Bu da mı Gol Değil!

AHMET MARUF DEMİR

Şunu da öğrenmiş olduk. Kendisini 'vicdan abideleri' sanan bazı zevatlar, ne kadar ilginç ve ibretliktir ki "eğlence" programlarından alıyorlarmış “acı” haberleri! Çoğunuzun malumu… Beyazıt Öztürk’ün sunduğu ve “Beyaz Show” olarak bilinen eğlence programına, adının Ayşe Çelik ve Diyarbekir’de öğretmen olduğunu söyleyen bir şahıs telefon bağlantısı ile katılıyor… Söyledikleriyle de daha ilk anda geceye damgasını vuruyor. Stüdyoyu buza kesen bir “sitem” ve ardından sunucu ve konuklarda afallama… Daha o anda sosyal medyada hareketlilik… Bu telefon bağlantısı ile aynı anda konuyla alakalı taglar ilk sıralarda! Bir Allah'ın kulu da çıkıp sormuyor ki, "Madem O Kadar Hissiyatlı İnsanlarız. Bizim Bunca Acının İçinde Şu Kepazelikleri İzlememiz Peki Ne Kadar da Doğru?! Bu soru, TV’de Show programlarını kaçırmayanlar için burada bir dursun.

Çocuktan değil... Hayır, eğlence programından da değil... Çok sonradan, haberi kulaktan duyma alıp sazan gibi ol(t)aya atlayanlara ne demeli?!

Aradan geçen onca zamana ve Beyazıt Öztürk'ün, hatta programın yayınlandığı Kanal D'nin özür açıklamalarına dahi bu tiplerin belli ki baktıkları yok. Doğan medyasının, hassaten Beyazıt Öztürk’ün özür açıklaması da zaten işin ayrı bir garabet tarafı ya! Ve dahası Beyazıt Öztürk'ün twitter hesabı olmamasına rağmen onun sözleriymiş gibi yapılan paylaşımlar da gırla...

Zaten bir bu türden konularda bazılarının vicdani kasılmalarını görürsünüz. Elbette birer vicdanları olduğunu hatırlamaları güzel… Fakat bu nasıl bir vicdan ki, tek taraflı bir eleştiri biçimi olarak ellerine geçen her materyalde ve her türlü durumda salt karşıtları suçlu çıkıyor. Bu da beni Müslüman ve dahası bir Müslüman Kürt olarak her seferinde rahatsız ediyor. Suçladıklarının yer yer baskısını üzerimde hissetmeme rağmen!

Vicdan sahibi her kişi, her şart ve koşulda adil olmalı. Şehir savaşına, sokağa çıkma çağrılarına, evlerini terk etmek zorunda kalan insanların mağduriyetlerine tek kelime etmeyip de operasyonlar üzerinden devrimcilik oynamak insanı her seferinde böyle ofsaytta düşürür söyleyeyim.

Yani…

"Ayşe Öğretmen" olarak Beyaz Show'a bağlanan Ayşe Çelik öğretmen değilmiş. Ayrıca Diyarbekir'de de yaşamıyormuş. Tıpkı, “Silopi'ye atom bombası atıldı. Şuan yeşilimsi yoğun bir gaz etrafımızı sarmış durumda... Cizre'de elektrik yok.  –Fakat buna rağmen- Çocukların cesetlerini dondurucularda saklıyoruz…” Ve bir sürü yalan gibi… Bir yalan çıktı bu da. Taraftarına duyurulur!

Böylece de Sadri Alışık'ın o meşhur repliği hafızalarda yeniden canlanır : "Bu da mı Gol Değil!" Ee tabi ki, kim olduğu belli olmayan şahsın malum yayında -doğru olsa bile kendisi yalan olduğundan- söyledikleri de berhava olur. Türevlerini de yeniden ofsaytta düşürür.

Yazık… Bu sözcüğü kaçıncı defadır söylüyorum, bilmiyorum. Ama yazık! Gerçekten yazık! Vallahi yazık, billahi yazık! Basiret bağlanması bu olsa gerek. Hakikate sağır, kör ve vurdumduymaz olunduğunun farkında olamamak… Birileri bu kadar yalan ile ultra lüks mahallelerde, evlerde yaşamlarını sürdürürken (gerçekten de beceri isteyen bir şey); körpecik dimağlar ise bu yalanlardan dolayı ellerine aldıkları silahlar ile ölüyor ve/veya öldürüyor. Alın size hakikat. Alın da başınıza çalın!

Yazdım. Yine yazacağım… “Biz yorulduk. Gerçekten yorulduk. Vallahi yorulduk. Hepimize o umut veren gerçeği biliyoruz. Silahları –hele ki siyaset yolu açıkken- T.C’ye karşı gömmek gerçeğini… Bu gerçekten sonra eğer hala söylediğiniz gibi, “bu aslında bir tuzak” ise Allah’ta biliyor ki en başta tüm vicdan taşıyıcıları size destek olacaktır. Arkanızdan koşacaktır. Fakat bu şekilde devam ettiğiniz sürece de aslında sizin “bir tuzağa düştü(ğü)nüz” söz konusu olacaktır. “

Diyorsunuz ki; "Öz Yönetim bir haktır. Bir taleptir ve meşrudur. Bu nedenle biz DTK olarak diğer bütün kurumlarımızla da bu mücadeleyi sahipleniyoruz." İyi de kimse sizinle "Öz Yönetim"in meşru olmadığını tartışmıyor ki. Kimse size "Öz Yönetim" bir hak değil de demiyor. Dediğimiz; Bu şekilde bir 'Öz Yönetim' elde e-di-le-mez!

Ha, unutmadan… İspanya’da Katalanlar, bırakın “özyönetimi”, milyonların katıldığı sivil bir yürüyüşle neredeyse bağımsızlıklarını ilan edecekler! Bir kişi dahi ölmeden, öldürmeden… Bu saatten sonra böyle bir sivil mücadeleye destek bulur musunuz? İşte orasını bilemem!