Bu ’Facia Kervanları’, Niye Yok Olsun ki?

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

secakirgil@yahoo.com

Bir Hacc mevsimi ve Kurban Bayramını daha bir facia kervanı halinde yaşadık..

Bu kaçıncı facia..

Bu zamana kadar, son 40 yıla yaklaşan bir zaman kesiminde yaşananlarla ilgili olarak, bu sütunda, 110’dan fazla hacının ölmesine yol açan Vinç Faciası üzerine, 14 Eylûl günü,’Takdir-i ilahî’; hayır, bu değil..’ başlıklı yazının henüz mürekkebi kurumamışken..

Bir yeni faciayla daha uyandık, tam da Kurban Bayramı sabahı..

Cemârat’ta, (şeytan taşlama mekanında,) âdetâ, taşlanan şeytan olmadı da, âdetâ, şeytan müslümanları taşladı.

Yûnus Sûresi 100’ncü âyette, ’akledemeyen toplulukların üzerine, iğrenç hallerin getirileceği’  bildirilmiyor mu?

*

Her Hacc mevsiminde orada, en azından 15-20 kişi ezilirdi zâten... Ama, bu sene, bambaşka bir durum ortaya çıktı ve şu andaki rakamlar itibariyle, 750’yi aşan insan can verdi, yüzlercesi de yaralı..

Geçmişte, daha çok da ’hindu’ların mâbedleri etrafında, bir takım izdiham vak’alarında yüzlerce insanın öldüğü haberlerini duydukça, onların nasıl tuhaf bir ibadet anlayışlarının olduğuna hayret ederdik. Şimdi dünya karşısında, aynı traji-komik duruma müslümanlar da düşürülmüş oluyor.

İşin insanı daha bir isyan ettiren tarafı ise, Suûdî rejiminin hiç sorumluluk kabul etmeyişi.. Nitekim, bu kez, Tünel Faciası’nda, ya da, son Vinç Vak’ası’nda olduğu gibi, ’Takdir-i İlahî’ye sığınmayıp, ’Hacılar disiplinli hareket etseydi, bunlar olmazdı.’ demişler. Bunu, Suûd rejiminin Sağlık Bakanı Khalid  el’Fâlih söylemiş..

Yani, kusursuz olan, hep kendileri..

*

Ancak, Diyanet İşl. Başkanı Mehmed Görmez Hoca, yaptığı açıklamada Hacc güvenliğinin temini için, bütün müslüman ülkelerin ortak hareket etmesi gibi bir konuya değinip, İslam İşbirliği Teşkilatı’nı vazifeye, hafifçe çağırmış bulunuyor; konunun bir diplomatik sürtüşmeye yol açmıyacak ölçüler içinde söylenmesi gerektiğine de dikkat ederek..

Ama, bu çağrıdan ne kadar ümidli olunabilir ki?

Çünkü, hemen bütün müslüman ülkelerinin başına oturtulmuş, kondurulmuş bulunan rejimlerin hemen hepsi, İslam Milleti’nin maslahatını görmek için değil, büyük çapta, emperyalistler eliyle ve kendi emellerine uygun bir şekilde davranmaları için vardırlar.

*

Ama, yine de, Mehmed Görmez’in bu çağrısı inşaallah, yankı bulur da sonunda, ’Dünya Müslümanları Ortak Şûrâsı’ gibi bir kurumun teşekkülüne yol açar. Çünkü, Suûdi rejimi ya da sırf kaba kuvvete, silah gücüne dayanarak o mekanları ele geçiren her bir gücün, rejimin bu mekanlar üzerindeki yönetme yetkisinin yokedilmesi ve bu Hacc mekanlarının sözünü ettiğimiz türden bir‚ ’Dünya Müslümanları Ortak Şûrâsı’  gibi bir organ eliyle yönetilmesi ve her türlü vize işlemleri ve güvenlik tedbirlerinin böyle bir kurum tarafından, ’bütün müslümanlar adına’  üstlenilmesi ve sorumluluğunun da bütün müslümanların üzerinde olması şarttır.

*

Ama, bu gibi konular, korkulur ki, Hacc mekanlarında gelecek senelerde yeni bir facia oluncaya kadar hatırlanmıyacaktır bile..

O zaman da, daha nice felaket ve musîbetler için de, ya, ’Takdir-i ilahî’ söylemlerine sığınılacak; ya da hacılar suçlanacak; ve amma, o mekanlara zorbalıkla gelip tahakküm eden Suûdî rejimi veya -her kim olursa olsun-, benzerleri de kendilerini hep temize çıkaracaklardır.

*

Müslüman halklar, tepelerine emperyalist-şeytanî güç odaklarınca ve kendileri için, bir daha tehlike teşkil etmemesi niyetiyle oturtulmuş rejimler yerine, kendi inanç ve iradelerine göre yönetim mekanizmaları oluşturmadıkça, bu gibi musîbetler niye yokolup gitsin ki?

Yûnus Sûresi, 100’ncü âyette bu ihtar yok muydu? (meâlen): ’Allah, aklını  kullanmayanları en yüzkızartıcı iğrençliğin kucağına atar..’

*

Ne dersiniz, çok mu karamsar bir tablo çizilmiş oldu?