cami hırsızlığı nedeniyle suç kaydı bulunan kişinin yanan bazı camilerde parmak izine rastlandı. Bu kişi delilleri yok etmek için yangın çıkardı. Yangınlar, suç delillerinin karartılmasına ilişkin bir girişim olarak değerlendirilebilir. Bunlar imam odalarında meydana gelen yangınlardı. Bu şahsın parmak izlerinin tuttuğu gibi çok kesin delil elde edildi. Hırsızlık için girdiğinde delilleri yok etmeye yönelik olarak yangınları çıkarmıştır. Yardım toplama paraları, kumbaraların çalınmasın ilişkin bir hırsızlık olayıdır. Yardım ve yataklık anlamında bir örgüt bağlantısı tespit edilmedi. Kişisel bir eylem ihtimali ağır basıyor."

Açıklama böyle. Ortada basit bir hırsızlık vakası var. Fail ele geçirilmiştir. Yangınlar bu hırsız tarafından delillerin karartılması amacıyla çıkarılmıştır. Hepsi bu kadar! Böyle olmasını umuyoruz. Hiç olmasın isterdik ama endişelerimizi gideren bu açıklamanın doğruluğuna inanmak durumundayız. Kendi adıma neden ikna olmadım?

Daha önce beş kişinin yakalandığı söylenmişti. Kartal Kurfalı'da Laleli Camii'ni yakan iki kişinin kaçarken ele geçirildiği söylenmişti. 18 cami kundaklandı. Bu söylentilerin dışında hiçbir bulgu ele geçirilemedi. Ne bir görgü tanığı ne bir kamera görüntüsü…

Aynı gün, yani bir gün içinde, Kartal Kurfalı'da Lalelik Camii, Ataşehir Medine Mescidi, Küçük Bakkalköy Merkez Camii, Pendik Dolayoba Ulu Camii, Sancaktepe Akif Demirci Camii, Sancaktepe Veysel Karani Camii yakıldı. Altı cami aynı gün saldırıya uğradı. Bir hırsız ne kadar tecrübeli, ne kadar yetenekli, ne kadar iş bitirici olursa olsun, aynı gün altı camiyi kundaklar, hiçbir iz bırakmaz, hiçbir görgü şahidine rastlamaz… Böyle bir şey olabilir mi? Bütün bunları bir kişi mi yaktı! Hem de ruh sağlığı bozuk biri…

Devam edelim: 14 Aralık günü yalnızca Maltepe Mavievler Camii'nde yangın çıkarken, 16 Aralık'ta Çamlıca Kotku Camii'nde çıkan yangın ile tekrar başlayan kundaklama serisi, Pendik Dolayoba Süleymaniye Camii yangını ile devam etti. Bulgurlu Hasan Uzun Camii ile Leyla Bingöl Camii'ni de bunlara eklemek gerekiyor.

Böylesine "yetenekli" bir hırsız yıllardır, aylardır neredeymiş de bütün saldırılarını birkaç güne sığdırmış? Acelesi neymiş, dikkat çekmeden, saldırılarına ara vererek devam edemez miymiş? Böylesine başarılı bir hırsızın kumbaradaki parayla, camiden aşıracağı bir halıyla tatmin olması mümkün mü? Hem bu nasıl bir hırsızmış ki, aynı anda birkaç yerde olabiliyor, birkaç camiyi ateşe verebiliyor?

Saldırıya uğrayan camilerden birinin imamına göre saldırgan, "cemaat camiden çıkar çıkmaz imam cübbesini alıyor, imam odasına gidiyor, cübbe ve sarığı ateşe veriyor ardından Kur'an-ı Kerim'i yakıyor…."

Bütün Türkiye'de konuya duyarlı herkes aynı endişeyi yaşadı. Cemevlerinde güvenlik önlemleri artırıldı. Camilerdeki kamera ve güvenlik sistemleri güçlendirildi. Alevi cemaatleri, bunun bir tahrik olabileceğine ilişkin endişelerini dile getirdi. Türkiye, olayın basit bir hırsızlık olmayabileceğini, geçmişte yaşanan bazı kötü hatıraları tekrar etmek isteyenlerin ürünü olabileceğini düşündü ve sağduyu çağrıları yaptı.

Bir kirli oyun mu tezgahlanmak isteniyordu? Pencerelerden Molotof kokteyli atıp yangını çıkarıp kaçanlar kim, arkasındakiler kimdi? Bir fanatizm mi besleniyordu? Sünni Alevi ayırımı üzerinden, bir başka zaaf üzerinden yeni bir proje mi deneniyordu? Kürt meselesinden, etnik gerilim ve ayrışma projelerinden sonra Alevilerle Sünniler arasında öfke biriktirmeye mi çalışılıyordu? Türkiye'ye yaşatılacak en büyük korkulardan biri buydu?

Vali Muammer Güler'in açıklamaları bu endişelerimizi haksız çıkardı. Rahatladık. Ama tekrar edeyim, kesinlikle tatmin olmadık. Umarım haksız çıkarız ve bir cami saldırısı daha gerçekleşmez. Cami hırsızlarımız bile bu kadar profesyonelse, böylesine sistematik çalışmalar yapabiliyorsa işimiz çok zor demektir!

YENİ ŞAFAK